Artık geekliğin ülkemizde de yavaş yavaş trend statüsüne doğru yükselmesinin pek çok avantajı var. Bunlardan beni en çok mutlu edenlerinden biri de kendine güven kazanan çizgi roman yayıncılarının sadece popüler karakterleri değil alternatif işleri de dilimize kazandırıyor olmaları. “Hazır Türkçe Basılmışken” serimizde incelediğimiz işlerde de –Saga gibi, Y: The Last Man gibi, American Vampire gibi- bunlara ağırlık vermem “Ahanda Batman’e bak” ya da “Deadpool çizgi romanına yarıldım” diyen taze çizgi romancı gençleri bu işlerle tanıştırarak onları çizgi roman dünyasının daha derinliklerine çekmek. Hepsi nihai planımın bir parçası yani. Nıhaha.

Bu bölümdeki konuğumuz da yine bu tarz bir iş. 2002 yılında Vertigo etiketiyle basılan, dilimize de Arkabahçe tarafından kazandırılan Fables‘dan bahsedeceğiz bugün. Çıktığı yıllarda benim burun kıvırdığım, aynı temadaki “Grimm Fairy Tales“i –değerli çizgi roman yayıncıları, bu işe de bir el atın lütfen– tercih ettiğim eser Türkçe’ye çevrilince kendisine bir şans daha vermeye karar verdim ve ne kadar müstesna bir eseri kaçırdığımı görmüş oldum. Çizgi romanın yazarı Bill Willingham sabit olmak üzere pek çok farklı çizer bu işe imza atmış. Amerika’da 150.sayısıyla yayın hayatını tamamlayan seri bu sürede tam 14 Eisner ödülü kazanmış, düşünün yani. Peki nedir bu “Masallar“ın olayı?

fable-fables-legends-in-exile

Masal olayını bilirsiniz, hani prensesler, cadılar, büyük kötü kurt, yakışıklı prens falan. İşte bu karakterler Masal diyarlarından gizemli bir düşman tarafından sürülmüş olsalar, New York’ta sürgün bir şekilde yaşamak zorunda kalsalar nasıl olurdu? Ahanda serimiz bize bunu anlatıyor. Pamuk Prenses, Büyük Kötü Kurt -Bigby diye geçiyor romanda-, Güzel ve Çirkin, fasulyeci Jack, Yakışıklı Prens… Hepsi New York’ta Fabletown adını verdikleri bir kasabada sıradan, normal bir hayat sürmeye çalışıyorlar. Ama tabi bunu başarabilselerdi sıkıcı bir öykü olurdu, ki bu çizgi roman kesinlikle değil.

Çizgi roman bu uçsuz bucaksız fantaziyi farklı tarzlarda hikayelerle başarılı bir şekilde bize sunuyor. Başlarda değişik tarzlarda gizem öyküleri anlatarak bizi konsepte hazırlayan romanımız, sonradan hem masallarımızın geçmişlerini, yaşanan olayları hem de gizem dışı değişik öykülerle de sizi sıkmadan beş cildi bir solukta okutuyor. Her cildin ayrı konseptte olması, farklı çizerlerin kahramanlarımıza farklı yaklaşımlarda bulunması öyküleri ilgi çekici tutuyor. İlk iki cildi biraz anlatınca kafanızda daha rahat pekişir sanıyorum.

fairest

İlk cildimiz “Efsaneler Sürgünde” klasik bir cinayet-gizem öyküsü sunuyor bize. Şerif olduğunu öğrendiğimiz Bigby, Başkan yardımcısı Pamuk ile birlikte Gül Kırmızı’nın cinayetini çözmeye çalışırlar. Benim zamanında burun kıvırma sebeplerimden olan 80’ler DC tarzı çizimlerini şimdi basılmış şekilde görünce hikayenin Noir havasıyla güzel bir uyum yakaladığı için takdirle karşıladım. Bu hikaye üzerinden kahramanlarımız ve yaşadıkları ortam bize son derece pürüzsüz bir şekilde aktarılıyor. Anlatım dili son derece akıcı ve olayların gelişimi başarılı olmuş. Fantazi ve gizem sevenleri hayran bırakacak bir başlangıç olmuş.

