“Bir Batman kolay yetişmiyor!”
Sinem Aydın

Tarih 1939 Mayıs’ını gösterdiğinde comics dünyasına katıldı, yarasa adam, Batman. 75 yıllık ömrü boyunca da comics okurlarının ve comics okuru olmayanların en sevdiği veya sempati duyduğu kahramanların başında geldi. Peki, ama Batman’i ortaya çıkaran kurgusal hikayede Batman’i ortaya çıkaran asıl etken neydi?

Durduk yere bir çocuk neden kostüm giyip geceleri adam dövemeye kalkışır ki?

Bilindiği üzere asıl adı Bruce Wayne olan Batman, anne ve babasıyla bir gece sinemadan Zorro filmini izleyerek çıkarken bir soyguncunun saldırısına uğramıştır. Bu soygunda anne ve babası vurularak öldürülmüş, küçük Bruce son derece ciddi bir travma yaşamıştır. Artık o kocaman bir dünya karısında tek başına kalmış, sevgi dolu ailesini yitirmiş, içindeki boşlukla baş başa kalmıştır. Okurların bundan sonra bildiği şey daha çok bir mağaraya düşüşü ve yarasa görerek hayatına yön vermesidir. Buna göre o özel eğitimler alarak korkulası bir kahramana dönüşecektir. Ancak okurlar küçük bir çocuğun bu arada geçirdiği evreleri hiç bilmemektedir. Sekiz-on sayfada sadece genel hatlarıyla özetlenen ruh halinin ayrıntılarına fazlasıyla uzak kalınmaktadır.

batman_year_one

Oysa hiç kolay değildir bir çocuğun soyut kavramların en büyüğü olan “ölümü” anlaması. “Baban ve annen gitti”, “seni başka ve iyi bir dünyadan izliyorlar”, “onların sevgisi hep yanında”, “annen baban senin kalbinde yaşıyor” gibi teselli amaçlı beyaz yalanların somut dünyada hiç geçerliği bulunmamaktadır. Bu teselliler çocuklara sarılamamaktadır. Bu teselliler çocukların başını okşamamaktadır. Bu teselliler onlara sevgi sözcüğü fısıldamamakta, yanlışı karısında azarlamamaktadır. Bu tesellilerin sesi yoktur ve bir çocuğun ihtiyacına yanıt vermemektedir. Çocuk dünyada yalnızdır ve terk edilmiştir. Adeta cezalandırılmıştır.

Geceleri evde yalnız kalmak, sabah boş eve uyanmak, miskinlik yapmak istendiğinde yataktan öpücükle ve tatlı sözlerle kaldırılmak, “yüzünü yıka, üstünü değiş, dişini fırçala” diye uyarılmamak… Çocuğa hayatı öğretecek, hayata hazırlayacak ve hayat karşısında güçlü olabilmesi için yönlendirecek bütün sesler gitmiştir evden. Çocuk bir başınadır ve hayatta bir amacı dahi yoktur.

Neden okula gitsin ki artık? Kime ne ispat etsin? Birine aşık olunca evde kime trip yapsın? Kimin omzuna yaslanarak ağlasın? Kime akıl danışsın? Büyüyünce kişilik olarak kimi örnek alsın? Kime özenerek meslek seçimi yapsın? Hangi yanlış yetişkin tavrına tavır alarak hayatına yön versin? Uşağa mı?

Küçük Bruce Wayne’in hayatında sadece evin uşağı Alfred vardı bildiğimiz üzere. Emektar ve doğuştan iyi insan Alfred. Ama Bruce’un yanında anne ve babası yoktu! Dahası çocuk cezalandırıldığı gibi bir duyguyla boğuşuyor, hatta bu ölümlerin suçlusunun kendisi olduğunu düşünüyor… Küçücük bir beden için ne büyük bir baskıdır bu…!

