Son zamanlarda yine hem Türkiye’de hem pembe gezegenimizde çılgınca şeyler oluyor. Nelson Mandela’yı kaybettik ve biri Paris Hilton’u fena trolledi.

Fake-Paris-Hilton-Tweet

 

Temsili “Paris Hilton olabilirim.”

Türkiye’de benzer bir durumun Ece Temelkuran’ın başına geldiği de söylentiler arasında. Ancak Türkiye’m örneğinde, fake Ece Temelkuran değil, bizzat gerçek Ece Temelkuran bu potu kırıyor.

1470065_10153582491425165_2014304569_n

Şehirler soğudu. Yağmurluklar, trenchcoat’lar rafa kaldırıldı. Kürklü kapşonları olan pofuduk montlara geçmeyenler dışlandı. Van’da soğuktan, evsizlikten, açlıktan ve işsizlikten biçare olmaya devam eden vatandaşlarımız için Facebook’ta anlamlı ve duygusal paylaşımlar yapıyoruz. 2013 bize girmişken 2014’e biz girmeliyiz diyerek heyecanlandık ve e-ticaret sitelerine saldırdık. Size de oldu mu bilmiyorum ancak ben birçok arkadaşımın ebeveynlerinin Mart, Nisan civarı çiftleştiğini fark ettim. Aralık ayı benim için bir doğum günü partisi gibi geçecek. Öte yandan, medeniyet hala tek dişini çektirmedi. İnatla ona tutunuyor. Tarlabaşı 360 projesinin reklamlarında boy göstermeyi reddeden Jean Reno içinden 3’e kadar sayıp el bombasının pimini çekse de içindeki insanların yaşam alanına değil üstündeki devletin satılık arazisine dönüşen topraklar biraz coşku görse.

Neyse, tutuklanmadan konuya gireyim bari. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan yeni bir çalışmaya göre KADIN ve ERKEĞİN beyinlerinin ayrı tellerden çaldığına dair bir takım veriler ortaya çıktı. PNAS gibi hatırı sayılır bir derginin yer verdiği ve Wired’ın incelediği makale 8-22 yaş arasında 949 insanın beyin bürümcük haritasını çıkarmış ve bilim insanları “kadınlar ile erkeklerde temelden farklı yapılanma biçimlerine” rastlamışlar. Sözüm ona erkekler beyin yarıları içindeki bağlantıları geliştirirken kadınlar iki yarı arasındaki bağlantılara çalışıyorlarmış. Böylelikle kadınların neden aynı anda birçok iş yapabildikleri ve fazlasıyla sezgili oldukları açıklanmış oluyor.

multitask_1681109c

 Temsili “Çocuk da yaparım, Nutella da yerim.”

Elbette erkeklerin spor ve harita okuma alanlarındaki başarılarını da artık kırkanmamıza gerek kalmıyor. Bu sonuçlar tamamen bürümcüklere bakarak ortaya atılan sonuçlar.  Sonuçların bilimselliği herhangi bir sosyo-kültürel vaka çalışması ile henüz desteklenmedi.

Bu olgun çalışma hemen içimi gıdıkladı. Avuç içlerimi de kaşıdı. Önce bir yerden para gelecek diye umutlandım; ancak sol avuç içim kaşındığı için “iblistir, iblis” diyerek usulca sessizliğe gömüldüm. Demek kadınlar iki beyin yarıları arasında gidip geliyor, haroşa ovunma bezi örer gibi bağlantı köprüleri yaratıyorlardı. Demek kadınlar sevdikleri bir şarkıyı dinlerken fasulye ayıklayabiliyor ya da işe giderken kedilerine mama verip çöpü kapının yanına çıkarabiliyorlardı. Demek kadınlar kanzileriyle aktıkları popüler bir mekanda kız gecesi patlatırken hem insan hem de ortam analizi yapabiliyor ve oradan 2 görücü usulü evlilik ihtimali ile ayrılabiliyorlardı.

Uzun zamandır beni derin düşüncelere gark eden bir olgu ile yakın mesafe bakıştığım yerdeydim artık. 7-8 doktor bir araya gelip adeta “Kalben Kalben, sakin ol- sinirlerine hakim ol.” diyorlardı. Kadın ve erkeklerin temelden farklı olduklarını bilmek beni rahatlatabilirdi. Sakinleşmek için Örümcek Adam 2’nin fragmanını izlerken Emma Stone’un saç renklerini yıllara göre sıralayan bir içerik okudum. Yine aynı anda iki işi birden yapıyordum işte. Peki, zamanında iki film birden izleyebilen o zeki, çevik ve başarılı erkekler neredelerdi? Ayrıca Emma Stone neden bu kadar güzeldi?

fft64_mf1821475

Temsili “Dersaneler kapanırsa Emma Stone’umu keserim.”

Bilim, sosyoloji, tarih, antropoloji… Hepsi ama hepsi aslında kadını erkekten bir şekilde ayırmanın yollarını arıyorlardı. Sanki genetik kodlarımıza kadar farklı olduğumuzu anlarsak rahat edecektik. Zamanında erkeğimiz geyik avlamaya giderken “Eh, ben sağdan soldan frambuaz falan toplarım o zaman” demeyip ava gitseydik kim bilir neler olacaktı oysa? Ya da “Sen evde otur Halime, ben ekmek parası kazanıp geliyorum” diyen Muhsin’e “Asıl sen evde otur, senin siyatiğin var” deseydi Halime, halimiz nice olacaktı? Biliyorum, radikal feministler de neo-liberal erkekler kadar gıcık oluyorlar bu yüzeysel yaklaşımlara; ancak yüzeydeki sorunlara bile maaş eşitliği, mini etek giyme özgürlüğü, monogamiyi reddedip kafasına göre takılma rahatlığı seviyesinde yaklaşan kitlelerin sanki bizzat bu yüzeysel gerçeklerle tokatlanmaya ihtiyaçları var. Kızım, sen neden evinde oturdun ki? Neden “Bir canım var gülüm, al senin olsun.” diyemedin (çünkü özgürlüğün en ağır bedeli yaşamaktır)? Neden sana verilen hakları ve hukukları “oldu, tamam” diyerek kabul ettin de bir revize bile göndermedin? Neden ilk bulduğun eli yüzü düzgün iyi aile çocuğu ile evlenip “Ay ben teknolojiden de hiç anlamam ama Semih bayılır bu androidlere.” kıvamında bir evcillik ve sükûnetle hayatını sindirdin?

Neyse, kısacası anlatmak istediğim aslında sanırım şeydi… Kadın ve erkeğin bilim tarafından değil bizzat kadın tarafından açıklanmasını umut ettiğim farklılıkları var. Kendini bir türlü sevmeyen ve babasınınki kadar yelkenlisi olan bir erkek arayan kadınlar, kendilerine yeni yüzler ve bedenler yaratmaya devam ededursunlar, ben bu “Mars vs Venüs” olgusuna biraz uzaktan bakmayı deneyeceğim. Sevgiler. Küfürlerinizi kalben@gmail.com’a gönderebilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.