İkinci ciltte Fables dünyasına biraz daha derinlemesine giriyoruz. George Orwell’in “Hayvan Çiftliği” eserinin başarılı bir parodisi olarak bir komplo teorisi okuyoruz bu sefer. Büyü ile kendilerini insan gibi göstermeye yetecek parası olmayan, haliyle gündelik dünyaya karışamayan masal kahramanları bir çiftlikte tutuluyorlardır ve bundan hiç memnun değillerdir. Başlarında Goldilocks -Bu üç ayının evine gidip yemeklerini yiyip yataklarını kullanan kız- bir ayaklanma başlatmaktadırlar. Sanıyorum bu iki cilt size serinin genel konsepti hakkında bir fikir vermiştir. Diğer ciltlerde de en az bu kadar ilgi çekici hikayeler, değişik karakterler ve farklı tarzda öyküler göreceksiniz.

fables-bigby-wolf-snow-white

Seride beni en çok etkileyen yanlardan biri karakterlerin modern dünyaya adaptasyonunda bu kadar başarılı bir iş çıkartılmış olması. Bigby‘nin kurtadam olması çok yaratıcı olmasa da kendisinin Noir tarzda bir şerifki kendi tabiriyle küçük kasaba şerifliğiyle gizli ajanlık arası bir konseptten bahsediyoruz– olması çok güzel yedirilmiş ve kötü kurtun kötü adam geçmişinin kişiliğine yedirilişi de derinlikli bir karakter yaratılmasına vesile olmuş. Masallarda masum kız olan Pamuk Prenses‘in düzgün bir yönetici olması, Yakışıklı Prens‘in kazanova ve hırslı bir kimlik olması, Güzel ve Çirkin‘in karı-koca kavgaları ve Çirkin’in light bir adam olması falan gibi arka plan hikayeleri hem karakterleri daha derinlikli hale getiriyor hem de ilgili masallara azıcık hakim olanlara bambaşka bir tat veriyor.

Ağırlık Avrupa masalları karakterlerini içerse de pek çok Arap ve Amerikan masallarının karakterleri de karşımıza çıkıyor. Bütün karakterler public domain, yani ücretsiz kullanıma açık. Bill Willingham’da zaten yazım sürecinde bir karakteri kullanmadan önce ücretli mi değil mi diye baktığını sonra da kullanmak isteyip istemediğine göre karar verdiğini söylemiş. Çizimler konusunda hikayeden hikayeye farklı tarzlar içerdiği için her zevke hitap edecek bir tanesi illaki denk gelir ama genel olarak hikaye-çizim uyumunun başarılı olduğunu düşünüyorum. Bir de tabi kapakların efsane olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

565662

Daha taze çıkan 5.cilt ile birlikte orijinal serideki 33.sayıya kadar gelmiş bulunuyoruz. 150 sayı ve bir de spin-off hikayeler düşünüldüğünde daha gidecek çok yol var. Arkabahçe basım kalitesi olarak standart başarılı bir iş çıkartmış yine. Çevirilerde de herhangi bir sıkıntı bulunmamakta. İlk iki cilt biraz ince gelse de sonradan sayfa sayısı olarak da artarak daha doyurucu hale geliyor. Yani demem o ki, daha çok fazla yayınlanacak külliyat olduğu için ve yarıda kalmasını istemediğimiz için bu işe destek verelim, baskıları bitirelim, Arkabahçe de hızla yeni ciltleri çıkartmak zorunda kalsın.

Çizgi roman yazısını bitirirken Telltale Games‘in bu seriyi baz alarak çıkarttığı “The Wolf Among Us” oyunundan bahsetmeden geçmek olmaz. Seriyi birebir takip etmese de tartışmasız Telltales’in en başarılı işlerinden biri ve kendilerinin çizgi roman vari anlatım tekniğine belki de Walking Dead’den bile daha uygun olan bu oyunu kesinlikle oynamanız lazım. Önce çizgi romanı okumanızı tavsiye ederim ama tersi de sorun değil, ki ben öyle yaptım. Ayrıca 2015 yılında Fables’ın bir filminin çekileceği hatta Kick-Ass’in yazarının tutulduğu falan da söylenmişti ama o zamandan bu zamana pek bir haber gelmedi. Son olarak da NBC’nin bir Fables dizisi yapmayı planlayıp tam olmayınca, “Grimm” adlı diziye başladığını, ABC’nin de aynı şekilde başlayıp sonra da kesinlikle çakma olmadığını iddia ettikleri “Once Upon A Time” adlı diziye başladıklarını da bir dipnot olarak ekleyerek yazıyı bitireyim.

TWAU_blogroll

Bir Hazır Türkçe Basılmışken’in daha sonuna geldik. İncelenmesini istediğiniz çizgi romanları yorumlara eklemeyi unutmayın. 100 Bullets ve Scalped önümüzdeki aya kaldı -Harbringer’ı seçtim, diğerlerine param yetmedi 🙂 – Chew beni yazacak kadar cezbetmedi, ama yoğun istek gelirse yapabilirim. Harbringer ve Bloodshot’u içeren bir Valiant yazısı olabilir. Crossover’ları yazma konusunda hala çok motive değilim. Yani sizden gelen her türlü fikre açığım. Bir sonraki yazıda görüşene dek esen kalın..

Author

A Man Who Walks Alone... @tutkutuzlu

1 Comment

Muhammed için bir cevap yazın Cevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.