Tamam, arkadaşlar tamam… Evet, anladık Iron Fist gerçekten olmamış bir dizi. Bu dizi hakkında hem daha yayınlanmadan başlayan politik eleştiriler, hem de çıkar çıkmaz orman yangını gibi yayılan ve genelde izleyenlerin hemfikir oldukları kötü yorumlar, dizinin gerçekten de imajını yerle bir etti. Peki bu imaj gerçekten hakedildi mi? Bu dizi hakikaten berbat bir dizi mi? Kimse mi beğenmedi bu diziyi?

Aslında beğenenleri var. Gerçi onların da sadece Marvel fanboyları ve de para almış eleştirmenlerden ibaret olduğu da söylenmiyor değil; ama benim gibi bu diziyi dört gözle beklemiş, çıkar çıkmaz bir kaç günde tüketmiş, ve izlerken dizinin her geçen saniyesini ayrı ayrı inceleme altına almış bir geek iseniz, sizin de gözünüze takılmış bir kaç pozitif şey olmuştur. Çünkü itiraf edelim: bu diziden beklentimiz hem çoktu, hem de çok spesifikti.

Daredevil’den daha bile etkileyici dövüş koreografileri, büyülü ve gizemli dünyasıyla Kun-Lun ve bugüne kadar izlediğimiz hem Marvel hem Marvel-dışı Netflix kalitesi, dizinin vizyona girdiğinde tabi tutulacağı sınavın zor olacağını garantileyen faktörlerdi. Bazı başka şeylerle beraber bunlar eksikti dizide, onu kabul edelim. Ama dediğim gibi: bunlar fazla fazla konuşuldu, yazıldı ve çizildi. Ve açıkçası ben sıkıldım artık, çünkü neredeyse 13 saatimi –aslında iki günümü– bu diziye gömdüm ve artık bu dizinin zayıf taraflarından değil, keyifli taraflarından bahsetmek istiyorum.

Iron Fist 2

Çok uzun süredir profesyonel olarak dizi/film eleştirmiyorum, ama şimdiden kendimi hiç bir şeyi beğenmeyen ve yaşam enerjileri ellerinden sökülerek alınmış gibi gözüken eleştirmenler gibi hissetmeye başladım artık. Bu yüzden, sadece bu yazı bitinceye kadar, Iron Fist’ten sanki çok keyif almışım gibi, tüm o dandik tarafları yokmuş gibi davranmaya çalışacağım. Arada fire verebilirim, o kadarına da canım sağolsun artık.

Bir kere dizinin genel öyküsü veya teması kötü değil. Bunu görebilmek için bizi sıkboğaz eden ve sonu gelmeyen dertleşme sahnelerine biraz uzaklaşarak, yani detayları biraz görmezden gelerek bakmak gerekiyor. Christopher Reeve’li Superman’lerden beri süper kahraman filmi/dizisi izliyorum. Ve o zamanlardan bu yana süper kahraman öyküleri kötü adamları yumruklamaktan fersahlarca öteye ilerledi. Özellikle son yıllarda süper güçlere sahip olmanın yarattığı avantajlar sayesinde öne geçen kahramanlar yerine, bu özel güçlere sahip olmanın insanlarda yarattığı sıkıntıları izler olduk. Iron Fist de kendine böyle bir konu seçmiş.

Danny Rand alıştığımız manada bir süper kahraman değil. Gizli kimlik gibi bir derdi yok ya da şehrin semalarında dolanıp kapkaççı sobelemeye çalışmıyor. Spesifik bir görevi var, ama aslında o bile pek umrunda değil. Esasında derdini sonlara doğru bir bölümde net bir şekilde anlatıyor: Danny bir aile veya bir aidiyet hissi yaşayabileceği bir bütünlük istiyor hayatında. Ailesi ölünce bu hissi önce keşişlerde, sonra Iron Fist olma çabasında, akabinde Meachum’larda, ardından da şirketinin başına geçme faaliyetiyle; en son olarak da Colleen Wing‘de arıyor. Tabi güvendiği tüm dağlara kar yağıyor.

