Bölümün başında hislerim, genel olarak “aa o kızıl saçlı kızı getirmişler“, “heh heh Coulson Rosalind’e yazılıyor“, “şu eşofman da ne çirkin be Hunter” cümleleri etrafında dönüyordu. Dürüst olmak gerekirse, Agents of SHIELD S03E04’ün ilk 30 dakikasını çok belirgin bir sıkkınlıkla izledim. Hatta kafamda yazacağım cümleler, “Şu Rosalind-Coulson-Lash mevzusu iyi deşiliyor, ama biraz somut sonuçlar görelim“, “Simmons’ın niye geri dönmek istemediğini söylememesi çok saçma“, “Mockingbird artık laboratuvarda baydı” diye kurgulanıyordu. Sonra dizinin son dakikaları yaşandı. Ben kendimi nefes nefese ekrana nida atarken buldum.

Her zamanki gibi, resimden sonra spoiler var.

Agents of SHIELD S03E04 Rosalind Coulson

Şimdi tekrar altını çizeyim, ben yukarıdaki cümlelere az çok katılıyorum hala. Evveliyatla, ortada bir üç başlıklı Inhuman avı var. Bir tarafta Coulson ve SHIELD ekibi, öte tarafa Rosalind ve ATCU ekibi, beri tarafta da Lash. Bu Inhuman avı, dört bölümdür daireler çizerek dolanıyor. Fark ettiniz mi bilmiyorum, ama kritik sorulardan hiçbirine cevap vermemek konusunda SHIELD muntazam bir kararlılık içerisinde. Örneğin Lash kimdir? ATCU Inhuman’lara ne yapıyor? Secret Warriors meselesi nedir?

Dört bölümdür gidiyoruz, yeni Inhuman’larla tanışıyoruz, Skye ve Coulson birbirlerine tavır yapıyor, Rosalind ve Coulson bakışıyor, Mack illa ki itiraz ediyor: Ama hiçbir yere varmıyoruz. Ne Lash’in niyetine vakıf olmuş durumdayız, ne ATCU’nun iç operasyonlarını görebiliyoruz, ne de geçen sezon finalinde Coulson’ın Skye’a verdiği dosyanın hikmeti ve uzun vadedeki planı nedir, onu anlayabiliyoruz. Geçen bölüm Lincoln mevzusunda olduğu gibi, SHIELD istikrarlı bir şekilde kendi yerinde sayıyor. Bir şey söylermiş gibi yapıp, söylememenin kitabını yazıyorlar.

Mesela Lash’i ele alalım. Ne öğrendik bu bölüm kendisiyle ilgili? İnsana dönüşebiliyor, bir de Inhuman avlıyor. Amenna, ikinci kısmı çizgi romanlardan biliyorduk zaten. İnsana dönüşeblimesini de zaten doğru düzgün göstermediler. Peki neden geldi, nereye gitti bu karakter? Yine bilmiyoruz. Bir villain olarak kullanılacaksa, yani ekiple anlamlı bir etkileşime girmeden, sadece vurkaç yapacaksa daha vurucu olmalı. Yok bir noktada dertleşilecekse Lash ile, o zaman da daha doğru kullanılmalı. Bence şu an, SHIELD yazarları herhangi birine karar verebilmiş değiller; bu yüzden de böyle aradan gidiyorlar.

Agents of SHIELD S03E04 Simmons Andrew

Bir de Simmons hikayesi var, ki o da Inhumans meselesine benzer; ama tek bir farkla, her bölüm çember dönüp, bölümlerin final sahnesinde ileriye dönük dev bir sıçrama yapıyor. Bu bölüm de öyle oldu. Simmons’ın PTSD’sine bir dönem mesai harcadıktan sonra, Fitz ve Simmons’ı yazarlar aynı odaya koyup, Simmons’a asıl niyetini söylettirdiler. Gelecek bölümün full flashback olacağını biliyoruz zaten, niye geri dönmek istediğini de öğreneceğiz. Benim merak ettiğim şey, bu bilgiyi açık ettikten sonra nereye gidecekleri? Bizi izleyici olarak, Simmons’ın -sebebi her neyse- geri dönmek için göstereceği çabaya ikna etmesi lazım SHIELD’ın. Ortaya iyi bir sebep koyması lazım ki, önümüzdeki bölümleri “abi niye uğraşıyorsunuz bu kadar?” diye izlemeyelim. Göreceğiz. Benim tahminim, Simmons’ın bir objeyi almaya çalışmasından yana.

Öte yandan da, Mockingbird bu sezon korkunç hoyrat kullanılıyor ısrarla. Yani elinizde Bobbi Morse gibi bir karakter var. Dizinde gerçekten Avenger olmuş tek karakter, ve sen ısrarla ona çok garip bir rehabilitasyon hikayesi biçiyor; bu hikayeyi “ben bu laboratuvarda yapamıyorum ya” buhranlarıyla pekiştiriyor, bir de üstüne üstlük bunlara da çok mesai harcamıyorsun zaten. Adrianne Palicki yapımcılara ters bir şey mi söyledi, sinirlerini mi bozdu bilmiyorum; ama bence SHIELD ekibi olarak Palicki’ye dev borçları var şu durumda.

Agents of SHIELD S03E04 Hunter May

İşte bunları yazacaktım ben aslında. Ama sonra, bölümün Ward – Hunter – May çatışması sahnesi yaşandı. Sahne o kadar güzel kurgulandı ki, gerilim öyle tatlı, öyle lezzetli kademe kademe arttı ki; kendimi adım adım önce koltuğumun ucunda, sonra çok net bir şekilde ekrana burnumu sokup bağıracak bir durumda buldum. Aksiyon sahneleri, özellikle de May’in iştirak edişi mükemmeldi. Çekimler, hiçbir zaman kimsenin güvende olduğu izlenimini vermemeyi dev başardı ve tansiyonu hep yukarıda tuttu. En sonunda da finali, mükemmel yaptı.

Ben Andrew’ın öldüğünü düşünüyorum. Umuyorum da ölmüştür. Zira karakter bu sezon, öldürülmek üzere çok güzel yedirildi diziye. Bir yandan öleceği garanti gibi değildi, ama öte yandan bizim kalbimize girmeyi de başardı. Tam o kusursuz aralığa oturdu yani karakter, hem ölümü gerçekten sarsıcı bir ana vesile oldu, hem de dizi gerçekten kilit bir oyuncusunu kaybetmek durumunda kalmadı. Ne yalan söyleyeyim, o muhteşem final yukarıdaki tüm eleştirilerimin etkisini sildi götürdü bir anda. Şahaneler ötesi, müthiş, muhteşem bir sekanstı gerçekten…

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.