batman_beden

Uzman Psikolog Özden Sevil bu durumu şu şekilde açıklamış:
“7-11 yaş dönemi: Bu dönemdeki çocuklar artık olaylar arasındaki mantıksal ilişkileri anlayabilirler ancak soyut biçimde mantık yürütemez veya varsayımlar geliştiremezler. Bu nedenle olayları diğerlerinin görüş açılarını dikkate alarak değerlendirirler. Benmerkezci düşüncenin azalması ve bilişsel becerilerinin artmasıyla ölüm kavramına daha gerçekçi yaklaşırlar. Ölümün geri dönülmez olduğunu, bir son olduğunu anlarlar. Üzerinde kontrol sahibi olamadıkları bu gerçek çaresizlik de yaratır. Kendileri üzerinden ölümü anlamlandırmaya çalışırlar. Birisinin ölümünü ceza olarak algılayabilir, kendilerinin suçu olduğunu düşünebilirler. Yetişkinler yardımıyla ölenin kaybına bir neden bulabildiği ve bunu kavrayabildiği zaman ancak suçluluk duygusundan uzaklaşabilirler. Aksi takdirde “Ben suçluyum”, “Kötü şeyleri hak ediyorum” olumsuz inanç şemaları geliştirebilirler. Bu dönemde bir kayıp yaşadıklarında yıkıcı-bozucu davranışlarda bulunabilirler, öfke patlamaları, kavga davranışları gösterebilir, aşırı tedirgin davranabilir veya kolayca irrite olabilirler. Okula gitmeyi reddedebilir veya ödevlerini yapmakta zorluk yaşayabilirler. Yeme veya uyku problemleri yaşayabilir; olayı çağrıştıracak, hatırlatacak durumlar, görüntüler karşısında yoğun bir sıkıntı hissedebilirler. Çocuğa gerçeğe uygun açıklamalar yapılmalı, ölüm haberi yakın ilişkisi olan birisi tarafından verilmeli, okulla işbirliği kurarak güvenli bir ortam sağlanmalıdır.”

Kim sağlayacak peki bunu bu hikayede? Küçük Bruce maddi bakımdan zengin olmakla birlikte asıl zenginliğini yitirmiş bulunuyor: Ailesi!

Ve bunun telafisi de yok. Dev bir malikanede oturuyor ve maddi olanakları adeta sınırsızken yoksulluk ve yoksunluk yaşıyor. Yanında ise onu teselli edebilecek akrabaları bulunmuyor. Büyükannesi veya büyükbabası yok. Hala, amca, teyze, dayı, kuzen… Öksüz o, tek başına!

Peki suçlu kim? Tanrı mı? Katil mi? Kendisi mi? Yoksa Lemony Snicket’in yazdığı Talihsiz Serüvenler Dizisi romanlarında öksüz kalan oğlanın kız kardeşine sorduğu gibi babası veya annesi mi: “Bu haksızlık, bize neden yaptılar bunu?”, “Kim?”, “Annemle babam, bizi yalnız bırakıp nasıl giderler?”

Kim bilir, belki de ciddi sorunlar yaşamıştır bu travma sürecinde. Bruce’la aynı sorunu yaşayan çocukların sürekli kabus gördükleri belirlenmiş. Sürekli korktukları saptanmış. % 13’ünde aşırı ağlama, % 35’inde üzüntü, taşkınlık, ağlama, abartılı mastürbasyon görülmüş (Burcu Koçak).

Yine bu çocukların şiddet uygulayan bireylere dönüşme ihtimalleri de vardır. Zaten burada da öyle olmaktadır. Öfke dışa vurulmaktadır. Ve ama galiba şiddetin yöneldiği insanların “kötü adam” oluşları bu tipik davranışı meşrulaştırmaktadır o ayrı bir konu.

Çizgi romanlarda anlatılmıyor ama annesi gözlerinin önünde öldürülen bir çocuğun bunları yaşamadığını söyleyebilir miyiz? Dahası bütün bu duyguları yaşayan bir çocuk yanında akıl vereni de olmayınca neye dönüşür, nasıl bir insan olur?

