Çizgi roman denince akla gelen belli başlı kalıp yargılar var; pelerinli insanlardan tutun sekiz kollu kötü adamlara, duvara yapışmış böcek insanlara, zihinde oluşan görüntüler belli. Bu pazarı kim hakimiyet altında tutuyorsa akla, onların karakterleri geliyor. Bugün ise bu pazarı Amerika ve Amerikan karakterlerin hikâyeleri şekillendiriyor. Milyar dolarlık filmler de bunun en büyük sebebi, maruz kaldığımız reklamlar ve filmler akıl almaz boyutlarda. Ancak durum her zaman böyle değildi, özellikle aksiyon ve komedi filmi olarak resmen senelik bir ihtiyacı karşılar gibi birbiri ardına çıkan bu filmlerden önce de Türkiye de çizgi roman okunuyordu. Türkiye’de Franko-Belçika ekolünün, belki azıcık manganın yanında, özellikle 70’ler ve 80’lerde İtalyan çizgi romanları çok popülerdi. Kısacası çizgi roman demek Amerikan süper kahramanı demek değil, sadece kahraman demek hiç değildi. Kahramandan ne anladığınıza göre değişiyordu bu, bazen bir dedektif bazen bir kovboy olabilirdi bu kahraman. Hatta bazen odak noktamız kötü adam bile oluyordu.

Biz de çeşitlilik görmek, tek tip hikâyelere bağlı kalmamak amacıyla bugün Amerikan olmayan çizgi roman karakterlerine bakacağız. Unutmayın, hiçbiri bir Batman ya da Spiderman değil. Bazıları çizgi romanının ana karakteri bile değil. Ancak hepsi birbirinden müthişler ve hikaye için tatlı bir önem arz ediyorlar. Bazıları Fransız bu karakterlerin, bazıları İngiliz köylüsü, bazıları ise at: O yüzden hazırlıklı olun.

Martin Mystère18c61201536e28d469e4396548e6280b

Martin Mystère‘i sevmek için sebepler uzar gider. Belki de Sherlock’a ya da Doctor Who’ya biraz benzettiğim için ilgimi çekiyordur çünkü yaşanan maceraların bir sınırı yok, soğuk dedektif uçuk davalara bakıyor tadında bir çizgi roman. Güzel olan tarafı gerçekten de zaman ve mekândan bağımsız pek çok olayla ilgilenmeleri, Dekameron‘dan tutun MOSSAD ajanlarına kadar her şeyin peşine düşmeleri. Geveze ve cahil turistlerle de uğraşılması, ortaçağda yakılan din adamlarından da bahsedilmesi, bütün hikâyeler insana ayrı bir zevk veriyor. Bir kaç farklı kapağına göz atarak bile hikâyelerin özgünlüğünü ve absürtlüğünü fark edebilirsiniz, birinde New York‘ta iseler diğerinde Budist bir manastırdalar. Tek hikâyenin içinde hem geçmişte hem de günümüzde olaylar geçiyor ve sonunda bağlanıp çözülüyorlar. Serinin adı da İmkansızlıklar Dedektifi zaten, daha ne olsun? Dupont ve Dupond‘u bile Durand kardeşler ismiyle görebilirsiniz, dikkat edin!

Zagor

2

Kan davası gütmediği vakitlerde yerlilere karşı fazlasıyla kibar biri, Amerika’da yaşıyor. Adaletiyle ön plana çıkıyor ancak ailesinin öldürülmesi kendisi için epey trajik olduğundan olsa gerek, intikam almadan edemiyor. Yerliler tarafından neredeyse tanrılaştırılmış, bazı hikâyelerde ilah olarak görülüyor. Kendisi ile ilgili en ilginç şey, basbayağı Edgar Allan Poe ile diyaloğa girmiş olması olabilir. Yani Martin Mystère‘in yaptığı göndermeleri ve referansları üst bir seviyeye taşıyor: Başka Yer sayesinde sayfaların arkaplanında cybermen bile görebiliyoruz,  Arsen Lupen ile de muhatap olabiliyoruz. Unutmadan, Çiko kadar anlaşılabilir,  insanın kendisiyle özdeşleştirmesi kolay bir karakter var mı?

Mister No

3

Zamanında İkinci Dünya Savaşı’nda savaşmış bir pilot Brezilya’ya yerleşmeye karar verir ve olaylar gelişir. Vahşi Batı’nın kurak çöllerinden Güney Amerika’nın yağmur ormanlarına indik yani. Madem uçak uçuruyorum bari turist gezdireyim mottosuyla çıktığı yolda başına -dev böcekler de dâhil- gelmeyen kalmaz. Bir de kendi dilinde nasıl nida ediyor bilmiyoruz ama ‘Canına yandığım!’ diye feryat etmeyi pek sever kendisi.

