Lafı fazla uzatmadan hemen konuya gireceğim: Çok garip bir manga okudum ve şu an sağlıklı düşünemiyorum. Aslında bilgisayar başına bile sürünerek geldim, 37 cilt mangayı ekmeksiz, tek seferde okuyup da belini doğrultabilen, zıpkın gibi dikilebilen varsa helal olsun diyorum, hemen editör arkadaşla irtibata geçsin, kendisini Geekyapar’da parlak bir gelecek bekliyor. Hiroya Oku’nun 2000’de başlayıp 2013’te bitirdiği, bitirirken kendini de okuru da resmen kuruttuğu Gantz serisini artık bir şekilde burada tanıtmak zaruri. Ben tutarlı gözüküp tokat çakan absürtlüğü, defalarca “Allah’ım sesimi duy, neler oluyor burada?” demeye rağmen okumayı katiyen bırakmamayı, gözü dönmüş bir şekilde sayfalarda kaybolmayı bu seride öğrendim.

g1

Mevzumuz Tokyo’da bir apartman dairesinde başlıyor. Birbirini tanımayan bir grup insan, bir akşam kendilerini kapıları ve pencereleri kilitli bir apartman dairesinde bulmuşlardır ve tahmin edeceğiniz üzere buraya nasıl geldikleriyle ilgili hiçbir fikirleri yoktur. Bir dolu şaşkın insan dışında odada bir önemli öğe daha vardır: Dev siyah bir küre. Adının “Gantz” olduğunu öğrendiğimiz küre odadaki herkes hakkında bilgi sahibidir ancak hem neler olduğu hakkında bilgi vermeyi inatla reddetmekte hem de laf sokmaya dayalı, iğneleyici bir dil ile bir takım talimatlar vermektedir. Sonunda odadaki görece bilgili bir genç yeni gelenlere durumu açıklar: Gantz, Tokyo’da o gece hayatını kaybetmiş insanları bir şekilde bulmuş ve bu gizemli odaya ışınlamıştır; ancak bu eylemi lütuf olsun diye yapmamıştır.

Sevgili Gantz’ımız oyunsever bir küredir ve bu insanları kendi hastalıklı arenasında dövüştürmeye kararlıdır. Birazdan oyun başladığında küre herkesi şehirdeki özel bir bölgeye ışınlayacak ve o bölgede saklanmakta olan bir takım uzaylılarla savaşmalarını isteyecektir. Eğer ellerindeki silahları düzgün kullanmayı becerirlerse insan takımının uzaylı hasımlarını yenmeleri olasıdır.Oyunu kazanmaları durumunda hayatta kalanlar bir miktar puan kazanacaklardır ve 100 puana ulaşanlar bu cehennemden azat edileceklerdir. 100 puana erişilemezse mi? O zaman da mühim değil, zira Gantz’ın Tokyo’nun pek çok sokağında hazır bekleyen maçı,o maçlar için itinayla seçilmiş birbirinden değişik sayısız ucubesi bulunmaktadır.

g2

Şimdi hikayenin bu şekliyle bir deathmatch pornografisi havasını verdiğini iddia edebilirsiniz, gerçekten de olay tam olarak bu. Ancak Gantz bu işi merak unsurlarını hep tepede tutarak yapmayı çok iyi başaran bir seri. Bir kere Gantz ekibinin ne tarzda bir maçın içine atılacağı konusunda hiçbir şeyi öngörmek mümkün değil. Örnek veriyorum, ilk maçlar için seçilen ölümcül uzaylılar şöyle arkadaşlar:

g3

Özellikle soldaki gitarlı arkadaşın çok belalı bir tip olduğunu belirtmek isterim. Gantz’da yeşil soğan tutkunu uzaylılar, Budist uzaylılar, Roma heykeli uzaylıları ve daha bir dolu garip yaratık mevcut. Öyle absürt bir çeşitlilik sözkonusu ki insan pek çok yerde kendini “eğer evrendeki komşular böyle ise olmaz olsun böyle intergalaktik sistem” derken buluyor.