İşte burada depresyonun doruklarındaki küçük Bruce’un hayatına yön verecek olan kaza gerçekleşiyor. Küçük Bruce bir çukura düşüyor. Belki de anne ve babasını yitirdiği günden başkasını yaşayamayan, aklından o karanlık geceyi çıkaramayan, son izlediği filmi, Zorro’yu hatırlayan ve kahramanın yardıma gelmeyişine kızan küçük çocuk kabuslarının uyanıkken de peşini bırakmayacağını anlıyor o kazada. Dipsiz bir kuyuya düşen çocuk kabuslarının bedenleşmiş halini görüyor karşısında ve o bedenleşmiş hal bir yarasa olarak korkutuyor onu dev bir metafor olarak.

batman_korku

Platon’un mağara istiaresinde olduğu üzere küçük Bruce korkusunun gölgesiyle karşılaşıyor karanlık mağarada. Onunla yüzleşiyor. Ondan korkuyor. Onunla hesaplaşıyor. Onunla empati kuruyor. Onu içselleştiriyor. Onu hayatının bir parçası haline getiriyor ve karanlığı dost olarak kabul ediveriyor. Gecenin dostu olabileceğine inanıyor. Kendini önce karanlık sokaklarda acı çeken insanların yerine koyuyor ardından karanlığın yerine. Karanlığın masum insanların değil kötü insanların korkusu olması gerektiğine karar veriyor.

Lewis Carrol’un kaleme aldığı harikalar diyarına düşen Alice misali bütün bilinci ve bilinçaltıyla yüzleşen küçük Bruce, Alice’in aksine hayata dair karamsar ve paranoyak ama hassas bir bakış açısı kazanıyor. Bununla birlikte Ursula K. LeGuin’in “Yerdeniz Büyücüsü” romanındaki Çevik Atmaca gibi bir büyüme sorgusu ve yüzleşmesi yaşayarak içindeki kötücül yanları kabullenerek olgunlaşıyor, biraz erken büyüyor. Böylece içindeki şeytanla yüzleşen küçük Bruce pragmatik bir bakış açısıyla hemen sokağa çıkıp bela aramak yerine geleceğinin planını yapıyor ve hayli bilimsel bir yol izliyor.

Okulunu bitiriyor. Uzak diyarlara seyahat ediyor. Dövüş öğreniyor. Sihir öğreniyor. Cambazlık öğreniyor. Bedenini disipline etmeyi öğreniyor. Sabrı öğreniyor. Silah kullanmayı öğreniyor. Kötülerle mücadele etmesine yardım edebilecek onlarca beceriyi kazanıyor ve bir gün kendini gecelere salıyor.

Aslında kendini gecelere ilk saldığı geceyle üzüntü verici soygun ve cinayetin üzerinden yıllar geçmiş gibidir. Oysa bu sadece yanılsamadır. Stephen King’in “O” (IT) romanındaki gibi bir durum yaşanıyordur sadece. Hepimizin hayatında yaşanan şey hatta: Geçmişte yaşadıklarımız geleceğimizi yönlendiriyor ve hep bizlerle birlikte yol alyor. Dönüşüyor, değişiyor ama asla kaybolmuyor ve bizi şekillendiriyor:

Bruce Wayne’in korktuğu gece artık onun adeta gerçek yaşam zamanı olmuştur. Soyguncular ve katiller yaşama sebebidir. Son izlediği sinema filmindeki, Zorro Wayne malikanesini kullanımına yardımcı olmuştur. Gizli mağaralara tıpkı Zorro gibi bir saatin arkasındaki gizli geçitten geçiyor, malikaneden uzaklardaki bir alana açılan mağara çıkışından da çıkış yapmaktadır. Gündüzleri zengin bir işadamı ve playboydur, akşamları maskeli ve silahlı bir kahraman. Düştüğü kuyudaki yarasa ise üzerine giydiği kıyafeti ve rolüdür, kişiliğidir. Dikkatli bakarsak görürüz, Bruce Wayne aslında 75 yıldır hep anne ve babasının öldürüldüğü geceyi yaşamaktadır ve o travmadan bir türlü çıkamamıştır. Tüm davranışlarıyla kararlarını da o gece ve ona bağlı etmenler motive ektedir.