Kaptan Haddock

4

Sebebi basit, Tenten’in yanına başka türden bir arkadaş verilseydi olmazdı. Çünkü Tenten kendisini sinir edip zorluk çıkaracak, sakarlığıyla hikâyenin çözümüne hizmet edecek ve biraz da komedi unsuru karakterlere ihtiyaç duyuyor. Dupond ve Dupont kadar, kendi gemisinde sarhoşluğundan ötürü esir düşecek Kaptan da bu boşluğu dolduruyor hikâyede. Üstüne Tenten’in etrafta ‘Le Capitaine! Le Capitaine!’ diye, Kaptan’ın ‘Tintin! Tintin!’ diye koşturması da muazzam.

Düldül

5

Özgün adı Jolly Jumper olan Düldül, Red Kit’in sadık atı olmakla kalmıyor, bana kalırsa hikayedeki en zeki karakter de. Satranç oynar, kötülerle dalga geçer, zeki ve akıllıdır. Kendisi kadar zeki bir hasım göremeyince o belirgin, dalgacı surat ifadesini yapar. Daltonlar’ın köpeğiyle kafa bulur. Tasarımı da sarışın bembeyaz bir at olarak pek sevimlidir. Zeki ve insanca özellikler yüklenmiş hayvan karakter boşluğunu doldurur Red Kit’te, biraz da mizah unsuru yani. Ayrıca kovboy dostunu kimi zaman aptal da bulsa her zaman arkasındadır. Türkçeleştirilmiş ismi Düldül de Hz. Ali’nin atından geliyor, bu da ilginç bir ek bilgi.

Oburiks

WhatsApp Image 2018-05-16 at 19.18.30 (1)Çünkü hepimizin onun gibi bir arkadaşa ihtiyacı var, Oburiks’in Asteriks’e yardım ve desteği su götürmez, yeterince yemek ile kendisi her şeye tav olur. Tıpkı Şirinler‘de olduğu gibi Asteriks ve Oburiks de filmleri ve çizgi filmleriyle öne çıkmış bir çizgi roman serisi. Romalı işgali ile yüzleşen, bu sırada da türlü maceralar yaşayan Asteriks ve Oburiks harika bir ikili. Bunda daha kurnaz, zayıf, çalışkan karakter ile şişman, akılsız, tembel karakter dinamiğinin payı büyüktür. Galya’daki bu sıradan köylüler büyük bedireler atlatıp Sezar gibi pek çok tarihi kişilikle karşılaşır.

Alyssa ve James

7

Netflix dizisiyle patlamadan önce James ve Alyssa bizim için basit çizimli iki sıradan gençti. İkisinin de vurdumduymaz ve beyhude bir yanı var, ancak çok hassas oldukları noktalar da var. Kimi zaman aşırı duygusuzluklarıyla, kimi zaman patlamaya hazır hormonlarıyla renkli karakterler ikisi de, hem de siyah-beyaz minimal çizgi romanın aksine. Defalarca travmatize edilmiş, psikolojik durumlarından kendileri de anlamayan iki İngiliz ergenin yaşadıkları işte, ne ters gidebilir ki?

Scott Pilgrim

Scott-Pilgrim

Özellikle Edgar Wright’ın 2010’da çıkan filmi sayesinde Scott’ı zaten duymuşsunuzdur. Âşık olduğu kız uğruna atıldığı video oyunumsu macerada, Ramona Flowers‘ın önceki yedi sevgilisiyle yüzleşen Scott’ı okumak düşündüğünüzden daha komik olabilir. Komedi türündeki çizgi roman zamanında epey ödül ve adaylık da almış. Stili, renkleri ve karakter tasarımı ile de başka bir yere sahiptir Scott Pilgrim’s Precious Little Life.

Bonus – Hüdaverdi

hudaverdi-pirtik-i-hatirlayanlar_1160039_m

Ülkecek afacan insanlara sempati duyuyoruz sanırım, gazete eki gibi kısa karikatürler olarak yayımlanan Bizimkiler’i de pek sevmişiz, öyle ki sinemaya uyarlamışız. Hüdaverdi’yi oynayan Önder Tekin’in ise Hüdaverdi’den farkı yok zira kendisi de fazlasıyla yaramazmış. Sinema filminin pek çok oyuncusunu ülke genelinde seçme yaparak keşfetmişler, dişleri kırık, şımarık çocuk tipini de Gaziantep’te bulmuşlar. Listede bizden bir şey de olsun, hem de bu şey bizi uzun süre güldürmüş olsun diye burada bulunuyor kendisi. Amacımız da ana akımın zincirlerini kırmak değil miydi zaten?

Author

İstanbul'da yaşıyor, buraya yazacak havalı bir şey de bulamadı. @charles_bourbaki

4 Comments

  1. Ruşen Akman Reply

    Biz büyürken zaten bunlarla büyüdük, Amerikan ekolü çok sonra geldi 🙂

  2. Allahım sonunda Martin Mystere’nin değerini bilen biri 😍

  3. Yiğit Sabuncuoğlu Reply

    Martin Mystere bilim kurgu ve fantazi arası Sherlock ve İndiana Jones arası fakat hepsinden kültürlü arkeoloğumuz…
    Dylan Dog da tavsiye edilir.
    12 ve 60 yaş için uygundurlar hatta gereklidirler.

Yiğit Sabuncuoğlu için bir cevap yazın Cevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.