Bu yazıya öncelikle bir özürle başlamak gerek sevgili geekyaparlar. Bir süredir yaptığımız gibi, geçen SHIELD bölümünü de afiyetle izleyip, keyifle yazmak üzere bilgisayarın başına oturmuştuk. Gelin görün ki işler niyetlendiğimiz gibi gitmedi. Binbir türlü dert, tasa, iş, güç, milli ve dini duygular üst üste geldi, kendimizi Agents of SHIELD S02E02 hakkında bir iki kelam edemezken bulduk. Halbuki ne de iyi notlar almıştık bölüm için, defterlerimizin kenarlarında “Dizinin belki de en iyisi” gibi, “Heyecan dozu mükemmeldi” gibi cümleler yer alıyordu.

O yüzden de Agents of SHIELD S02E03’ün çıkışını devasa bir hevesle, heyecan ve merak ile bekledik, zira geçen bölümün koyduğu yüksek çıtayı geçip geçemeyeceğini gerçekten de görmek istiyorduk dünya gözüyle. SHIELD her bölüm üstüne koyan bir diziydi, kabul ama, geçen bölümde ilk defa hiçbir saniyede yazarların odağı başka şeylere kaymamıştı. Bölüm baştan sona bir serüvendi ve kendi içerisinde bütünlüklüydü. Whedon & Tancharoen ailesi tekrar becerebilecek miydi bunu?

Agents of SHIELD S02E03 Gill

Agents of SHIELD S02E03 aslında bu kusursuz tamamlık hissine çok yaklaşmış bir iş oldu, yalan yok. Bu bölümle Marvel’ın arka planında dönenleri anlatan dizi, neden var olan karakterlerini başka şekillerde kullanma konusunda şu anda yayınlanmakta olan denkleri içindeki en iyisi olduğunu bu bölümüyle tekrar kanıtladı. Sezon başından beri söylüyorum, kaç yıldır dizi izlerim, bir sezon geçişinde karakterlerinin hal ve tavırlarını, amaçlarını ve hikayedeki yerlerini böylesine radikal ve böylesine efektif bir şekilde değiştiren bir dizi görmedim.

Ward artık “Ajan Yakışıklı” değil, işlediği günahların bedelini ödemeye kararlı bir tövbekar. Skye artık haşarı yeni yetme bir hacker değil, gözünü kırpmadan adam vurabilen bir ajan. Fitz ilk sezonda gördüğümüz o dahi geek çocuk olmaktan çok uzak, daha ziyade Akıl Oyunları tipi bir dehaya yakın bir portre çizmekte. Coulson ise liderliğin verdiği sorumlulukla (ve tabii geçen sezon ortaya çıkan, geçen bölümde de muazzam bir şekilde altı çizilen sorunlarıyla yavaş yavaş değişmekte. May bile ilk sezondaki hâlinden farklı, Skye ile olan anaç dinamiği diziye yer yer çok sıcak bir hava katıyor.

Agents of SHIELD S02E03 Fitz

Bu yer değişimlerine ek olarak bir de yeni katılan karakterlerin ne kadar güçlü olduğu gerçeği var önümüzde. Özellikle Mack ve Hunter, dizinin var olan kadrosuna puzzle parçası gibi cuk diye oturdular. Öteki tarafta Whitehall ve Bakshi karakterleri de harikulade birer kötü adam performansı sergiliyorlar. Bu yeri değişen karakterler ve yeni eklenen oyuncular diziyi seyretmesi acayip lezzetli bir grup hikayesine çeviriyor. Geçen sezon en çok böyle bir ekip atmosferi oluşturamadığı için eleştirilen SHIELD’ın kendini en çok geliştirdiği yer de bu.

Bu bölüm de bunları muazzam bir şekilde gösterdi. Mack – Fitz ilişkisi zaten dizinin dahiyane keşiflerinden biri. İkili birbirine çok yakışıyor ve bu bölümdeki gibi olduklarında, izlerken sizi de bir hayli keyiflendiriyorlar. Skye – May arasında yukarıda söylediğim anaç ilişki süper, Coulson – May sırdaşlığı hakeza… Dizi bunlar üzerinden ilerlediği zaman gerçekten de kuvvetli, kaliteli bir iş hâline geliyor. Geçen bölümde olduğu gibi, odak noktasını kaybetmeden, bütünlüğünü yitirmeden bir bölümün sonunu da görebiliyor.

Agents of SHIELD S02E03 Skye

Gelin görün ki bunu yaparken geniş kadronun içerisindeki ikili ilişkileri fazla dağıtmaması da gerekiyor. Daha doğrusu şöyle diyelim, bahsettiğimiz sağlam kurulmuş ve kimyası tutmuş ikililerin diziye geniş bir cephanelik katmakta. Ama Agents of SHIELD’ın bu kurşunlarını teker teker atması lazım. Bu bölümde en çok bu hataya düştüler. Her ne kadar ana hikayeye bağlanmış olsa da, Fitz – Ward muhabbetinin bu bölümde patlak vermesi pek de gerekmiyordu. Bu gelecek bölümlerde kullanılabilinir, hatta üzerine bir bölüm yapılabilinirdi.

Dizi bu tip hatalara düştükçe kendini şişiriyor, sizin de keyfiniz biraz kaçıyor izlerken. Net konuşalım, bu tip ikili ilişkiler fazla üst üste binince biraz diziden kopuyorsunuz. Bu bölüm öyle ciddi bir sıkıntı yaratmadı bu konuda, ama böyle sıka sıka ilerlediği müddetçe dizinin konsantrasyonundan bir şeyler kaybedeceği bence çok aşikar. Vakti zamanında Lost’un yaptığı gibi her bölüm bir konseptle ilerlemek, belki SHIELD’ın yararına olabilir.

Velhasıl kelam, Agents of SHIELD hâlâ kaliteli bir iş olmayı, Cap 2’den sonra yakaladığı anlam ve duruşu sürdürmeyi başarıyor. Fakat son bir not. SHIELD’ın özel efektlerini yapan can kardeşler, sevgili dostlar. Eğer bir efekt içinize sinmiyorsa, gözünüzü seveyim efektli bölümlere kalkışmayın. Agents of SHIELD S02E03’teki buz efektleri, samimi söylüyorum, insanı buzdan da efektten de soğutacak denli kötüydü. Bak geçen Absorbing Man’i ne güzel yapmıştınız? Yapsanıza bir daha öyle…

Author

Yalnız olduğunu düşünen, ama bunun uzun sürmeyeceğini bilen bir adam. Bir gün Kaliforniya'nın yeşillikleri uğruna Arizona'daki evini terk edip gitti, geri dön çağrılarına da kulak vermiyor.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.