batman_evlat_acisi

Bu 75 yıllık hayatında yaşadığı belki de en insani duygusu yalnızlık ve öksüzlük duygusudur. İçindeki boşluğu çok iyi tanımaktadır. Yanında donanımlı bir yetişkinin olmamasının eksikliğini onun yanına aldığı üç öksüz veya yetim çocuğa mentorlük yapmasına sebep olmuştur. Onlarda kendisini görmüş, eksikliklerini gidermek için ebeveyn rolüne bürünerek yol göstermiş, uzun ve yorucu hayatlarında onların yükünü sırtlamıştır. Ancak yazarlar rahat durmamış evlat kaybetme acısını da hissetmesi için olsa gerek yangına körükle giderek evlatlıklarından birini öldürmüşlerdir; ki o da bu yazıya destek olabilecek başka bir yazının alt yapısıdır.
***
Teknik olarak masal ve efsanelerde yer alan “yetim”-“öksüz” arketipi özellikle melodramlarda çok kullanılmaktadır. Bu kalıba göre bir şeyini, özellikle de bir veya iki ebeveynini yitiren kahraman bu eksikliğin yerini doldurmak için arayışa geçer. Doğruluktan sapmaz, iyilik erdemiyle hareket eder ve başına ne gelirse gelsin başarıya ulaşır. Bu yapı, izleyicilerin veya dinleyicilerin veya okurların en çok sevdiği yapıdır desek yalan olmaz. Kahramanın başarıya ulaşmak için çekeceği acılar ve aşacağı zorluklar buna şahit olan kitlede bir katharsis etkisi yaratıyor gibidir. Kötüler suçlarını çeker, masum ve temiz karakter hep başarılı olur. Bu kişi de zaten aslında bütün insanlığın temsilcisidir.

“Aslında hiç birimiz değişmez kişiliklere sahip değiliz. Bir tarafımız “macera ve değişim” ararken diğer tarafımız “güvence ve istikrar” arar. Başımıza gelen bir başarısızlıkta kendimizi öksüz bir çocuk gibi hissederken haksızlık karşısında birden bire bir asiye dönüşebiliriz” (Temel Aksoy).

Bu arkeitp hemen her dönemin romanı, tiyatro oyunu, öyküsü, sinema filmi, çizgi filminde bu yapı karşımıza çıkmaktadır. Özellikle insan kaybı yaşamış insanlar ve onların hayatla mücadelesi izleyiciyle kolay özdeşlik kurulmasını sağlıyor gibidir.

Unutmadan ekleyeyim, belki birisi bir gün psikolojik gerilimi yüksek, aksiyonu ve iç dinamiği yüksek bir Bruce Wayne çocukluk öyküsü yazar, bir başkası çizer ve DC Comics de bunu basarsa şimdiden söyleyeyim ben kesinlikle okuyanlar arasında yer alacağım.

Detective Comics 1939 yılı, 27. sayısında okurla tanışan ve az daha adı “Birdman” olarak kalacak olan ve sonradan Batman’a dönüşerek paçayı sıyıran Bob Kane, Bill Finger yaratısı kahramanın yaratıcıları acaba nasıl bir efsane başlattıklarını öngörmüşler miydi? Tam 75 yıl… Dile kolay, 75 yıl!

Ve Batman’le geçen 75 yıl ve biliyoruz ki o aslında hala 30’larında. Ve belki de New 52 dizisinde daha 20’lerinde. Zaman su gibi akıp gidiyor… Mu? Yok, bize gidiyor!

Nice yıllara Batman, çocuklarımıza da iyi örnek ol lütfen, torunlarımıza da.

