Geçenlerde okuduğum bir bilim kurgu kitabının ön sözüne aklım takıldı. “İyi bilim kurgu geleceği gören ve ona ilham verendir”

Cidden de bu özellik, gerçekten bilim kurgu olan kitapların tamamında görülür ya da zaman içinde görülmeye muktedirdir. 2001: Uzay Efsanesi ile başlayan serisi yüzünden Clarke günümüzde bile “iletişim uydularının babası” olarak bilinmektedir. Uzaya gönderilen bilgisayar kontrolündeki uydular, daha sonraki bilim insanlarına ilham ve fikir vermiştir. Farklı kitaplarında da bu tür geleceğe yönelik fikirleri vardır ve sırf bu yüzden bilinen en iyi bilim kurgu yazarlarının başında gelir.


Robotsuz Bilim Kurgu mu? Asla: Vakıf/Robot/İmparatorluk

Benzer şekilde Isaac Asimov`un kitaplarının, dikkat edilirse çok büyük bir kronolojinin tamamını oluşturduğu görülür. Bu kronolojiye göre sırasıyla önce robotlar icat edilir. Daha sonra bu robotlara basitçe karar verebilme yetenekleri kazandırılır. Robotlar artık iki durumdan birini seçebilme ve daha sonra da kendi fikirlerini yaratabilmektedirler. Bu noktaya gelindiğinde Asimov`un meşhur “Robotbilimin Üç Yasası” robotlara işlenmeye başlanır. Bu kurallara göre:

  1. Bir robot hiç bir şekilde insanlara zarar veremez ya da hareketsiz kalarak bir insanın zarar görmesine neden olamaz.
  2. Bir robot bir insandan gelen emirlere daima uymalıdır ancak bu birinci kural ile çelişemez.
  3. Bir robot daima kendini korumalıdır ancak bu birinci ve ikinci kural ile çelişmemez.

Sadece bu robotbilim kurallarının kullanımı bile Asimov`un çoğu romanına ya da kısa hikayesine yön vermiştir.

Bundan sonraki aşama insan gibi düşünebilen ve hareket eden robotlardır. Bu robotların zeka seviyelerindeki ilerleme ile bir noktada insanlık içine düştüğü bazı açlık ve benzeri durumlardan robotların buldukları yöntemler ile kurtulur. Daha sonra robotların yardımı ile yıldızlarası seyahat icat edilir ve yine robotların yardımı ile yeni gezegenlerde koloniler kurulmaya başlanır. Son olarak da robotlar insanlık adına nihai karar vererek insanlığın erişeceği en son ve en üst seviyeyi seçerler. Böylece kronoloji sona erer.

Günümüz teknolojisine bakıldığında düşünebilen ve insan gibi hareket edebilmeye başlayan robotları görmeye başladığımızı fark edebiliriz. Ayrıca robotbilim yasaları da daha ayrıntılı düşünebilen robotlara işlenmeye başlamıştır. Gelecekte robotların insanlık adına ne gibi büyük yararlar sağlayacağı bilinmez ancak şu an için Asimov`un kronolojisi gerçekleşecek gibi görünmektedir.

Teknoloji ve Savaş: Bitmeyen Savaş

Birçok ödül almış bir başka ünlü bilim kurgu romanı da “Bitmeyen Savaş” (Joe Haldeman) isimli kitaptır. Hikayeye göre insanlık tauran isimli bir ırkla karşılaşır ve aralarında ilk tepkiden doğan bir savaş başlar. Bu savaş ilk zamanlarında, Dünya`dan fiziksel ve zihinsel olarak en üst düzeydeki insanlardan seçmece kurulan özel birliklerle yürütülmektedir. Daha sonraki aşamada bunlara devasa zırhlar giydirilmeye başlanır. Ondan sonra ise uzay gemileri ile savaşlara geçilir ve bu sürüp gider.

Buradaki esas olay, romanın kahramanın ışık hızına yakın hızlarda seyahat edip operasyonlara gitmesidir. Kahramanımız Dünya`ya her geri dönüşünde Dünya`da zamanı çok daha hızlı geçmiş olarak bulur (bunun sebebi Einstein`ın görelilik kuralıdır) ve pek çok değişiklik olmuştur. Bu zaman içinde Dünya yavaş yavaş, askeri güç adına çalışmaya başlayan devasa bir fabrikaya dönüşür. Ekonomi çöker ve tekrardan tarıma geri dönüş gözlenir. Sosyal ilişkilerde, aşırı nüfus yoğunluğu yüzünden eşcinsellik desteklendiği için zamanla insanların tamamı eşcinsel olur ve cinsel tercihi bize göre normal olan insanlar “homo” olarak anılmaya başlanır. Neden sonra bir gün Dünya`ya geri döndüğünde savaşın tamamen  bitmiş olduğunu ve insana çok da benzemeyen klonlarla karşılaşır.

