Neil Gaiman’ın American Gods’ı, ya da ülkemizdeki ismiyle Amerikan Tanrıları, ilginç bir romandır. Bir tarafta bütün mitolojik tanrılar -Viking’lerin Odin‘inden, Slav mitolojisinin Czernobog‘una kadar- modern dünyada ölmemek için büyük bir çaba vermektedirler. Karşısında, onların ölümlerine sebebiyet veren şey ise yeni Tanrılardır. Medya, Borsa, İnternet… Bunların mücadelesini anlatır, çok da zekidir, sürükleyicidir.
İşte bu kitap, yıllardır bir şeylere uyarlanmak üzere. Ama hep son kelimesi bu, hep üzere. Uzun bir süre boyunca filme uyarlanması konuşuldu, fakat sonradan bunun fizibil olmadığına kanaat getirildi ki doğru bir kanaatti bu. Dizi olacağı söylendi, biz de sevindik. Özellikle de projenin dizilerin o dönemki tek kralı HBO tarafından geliştirileceği dile getirilince. Fakat sonradan bu da yalan oldu. Biz de tam ümitleri keserken, Starz gelip projeye yeşil ışığı verdi. O günden de bugüne geldik, en sonunda, ilk defa dünya gözüyle görebiliyoruz diziyi.
Bu görselde Jack’s Crocodile Bar’dayız. Kavga edenlerden size göre sağdaki, ana karakterimiz, gölge. Kendisini Ricky Whittle oynuyor. Kavga ettiği kişi de Mad Sweeney. Kendisini de Pablo Schreiber canlandırmakta. Bu ikisinin kavga etme sebebi de, Gölge’nin arkada gevşek gevşek içkisini yudumlayıp bıyık altından gülerek kavgayı takip eden kişinin gözünde kendisini ispatlamak istemesi. Onu da geçtiğimiz günlerde Game of Thrones’a da şöyle bir uğrayan Ian McShane oynamakta.
Fotoğraf direkt olarak, buram buram “Allah’ım iyi ki bu işi Bryan Fuller üstlenmiş” kokuyor. Gerçekten. Pushing Daisies ve Hannibal gibi karasal yayın kanalları tarihinin en güzel gözüken iki dizisini yapan adamın, American Gods gibi görselliğiyle yaşayıp ölecek bir işi üstlenmiş olması muhteşem bir nimet. Daha ilk fotoğraftan da belli bu. Ayrıca o ibiş gülümseme de Ian McShane’in ne kadar mükemmel bir Mr. Wednesday olacağını tek başına ispatlıyor adeta. Gölge konusunda ise henüz karar vermiş değiliz. Siz ne diyorsunuz?