– Ümit Kireççi
umitlila@gmail.com

Kaynaklar:

Batman, http://tr.wikipedia.org/wiki/Batman_(karakter)

Batman, http://en.wikipedia.org/wiki/Batman

Çocuklarda Ölüm Kavramı, Sevil Özden, http://www.ntvmsnbc.com/id/25427234/

Öyküler Bizi Neden Bu Kadar Çok Etkiler? (2), Aksoy, Temel, http://thebrandage.com/oykuler-bizi-neden-bu-kadar-cok-etkiler-2/

Ölümün Çocuk Üzerindeki Etkileri, Koçak, Burcu, http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=36780

Terkedilmişlik Duygusu ve Stratejiler, Eren, Cengiz, http://cengizeren.info/incelemeler/21-lbgincelemelerlbg/138-terkedilmislik-duygusu-ve-stratejiler.html

Sinem Aydın, ben yazıyı yazarken içeriği öğrenince veczi uyduran sayın beden eğitimi, jimnastik hocamız.

Ve onlarca Batman çizgi romanından damıtılmış bilgiler.

1 Comment

  1. alp demirkabız Reply

    düşündürücü, eğitici bir yazı tebrikler. yazın dünyasında da, ekranlarda da doğrucu, ilkeli, tavizsiz bir başkaraktere çok nadiren rastlıyoruz. batman de onlardan biri. diğer tüm çizgi roman kahramanlarına inat kimseyi öldürmemiş olması ve hatta gerekmedikçe şiddet bile kullanmaması hepimizin kalbinde özel biri yapıyor onu.

    günümüzde sanat eseri diye önümüze konulan şeylerde, kötülüğe, sisteme yenik düşmeden onunla savaşamazsınız gibisinden oldukça bozuk fikirler empoze ediliyor. bu belki de bilinçli yapılan bir operasyon, bilmiyorum. ama insanlar bunları izledikçe okudukça sapkın davranışları için mazeret üretmeyi öğreniyorlar. muhtaç yakınıma iyilik yapıyorum şu makama getiriyim bari onu, karşımdakini üzmek istemiyorum yalan söyleyeyim bari, herkes yiyo nasıl olsa biraz da ben nemalanayım hep bu psikolojinin ürünleri. bu ahlaki dezenformasyonda popüler sinema ve edebiyatın payı da çok büyük.

    bu sapkınlıklar, kötülükler hiç işlenmesin demiyorum ama bunlardan bahsederken bozuk karakterler yerine batman gibi ayakları yere sağlam basan bir modeli de karşısına koyabilmeleri lazım. işte çuvalladıkları nokta burası. yanlış modelleri örnek göstererek insanların kötülükle mücadele kabiliyetini çarpıtıyorlar.

    kısacası batmana sahip çıkalım, bir benzerini zor buluruz 🙂

    NOT: konsepte aykırı bir örnek olacak ama yıllar önce trt de tesadüfen denk geldiğim daha sonra tüm bölümlerini izlediğim “tacir” dizisi de benzer bir karaktere sahipti. 1700lerde geçen bir dönem dizisiydi, feleğin sillesini yemiş bir abimizin, rüşvetçi, hileci, hurdacı bir ticaret ve politika sistemi içinde kölelikten valiliğe yükseliş hikayesini anlatıyordu. batman kadar parası imkanı da yoktu ama o da kendi çapında bir süperkahramandı hani 🙂 kötüler, yozlaşmışlar bunu her köşeye sıkıştırdığında dürüstlüğünden hiç taviz vermeden bir çıkış yolu bulması gerçekten takdire şayandı. bulabilirseniz izlemenizi tavsiye ederim. sisteme dahil olmanın kolaya kaçış olduğunu, asıl zor olanın iyi biri olarak kalmak olduğunu bu tarz yapımlar sayesinde öğreniyoruz. daha da çoğalmaları, tv kanallarımızı ve kitaplıklarımızı doldurmaları dileğiyle …

alp demirkabız için bir cevap yazın Cevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.