Jack Ryan karakterine aşina mısınız? Ajan-casus hikayelerini seven herkes az çok bu ismi duymuştur. Eğer 1990 tarihli The Hunt for Red October’ı izlemediyseniz, illa ki 1992-1994 yıllarında çıkmış Harrison Ford’lu filmlere bir göz atmışsınızdır. Belki yaşınız Ben Affleck’in karakteri üstlendiği The Sum of All Fears’a tutuyordur, ya da en kötü 2014’te çıkan ve –acayip bir şekilde- Kenneth Branagh imzalı olan Jack Ryan: Shadow Recruit’i izlenmişsinizdir.
Ya da belki, Tom Clancy’nin romanlarında doğan bu karaktere hiç aşina değilsinizdir. Eğer durum buysa, muhtemelen neden bu rolün adeta bir James Bond’muşçasına aktörden aktöre paslandığını, filmlerin Ford başrollü olanlar harici hiçbirinin devam filmi görmeden yeni aktöre yönelmeyi tercih etmelerini, fakat tüm bunlara rağmen serinin bir türlü de ölmediğini anlayamıyorsunuzdur.
Dürüst olmak gerekirse ben de pek anlayamıyorum. Clancy’nin Jack Ryan’ı konu alan romanlarından birkaçını okudum. Filmlerin de hepsini seyretmişliğim var. Yalnız neden ısrarla bu karakter Amerikan James Bond’u edilmeye çalışıyor, bakın orada samimiyetle yokum. Chris Pine’ın rolü üstlenmesinin üzerinden iki sene geçmedi örneğin. İki sene ya. Şimdi elimizde yeni bir Jack Ryan daha var, üstelik baya da ilginç bir tercih: John Krasinski.
The Office’in gönülleri fetheden sempatik karakteri Jim bu arada kendisi. Hani resminden tanıyamamışsınızdır diye söylüyoruz. Krasinski 13 Hours filmi için baya bir vücut yapıp geçmişti kamera karşısına, ilk defa da bir aksiyon rolü üstlenmişti. Şimdi de o kasları alıp, Amazon’da yayınlanacak bir Jack Ryan dizisinde boy gösterecek. Açıkçası Krasinski’nin kariyeri açısından çok olumlu bir haber bu, dizi de çıkınca izlenecek illa ki… Ama ne bileyim, hakikaten ne bu Jack Ryan sevdasıdır, onu da hiç anlayamıyorum…