Ancak Gantz’ın insanın aklıyla oynayan kısmı garip uzaylı seçimleri değil. Gantz çok vahşi bir seri, kollar kopuyor, bağırsaklar fışkırıyor, her taraf kan gölüne dönüyor ve ortalık hep karıştıkça karışıyor. Daha da ilginci, psikopat küremizin oyun kurallarına göre eğer maç bitimine kadar yaralı da olsanız hayatta iseniz apartman dairesine sapasağlam dönebiliyorsunuz. Yazar ve çizer Oku da bu hikayeye eklediği kuralı sonuna kadar sömürüyor ve tüm karakterler kesinlikle en az bir kere kol ya da bacak kaybediyor. Ben bu kadar çok kolun bacağın koptuğu ve bu işin bu kadar rutine döndüğü başka bir eser görmedim. Hani bir noktadan sonra karakterler bile bu konuda duyarsızlaşıyor, “ha kolum mu kopmuş yahu?” tarzı bir triplere giriyorlar. Siz okur olarak zaten artık akan kanın hesabını tutmayı ilk ciltlerde bırakıyorsunuz.

Tabii olayı sadece kol bacak ile kısıtlamayın, Gantz’da baş karakterler de dahil olmak üzere tüm aktörler defalarca ölüyor. Sonra hikaye bir yolunu bulup ölenleri diriltiyor, yetmezse bir daha öldürüyor, içine sinmezse gene diriltiyor. Böyle böyle siz de kimsenin gerçekten hikayeden elendiğine inanamaz hale geliyorsunuz. Başlarda öldürülen bir karakteri 20 cilt sonra tekrardan görmek çok olası. Biraz 2000’lerin fenomen dizisi Lost’un kafalarda yarattığı karmaşaya benzer, saçma bir ruh haline giriyoruz ama ortada okurla dizidekine kıyassla daha az dalga geçen bir durum var. Eğleniyoruz ama bazı karakterler için “yahu yazık ya, adam öldüğüyle kalsaydı” demekten kendimizi alamıyoruz.

Eğer bir sanatçı aynı eseri 13 yıl boyunca düzenli yazar ve çizerse sonunda kafayı sıyırmaya başlar, Gantz bunun en net kanıtı. Hikaye ciltler boyu genişledikçe genişliyor, dövüşler her seferinde destansılaştıkça destansılaşıyor, bu da yetmiyor ortaya tamamen nereden çıktığı belli olmayan Vampir klanları ve telekinezi uzmanları giriyor. Son on ciltte ise ilk sayılardan bağımsız tamamen başka bir istila macerasına geçiliyor. Ve en önemlisi yoğun biçimde şöyle garipliklere rastgeliyoruz:

g4

Sonuca geldiğimde bir şeyi belirtmek istiyorum, bu saydığım özelliklerin hepsi her ne kadar kulağa negatif gelse de aslında Gantz’ı çok özgün bir noktaya çeken şeyler. Ben bu seriyi okurken “neden bunu okuyorum?” sorusunu kendime defalarca sordum ama asla vaktimi boşa harcadığım düşüncesine kapılmadım. Okuduğum en garip bilimkurgu maceralarından biri olarak zihnime kazıdım Gantz’ı, tek derdim aşırı uzun olmasıydı. Size serinin 2004 yılında yapılmış animesinin girişini ve 2011 yılında çekilmiş iki filminin fragmanlarını bırakıyorum. Animenin müziği nasıl bir absürtlüğe sahipse serinin kendisi de öyle. Gözüpekseniz bolca çerez ve içecek alın, okumaya başlayın. Sonuna ulaşırsanız bir güzel uyku çekin ama, kafam hala feci zonkluyor.

Alın bu da cehennemin kapısı: Gantz

Author

Eskilerin dediği gibi: "You must gather your party before venturing forth"

15 Comments

  1. Yiğit Eryücel Reply

    Son istilaya (kızıl gökyüzü) kadar tek seferde oturup okumuş bir insanım orada kesmemin sebebi de sadece daha yayınlanıyor olmasıydı. Yüzlerce manga okudum ama beni Gantz kadar tedirgin eden çok az seri vardır (belki Uzumaki falan). Gantz sizin bir karakteri ne kadar sevdiğinize bakmadan ve hayvanlar gibi brutal, acımasızca öldürebilen bir hikaye. Buna hazır olmanız lazım. Olabildiğince sapkın, okuyanlar hatırlar; diğer takımlarla karşılaşıldığında adamların proluktan kokain çekmeden ava çıkmaması, uzaylılara öldürmeden tecavüzler falan. Çok fena. Ha bunlara rağmen favori mangamdır, hatta belki bunlar yüzünden favori mangamdır. Sizin ne beklediğinizi zerre umursamadan tokat üstüne tokat atan bi seri sonuçta. Seinen’lerin şahı.

