Birkaç haftadır bütün çocukluğumu geçirdiğim evden yeni bir eve taşınma işleriyle uğraşıyorum, ki bu sıralar istediğim performansta yazı yazamamamın sebebi de bu. Taşınmak yorucu olsa da, uzun zamandır aklımın uzak köşelerinde kalmış anıların yeniden ortaya çıkmasına da vesile oluyor. Bunlar arasında da tabii ki çocukluğumun büyük bir bölümün oluşturan çizgi romanlar var. Bugün sizlere bu çizgi romanlar içinde tamamen yerli olmasıyla öne çıkan bir örneğini anlatmaya karar verdim: Karabasan.

90’ların başında Ahmet Kocaoğlu ve bir grup çizgi romansever “Türkiye’de çizgi roman okunur” iddiasını kanıtlamak ve Amerika kalitesinde çizgi roman yayınlamak amacıyla “Büyük Mavi Yayıncılık”ı kurdular. İlk işleri Batman: Knightfall serisini yayınlamak olmuştu. Sonradan bu yayınevi “1 Numara Yayıncılık” “Arkabahçe Yayıncılık” ve son olarak da “Gerekli Şeyler Yayıncılık”a evrilecek ve Superman, Batman, Spider-Man, X-Men gibi pek çok karakteri dünya standartlarında okumamıza  vesile olacaktı.

Bu evrimin Arkabahçe ayağında yeni bir iddiaya tutuştu bu yayıncılar; “Türkiye’de dünya standartlarında bir yerli bir çizgi roman yayınlanabilir”. Bunu gerçekleştirmek için çıkardıkları fanzinlerle çizgi roman sevenlere bizden çizgi romanlar sunan “Çapa Çizgiroman Grubu”nun kurucularından Hakan Tacal ve Yıldıray Çınar’ı yanlarına alınca her şey yerine oturmuş oldu.

karabasan

Hikayemiz İstanbul’da geçmektedir. Sir Lawrence adındaki bir İngiliz arkeoloji profesörü, yaptığı bir ritüel aracılığıyla karanlık güçleri uyandırır. Amacı dünyaya kıyameti getirmek ve kendi düzenini kurmaktır. Bu sırada sonradan adının Mustafa olduğunu öğreneceğimiz gizemli bir karakter gizli bir organizasyon tarafından alıkonulmuştur ama kendisi bir trafik kazası sayesinde kurtulur. Bu sırada Lawrence’ın karanlık yaratıklarından kaçan Dilek kahramanımıza çarpar. Yaratıklar tarafından saldırıya uğramak üzereyken metafizik olaylar neticesinde küçükken kaybettiği muskasını bulan Mustafa, bu muska sayesinde süper güçlere kavuşur ve Dilek’i kurtarır. Tabii ki olaylar burada bitmeyecektir.

Çizgi roman konusunda milli gururumuz Yıldıray Çınar tarafından çizilen, sektörün kıdemli yazarlarından Hakan Tacal tarafından yazılan hikayemizin ilk sayısı 1 Temmuz 2003’te Arkabahçe Yayıncılık ve Çapa Çizgiroman Grubu ortaklığıyla yayınlandı. 4 sayı süren Kehanet macerası sonradan yine Arkabahçe yayıncılık tarafından cilt haline de getirilmişti. O dönem pek çok gazeteye “ilk Türk süperkahramanı” olarak -doğru bilgi olduğundan emin değilim- yansımıştı. İkinci sayının kapağındaki çiniler ünlü çizer Bill Sienkiewicz (Elektra, Sandman) tarafından yapılmış, üçüncü sayıda da ünlü yazar, eleştirmen, sinema tarihçisi Giovanni Scognamillo konuk oyuncu olarak hikayede kendi ismiyle yer almıştı. Bu arada çizgi romanın grafik uygulaması da, bir kısmınızın tanıdığı Engin Süzen tarafından gerçekleştirilmişti.

Hem basım-yayın kalitesiyle, hem çizimleriyle, hem de buralarda geçen hikayesiyle zamanından bağımsız olarak da oldukça başarılı bir iştir Karabasan. Biraz Darkness’ı andıran, Anadolu korku efsaneleriyle güzel bir şekilde bezenmiş, hepinizin gezdiği sokaklarda -ben Ankara’da olduğum için bilmiyorum oraları 🙂 – geçen bir hikayeyi almış ve Yıldıray’ın süper çizimleriyle de görsel bir şaheser haline gelmişti. Yıldıray demişken, kendisi sırf bu hikayeyi çizmek için  Nothingface gibi -her çizgi roman severin okuması gereken bir çizgi romandır- önemli bir projeyi riske atmış, neyse ki orada da sıkıntı olmadan yer almıştı. Bu hikayeden sonra Karabasan’ın farklı dergilerde 2 kısa hikayesi daha çıktı ama ne yazık ki ben okuma şansı bulamadım.

Bugün sahaflar dışında bulunabilir mi bilmiyorum -belki dijital olarak tekrar yayınlarlar günün birinde kim bilir?- ama olur da denk gelirseniz kesinlikle kaçırmamanız gereken bir eser. Gönül isterdi ki, bu çizgi roman çıktığı dönemde olaylar yaratmış olsaydı, onu örnek alan pek çok iş piyasada kendine yer bulsaydı ve biz de bize ait farklı farklı çizgi romanlar okuma şansı bulsaydık. Öyle olmadı ama yine de bir gün “Türkiye’de Çizgi Roman” tarihi diye bir eser kaleme/filme alınırsa -üzerinde çalışmaya başlayayım 🙂 – içerisinde Karabasan kesinlikle yer almalı.

Karabasan_kapağı

 

Author

A Man Who Walks Alone... @tutkutuzlu

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.