Özetle büyük bir savaş ekonomiyi mahveder, ekonomik çöküş günlük yaşayışı değiştirir ve suç oranını arttırır, bununla birlikte nüfus artışı hem ekonomiyi hem de beslenme kaynaklarını çaresiz bırakır, çözüm olarak Dünya devleti tarafından eşcinsellik desteklenir, bununla birlikte kültür iyice farklılaşır, bu arada savaşın etkisi iyice artar vs… Bitmeyen Savaş, muhtemelen ilham verecek bir seri değildir ancak kendi olaylarının kronolojileri içinde, olması gereken geleceği çok iyi bir şekilde görebilmiştir.

Her Uzayda Geçen Bilim Kurgu Değildir: Star Wars

Bu noktada, uzay gemileri, robotlar yada benzerlerini içeren her eserin, gerçek bir bilim kurgu olup olmadığını söyleyemeyiz. Örneğin Dünya’da yüz binlerce hayranı bulunan Star Wars serisinde bir gelecek görüşü yoktur. Zira seriler “binlerce yıl önce uzak bir galakside” şeklinde geçer. Bu binlerce yıl sonra da olsa fark yaratmayacağı açıktır çünkü aradaki fark muazzam olduğu için çizilen gelecek, ilham alınamayacak kadar uzak ve erişilmezdir. Bu arada olup bitenler sınırsız değişkeni içerdiği için kendi içinde çok iyi bir gelecek çizer mi bunu da bilemeyiz.

Ayrıca kendi içinde kabul edilen ve hikayeleri esas olarak şekillendiren Force (Güç) olgusunun da herhangi bir psikolojik ya da fizyolojik eşiğe dayanıp dayanmadığı belli değildir. Pekala bu Güç vardır ama insanlık bunu hangi psikolojik ya da fizyolojik süreçlerden sonra fark edip kullanmaya başladı; ya da bu yayılma bilen ırkların dağıtımıyla oluştuysa, bu orijinal ırklar nereden öğrendiler gibi sorular (en azından filmlerde) cevapsız kalıyordu. Hatta bu sorular sorulmuyordu bile…

Batmobile Üzerinden: Batman

Aynı noktada bir çizgi roman serisi olan Batman karşımıza çıkar. 1960lardaki Batmobil, esasında günümüz otomobillerinden biridir. Oldukça hızlı gider, araç telefonu vardır, üstü açılıp kapanır, yol bilgisayarı vardır ve yine günümüz otomobillerinde sıradan olarak bulunan pek çok farklı donanımları içerir. Zamanının üstünde bir teknoloji olmakla beraber 40 yıl sonra tamamen gerçekleştiğini görürsek iyi bir bilim kurgu olma özelliği taşıdığını söyleyebiliriz.

Fakat bunların tersi de vardır. Bazı bilim kurgular (kitap, film, oyun, çizgi roman) geleceği görmekten o kadar aciz olurlar ki, teknolojinin çok ilerlemiş olduğunu iddia ettikleri yüzlerce yıl sonrasında günümüz de bile bir sorun olmaktan çıkmış olan iletişim hala yetersizdir. Örneğin uzay gemilerinin olduğu bir başka kitapta, bu gün herkeste olan cep telefonları kadar bile bir iletişim olanağı yoktur. Ya da benzer şekilde günümüz makinalı tüfeklerinden bile daha ilkel olan pompalıların çok gelişmiş versiyonları görülmektedir.

Önce Mentaliteyi Değiştirmek: Yaşlı Adamın Savaşı ve Supergod

İşin teknoloji kısmını bi kenara koyarsak, bir de sosyal ve psikolojik olarak değişimler vardır. O kadar çok teknolojik avantajı kullanan, hayatı bizim ancak hayal edebileceğimiz kadar konforlu olan ve farklı bir yaşama sahip olan sözde bilimkurgu roman karakterlerinin bizimkilerden çok daha farklı motivasyonları olmalıdır. Öyle ki bu motivasyonlar, günümüz okuyucusuna sunulduğunda anlamak için bile çaba sarf edeceğimiz kadar farklı olabilirler. Bu motivasyonları genele yaydığımızda toplumsal ve sosyal olarak ta benzer farklılıkları beklemek en tabii hakkımızdır.

_dhjjjjha-079

Yaşlı Adamın Savaşı (John Scalzi) ve aynı evrende devam eden serilerinde, klon olarak üretilen özel kuvvet askerleri yetişkin olarak üretilirler ve uyandıkları anda savaşmayı, konuşmayı, temel işlevleri bilirler. Henüz 6-7 yaşlarındayken kendi standartlarına göre erişkin kabul edilirler. Ancak sosyal konularda, yetişkin tavırları sergileyen çocuklardan çok farkları yoktur.