  2. alp demirkabız Reply

    battle royal incelemenin altına yorum yapıp gantzdan bahsetcektim ama çocuğa sebep olmiyim diye silmiştim. gidişatın gidişat değil 😀

    • Lenny Nero Reply

      2004’te çok gaza gelip seyretmeye başlamış sonra yalan etmiştim. 10 sene sonra geri dönüş yaptım. ben bir süre manga okumayacağım. ileriki günlerde crossed konulu yazılara hazırlıklı olun

  3. şu mangayı ygs zamanı okumuştum moralimi düzeltmişti demek ki manyaksam.

    • Lenny Nero Reply

      yorumlarda çok gezinmiyordum, gözden kaçmış o sırada. güzel olmuş damlanın yazısı, vesile olmuş. geekyapar bir ihtiyacı daha şanlı şerefli bir şekilde kapatmıştır böylece

      • Açıkçası Death Note’tan sonra mangaların filmlerine düşman olmuştum ama sayende iki filmi de izledim (Ara bir film daha varmış “Another Gantz” diye, şu anda ona başlıyorum, bakalım ne çıkacak.).
        Spoilerımsı: Alternatif hikaye olması şaşırtmadı, sanırım adamın hayal gücü film bütçesini aşmıştır (: Ama hakikaten her ayrıntı, her karakter hayal ettiğim gibiydi, başarılı yapmışlar.
        Senin yazına teşekkür ederiz. Sonuçta Geekyapar candır, manga canandır.

  4. Önce Battle Royale, şimdi de Gantz. Hakikaten de iyi tercihler yapmışsınız, orada bir yerlerde benzer beklentilerinizi karşılayacak başka seriler de mevcut. Fakat manga sektörünün son yıllarda bu ve başarılı olmuş birkaç ekole bel bağlaması son derece üzücü. Ayrıca satış rakamlarına baktığımızda orijinal bir fikir sunanların değil, başarılı pazarlamayla anime uyarlaması elde edenlerin zirveye oynadıklarını görüyoruz. Evet, anime sektörü mangayla her daim iç içeydi, ancak bu denli belirleyici bir konuma yükselmesi hayra alamet değil. Genel tabloda listeleri Berserk ekolünden gelip bol şiddet vaat eden seriler, spor mangaları ve Dragon Ball ile One Piece ekolünden gelen shonen’ler domine ediyor. One Piece ve Naruto gibi iki istisna haricinde bunların hepsinin ortak yönü ise kalıcılık elde edemeyip, bir iki yıllık yükselişin ardından düşüşe geçmeleri. One Piece ile birkaç ay önce final yapan Naruto zaten 15 yılı aşkın mazileri olan seriler, yani son dönem serileri içinde sayılmazlar. Yani son 5 yıl içinde Japonların kültürel mirası olarak değerlendirilebilecek tek bir eser yok. Gidişat kötü azizim gidişat kötü, acilen bu kısır üretim döngüsünden kurtulması lazım sektörün.

  5. Almira Baglar Reply

    serinin kendisi mükemmel de rezil bir film ve ortalama bir animeyle üzüyor. o yüzden ilgilenenler lütfen mangayla başlasın, böylece soğumazlar ^^

    • Adam D. Earl Reply

      anime manganın intro kısmı kadarını kapsıyor. manga ise yarıdan sonra çok saçmaydı…

  6. Ediz Kümük Reply

    Malesef seriyi tek seferde okumadım. Çünkü her hafta yeni bölümün çıkmasını bekliyordum. Daha çileli bir durum bu. Bitince daha çok koyuyor insana ayrıca.

    • Adam D. Earl Reply

      ani ve saçma bitti hatta ölen karakteri (spoiler olmasın) mantığı vs. ne belirsiz.

  7. Adam D. Earl Reply

    gantz ı yıllar önce bitirdiğim için yarıdan sonrası kurtuluşu olmayan bir şekilde saçmalıyor. Aynı bayılarak merakla izlediğimiz Lost un aniden saçmalaması gibi saçmalıyor. ama yarısına (hatta 1/3 üne kadar falan) çok eğlenceli 🙂

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.