opm2

Buruk bir sevinç yaşıyorum. Geçenlerde keşfettiğim yeni bir anime ile türe geri dönüş yapmak keyfimi yerine getirdi, ne var ki keşfi Geekyapar takipçileri için biraz geç yapmış olduğumu da fark etmiş durumdayım. Mert Günhan’ın bu sonbaharın beklenen 11 animesini tanıttığı yazısı One Punch Man’i zaten zamanında radarına almış, Mert’in yazısını okuduysanız benim yapmakta olduğum tek şey Amerika’yı yeniden keşfetmekten ibaret olacak. Gene de geriye dönüşler iyidir, zihni besler. Değil mi? Değilse de sağlık olsun, devam edelim.

Hemen özet kısmımıza geçersek, One Punch Man şehirlerin alfabedeki harflerle isimlendirildiği (City A, City B vb…) alternatif bir Japonya’da, muhtemelen yakın gelecekte geçiyor. Süperkahramanların ve süperkötülerin bolca olduğu bu Japonya’da sahip kahramanımız Saitama bir gün hayatından sıkılır ve bir kostümlü savaşçıya dönüşmeye karar verir. Yoğun bir çalışmayla geçen üç senenin ardından Saitama bir süperkahraman olacak güce erişir; artık genç adam karşısına çıkan tehlike ne kadar güçlü ve kudretli olursa olsun hasmını tek yumrukla yere serebilmektedir.

Peki bu muhteşem fiziksel güç Saitama’ya beraberinde ne mi getirir? Tasvir edilemez yoğunlukta bir can sıkıntısı; zira kahramanımız hiçbir dövüşten zevk alamayacak kadar güçlenmiştir ve hiçbir çatışması birkaç dakikanın ötesine geçememektedir. Herhangi bir RPG oyununda artık deneyim puanı kazanamayacak kadar güçlenip oyunun ilk haritasında hapis kaldığınızı düşünün. Siz bile Saitama’dan şanslısınız, yeni bir karakter ile sıfırdan başlayabilir ya da oyunu silip başka bir oyun ile vakit geçirebilirsiniz . One Punch Man’in ise böyle bir şansı yok.

Bu yüz ifadesi seri boyunca peşinizi bırakmayacak.
Bu yüz ifadesi seri boyunca peşinizi bırakmayacak.

Konusunu bir kenara bırakalım, animelerden çok anlamayan biri olarak ilk kez bir süperkahraman animesine denk gelmek One Punch Man’e başlamak için benim temel sebebim oldu. Japon popüler kültürü tasvirlerindeki abartılarla ünlüdür ve alana ilgisi çok az olan biri bile istense batıdaki halihazırda süperkahraman evrenlerinden birkaçını yerle bir edecek güçte pek çok karakteri akıldan sayabilir, ancak bu karakterler nadiren “süperkahraman” etiketiyle bize sunulur. Süperkötü sayabileceğimiz karakterler ise daha çok altedilmesi gereken oniler (şeytanlar) olarak karşımıza çıkar. Yani olay örgüsü benzer de olsa iş bunun meslek olarak adlandırılmasına geldiğinde ciddi farklılıklar baş gösteriyor. Hal böyle iken One Punch Man’in adeta inadına süperkahraman sularına yelken açması bile kendi başına ilgiyi hak etmekte.

Evet, One Punch Man görece nadir bir anime konusunda geziniyor, ancak iş burada bitmiyor. Süperkahraman meselesini kendini ciddiye alan bir şekilde değil de tamamen parodik bir yönden değerlendirmesi ile çiçeği burnunda serimiz benim ve pek çok takipçisinin kalbini çalmayı daha ilk bölümden başarıyor. One Punch Man’in kara-komik evreni sadece süperkahraman edebiyatının değil, aynı zamanda çoğu anime klişesinin de mizah yüklü bir eleştirisini oluşturmakta.

Bazen bölümler boyu süren kahraman çatışmalarına maruz kalmak çoğu uzun soluklu animenin kaçınılmazı iken One Punch Man’de buna karakterin başta yapılan tanımı gereği imkan kalmıyor. Saitama ekranda beliriyor ve dövüşe zorlanıyorsa bilin ki kendisi karşı tarafın bize sunulan tüm ihtişamı birkaç dakika içinde tuzla buz olacak. Bunun yanında One Punch Man sadece anime/süperkahraman dünyalarındaki uzun dövüşlerle değil, klişe karakter geçmişleri ve artık etkileyicilikten uzak dramatik sunumlarla da dalgasını geçmekte (İkinci bölümde bize tanıtılan Genos’un hüzünlü hikayesine karşı Saitama’nın sabırsızlığı gördüğünüzde bu dalga geçişi daha iyi anlayacaksınız).

one_punch_man___soon___by_astralnovas-d89cn71

Şimdilik sadece 4 bölümü yayınlanmış olan One Punch Man’i Guy Ritchie’nin Snatch’indeki Brad Pitt’e bayılan herkese rahatlıkla tavsiye edebilirim. Snatch’teki meşhur boks sahnelerini alın, üzerine birkaç damla Asura’s Wraith oyununundaki abartılı dövüşleri ekleyin, baharat olarak da bildiğiniz her türden “ciddi” animeden klişeler serpiştirin. Bir de özellikle çatışma sahneleri için kendini belli eden özgün bir çizim tekniği de eklerseniz fırından çıkan eser One Punch Man olacaktır. Size tavsiye, soğumadan bitirmeye bakın. Ergenliğin başında evreni kurtarma maceralarına girişen onca birbirinin kopyası karakterle savrulacağıma One Punch Man’in (muhtemelen) 12 bölümü geçmeyecek sıkıntısında ona ortak olmayı tercih ederim. Siz de bir düşünün derim.

https://youtu.be/HcpVSbmphSQ

İlgilisine not: One Punch Man, 2009’da yayına başlayan aynı adlı webcomic’in 2012’de başlayan manga uyarlamasının anime uyarlaması imiş. Yani mevzu çok dallı ve budaklı. İlgilenenler bu serilere de göz atmayı ihmal etmesinler. Vakit bulduğumda ben okuyacağım, seri bende bu merakı yarattı.

Author

Eskilerin dediği gibi: "You must gather your party before venturing forth"

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.