Motivasyonları, bizim çok ötemizde olan karakterlere bir diğer örnek ise Supergod (Warren Ellis) isimli çizgi romandır. Burada yaratılan süper insanların davranış ve düşünce kalıpları, günümüz insanının kavrayışının ötesindedir. Ve ancak birbirleri tarafından, bir noktaya kadar anlaşılabilmektedirler.

Gelişmiş Medeniyet = Çok Eşlilik?

İstisna olarak bu bahsettiğimiz sosyal değişimleri, bilim kurgu romanlarında sadece cinsel kimlik tanımlamasında ve tek eşlilikte görürüz. Kim bilir, belki zamanın bilimkurgularının cinsellikle yoğurularak iyi bir satış grafiği ve ilgi yakalama çabasındandır bilinmez sosyal anlamdaki en büyük değişikliklerle bu çerçevede karşılaşırız. Pek çok kitapta, günümüzde de bazı kültürlerce bir noktaya kadar hoş karşılanan çok eşlilik, daima gelecekteki insanın “gelişmişliğinin göstergesi” olarak okuyuculara sunulur. Günümüz anlayışına sahip kahramanlar, geleceğin bu farklı Dünya’sındaki çok eşliliğe alışmakta daima zorluk çekerler.

Potansiyel eşleri de başlarda kendi alıştıkları gibi çok eşlilikten yana olsalar da kahramanımızın onlara sunduğu yeni (esasında eski) aşk anlayışını tattıktan sonra bizim gibi biri olup çıkarlar. Tabii temel hikayesinin temeline günümüz adamını yerleştirip hikayeyi geleceğe taşımak bilim kurgu olmadığı için, alternatif bir ortamda geçen vasat günümüz hikayeleri olmaktan öteye de gidemezler.

Post-Apo Olmazsa Olmaz: Terminator, Matrix, Waterworld, Postman ve Mad Max

Yine pek çok kitapta karşılaşılan post-apokaliptik (mahşer sonrası) sendromu da geleceğe bir noktaya kadar ışık tutmaktadır. Bu tür hikayelerde genelde bir noktada bir şeyler kötü gitmiştir ve o kötü gidişatın içinde geçen hikayeler anlatılmaktadır. “Terminator” dışında “Matrix”, “Waterworld”, “The Postman” (David Brin`in aynı isimli kitabından), “Mad Max” gibi filmlerde de Dünya bir şekilde yokluğa doğru sürüklenmiştir. Post-apokaliptik kuşağın kötümser olmakla birlikte, olası geleceklere ışık tuttuğu da aşikardır.

Susuzluğa dayalı kuraklık, küresel ısınmaya bağlı denizlerin artışı, nükleer savaş, aşırı nüfus yoğunluğu nedeniyle doğal kaynakların tüketilmiş olması, dış kaynaklı güçlerin (uzaylı ırkların temasları, meteorlar, kuyruklu yıldızlar, Güneş`in solması vs…) etkileri gibi sebeplerin tamamı dikkate alınması gereken olasılıklardır. Yine de bu türün eserlerinin, gerçek bir kronolojiden ayrı olarak kendilerine özgü zaman çizelgelerini yaratmaları ve kötü gidişatı başlatan olayları milat kabul etmeleri nedeniyle saf bilim kurgulardan da temelde ayrıldıkları bir gerçektir.

Tüm bunları dikkate aldıktan sonra, gerçek ve insanın damağında tad bırakan bilimkurgu ile esasında bilimkurgu olmayan ancak yine de iyi kitap olan eserler arasındaki farkı belirlemek yararlı olacaktır. Kötü bilim kurgular mı? Bahsetmeye bile değmez…

Herkese iyi okumalar, iyi seyirler.

Güncel not : Bu yazı, 3-4 yıl kadar önce yazılmıştı. Yakın dönemde üzerinde sıkça tartıştığımız Uzay Kuvvetleri isimli animasyon, yüzlerce yıl sonrasını anlatmasına rağmen günümüz yemekleri, isimleri, motivasyonları kullanarak milliyetçi duygulara hitap etmeyi denerken, bu bayağılık sayesinde bilim kurgu olarak bakılırsa sınıfta kalıyor, hatta bilim kurgu olarak klasmana bile alınmamayı garanti ediyor.

 

Author

Bık bık bık bık, bık bık : Bık - bık bık bık? Bık - bık bık... Bık - BIK!!! Bık - Bık, bık, bık, bık bık...

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.