Bu akrobatik bir Batman. Kafamda altıncı bölümü izlerken zerre bir şüphe kalmadı. Dedim ya daha önce, dizide çok fazla kült işten ödünç alınmış, tonla öge var. Bunlardan başlıcalarından biri de Nolan’ın The Dark Knight üçlemesi. Ama bunu alıp üzerine akrobasi koymuş Drew Goddard ve ekibi. Söyleyince çok basit duruyor işte, “akrobatik Batman”, çok temel bir şey değil mi? Ama aslında değil. Daredevil’ın daha çevik olması, aksiyon sahnelerini gazlıyor bir anda. Gazlanan aksiyon sahneleri ortaya daha dinamik bir hikaye akışı çıkartıyor. İzlediğiniz karatere bakışınız değişiyor; zira o çeviklik, yanında bir de acımasızlıkla geliyor.

Dizi Daredevil’ın kim olduğunu öyle sakin sakin, düşüne taşına, sınırlarını belirleye belirleye çiziyor ki; gerçekten bu uğurda yanlış attığı bir adımın tespitini yapmak çok zor. Her sağlam süper kahramanın bir sınırı, geçmemesi gereken bir çizgisi olur. Bunlar da kötü adamlarla belirlenir az çok. Kötü karakterler o sınırı daima zorlarlar ve biz de karakterin ne zaman kahraman olmayı bırakıp öteki tarafa geçeceğinin tespitini yapmış oluruz izleyici / okur olarak.

Daredevil S01E06 Vladimir

Daredevil’ın altıncı bölümü tamamen bu soruya odaklandı. Cevabını aradığı soru, Daredevil’ın öldürmeye niyetli olup olmadığıydı. Bunu belirledi, olmadığını söyledi. Ondan sonra şunu sordu, “peki Kingpin ile Daredevil’ı ayıran tek şey bu niyete sahip olmaksa; o zaman Daredevil’a ne kadar kahraman diyebiliriz? Öldürmeyip komaya sokuyor diye bu onu daha iyi mi yapıyor?”. Bir yandan biz bu soruyu sorduk, bir yandan da dizi. İkisi peş peşe, el ele gittiler bölüm boyunca. Birinci sezon finaline kadar da gidecekler.

Bu bir orijin hikayesi çünkü. Bu çok kısık ateşte kaynatılmış, çok ince ince doğranmış bir orijin hikayesi. Ve bu iki karakterin paralel yükselişini anlatarak, hikayeyi daha da derinleştiriyor. Daredevil’ın kırmızı kostüme neden geçmek zorunda kaldığına dair anlamlı ön kabuller yerleştirildi örneğin bu bölümde. Mantıklı, anlamlı ön kabuller. Aynı şekilde Matt’in ileride kullanacağı metodları da anlamlandırmaya girişti bölüm. Yani özetle, Bruce Wayne’in annesi ve babası öldürüldüğünde ve sonrasında yaşadığı iç buhranı komple bir sezona yaydı. Kötü olaylar yaşandı ve Murdock bunları yavaş yavaş sindirdi, bunlara karşı olarak organik değişti ve değişmeye de devam ediyor…

Bu noktada bir alkışı hak eden şey ise, tüm bunların hiç sırıtmamasına sebep olan kadro seçimi. Yani bakıyorum, Charlie Cox ve Vincent D’Onofrio zaten döktürmekteler. Rosario Dawson da gerçekten harikulade oynuyor. Fakat Foggy’sinden Ben Urich’ine, Keller’ından Vladimir’ine alt yan kadrodan da tek bir yanlış, isabetsiz kadro tercihi yok bu dizide. Herkes kendine düşen kısmı öylesine güzel bir şekilde ifa ediyor ki, çok net bir şekilde Daredevil’ın gelişimine, karakter sınırlarını çizişine şahit olabiliyoruz. Özellikle Urich’in hikaye içerisinde konumlandırılışı yer yer çok dış kapının mandalı kalsa da, bana çok isabetli geliyor…

Daredevil S01E06 News

Dizi aynı zamanda çok fazla eserin denediği “ters köşe” sahnelerini bu bölümde iki kez yedirdi bize, onu da söylemek gerek. Benim kendimi diziye kaptırmamdan mıdır, yoksa oto pilot modunda izleme huyumdan mıdır bilmiyorum; ama hem Vladimir’in “ismi… ismi…” feykini, hem de keskin nişancının Ben Urich feykini afiyetle yedim; bu anlarda gerçekten de şaşırırken buldum kendimi. Dediğim gibi, bu ya benim çok kendimi kaptırmamdan kaynaklı; ki bu dizinin bir artısı, ya da senaryonun yüksek zekasından. Bu da dizinin bir artısı.

Son bir not. Daha önceki bir yazımda her süper kahramana psikolojik gerçekçiliğin gitmediğini; bazı karakterlerin (Superman gibi) çok üstün güçlü ve kusursuz olduklarından izleyiciye empati kurdurtabilmeyi istiyorlarsa beyaz perdede (ya da kara ekranda) işin içine biraz mizah katmalarının gerektiğini söylemiştim. Bu çizgi romanlarda yaşanmayan bir problemdir; zira çizgi romanlarda karakterin iç sesini devamlı duyduğumuzdan, empati rahat kurulur; fakat sinemada ya karakterin çok kusurlu olması ve izleyiciye inandırıcı gelmesi gerekir, ya da sempatik olması. Daredevil bu spektrumun çok, çok “kusurlu ve inandırıcı” tarafında oturuyor rahatlıkla. Ama yeri geldiğinde mizahı da çok doğru, çok dozunda, abartmadan ama yüze bir gülümseme kondurarak kullanabiliyorlar ki, bu da ciddi bir aferin’i hak ediyor!

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

1 Comment

  1. Berke Kadam Reply

    Ahlaki sorgulamalar hakikaten de çok iyi işlendi bu bölümde. Bu temayı hukuk ve kiliseyi de içine katarak işlerlerse mükemmel bir şey ortaya çıkar. Muhtemel karşılaştırma yazısı için de iyi malzeme çıktı bu bölümde. “I’m not a killer” mevzusu, şehrin maskeli vigilante’ye sırtını dönmesi (public enemy muhabbetleri:) Arrow’da da bolca gördüğümüz olaylardı.

Berke Kadam için bir cevap yazın Cevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.