Iron Fist 5

Dürüst olmak gerek, burada dizinin akıllıca yöneldiği ama tatsızca beceremediği bir alt-konu bile var, o da Hand’in Danny’yi kendine dahil etme çabası. Aradıklarını orda burada bulamayan Danny, yoldan çıkmış kimlik arayışı içerisinde Hand’e katılabilirdi, belki bir süre farkında olmadan onlar için çalıştıktan sonra gerçeği öğrenince kendini çok kaptırmış olduğundan olayı rasyonelize ettiği ve işin içinden çıkmakta zorlandığı bir öykü izleyebilirdik. Onun yerine özellikle John Wick’ten sonra öte-tırt gelen dövüş sahneleri izlemek zorunda kaldık ama neyse… Pozitife odaklanıyorduk, değil mi? Kısaca Danny’nin kötülere karşı duran beyaz atlı şövalye olmak yerine ciddi bir kimlik bunalımı yaşayan bir karakter olması, dizinin yegane artılarındandı.

Dizinin aldığı en büyük olumsuz eleştirilerden biri doğru düzgün bir kötü adamının olmaması, değil mi? Eh yani Kingpin’le, Killgrave’le ve hatta Cottonmouth’la karşılaştırılacak performanslar veya karakterler yoktu evet, ama bence Madam Gao’yu gene de fazla yabana atmamak lazım. O güvenlik kamerasından Danny’yle konuştuğu ve “Yavrum sen kendini nerede sanıyorsun?” dediği sahne bence gayet tüyler ürpertici idi. Ki dizide sürekli bir taraf değiştirme veya tarafını belli etmeme durumu da, aslında hiç fena değildi.

Büyük Hand twisti dizide çok geç ve biraz bir anda ortaya çıkması haricinde kuvvetliyken, Meachum ailesinin her ferdinin Danny’ye karşı bir öyle bir böyle yapması her nasılsa insana aptalca gelmiyordu. Aslında bunun nedeni; Joy, Ward ve Faramir abimize ayrılan süre. Evet çoktu, evet oyuncular zaman zaman vasattı ve diyaloglar bazen “ANLADIK ARTIK!!” diye bağırmamıza sebep oluyordu ama o kadar ince eleyip sık dokundu ki, karakterleri sevemesek bile anladık ve inandık. O yüzden dizinin bu tarafına da tam bir artı puan değilse bile bir yarım artı verilebilir sanki.

Iron Fist 4

Kötü adamlar ve öykünün birleştiği noktada ise bence Rand şirketinin yönetimini kim kapacak yarışmaları ve şirket entrikaları da aslında en azından kağıt üstünde çok sıkıcı değildi bana soracak olursanız. Ki aslında dizinin bu konusu kaynak materyale en sadık kalınmış noktalardan birisi, çünkü Danny Rand her zaman düşen hisselerine karşı şirketini muhafaza etmeye çalışırken bir yandan da şirketi vasıtasıyla ona buna insani yardım yapmaya çalışır. Yani kısaca kendisi tam anlamıyla ferrarisini-değerlendiren-ve-bu-değerle-yardımlar-bağışlar-yapıp-vakıflar-açan-bilge konumundadır.

Dizide de, her ne kadar yarım da kalsa, Danny öyküye gücünü öğrenmiş ama milyonerlikte yeni yetme pozisyonda başlıyor. Yani kısaca orijin öyküsü izliyoruz, ama izlediğimiz orijin güçlerin nereden geldiği ile ilgili değil, milyonların nereden geldiği. Eee, Justice League’in Bruce Wayne’i, Avengers’ın Tony Stark‘ı varsa, Defenders’ın da Danny Rand‘i var.

Dövüşler vasattı. Bu doğru. Belki 10 sene önce izlesek kötü demeyeceğimiz ama artık oyuncuların koreografiyi önceden hakikatle öğrendikleri, dublör kullanımının git gide azaldığı ve yönetmenlerin dövüş koreografilerini tek karede çekmeye çalıştığı bir zamana göre çok vasattı. Bir dövüş hariç: Sarhoş-Dövüşü Ustası. O gerçekten de dizide görmek istediğimiz yegane kung-fu tekniği örneği idi herhalde. Hem de benim daha önce hiç bir perdede görmediğim bir performans idi. Keşke ona gösterdikleri özeni başka Uzak Doğu savunma sanatlarına da gösterselerdi de, bu haneye de doğru düzgün bir artı ekleyebilseydik.

Iron Fist 3

Diziye bir puan da herkesin katılmayacağı, hatta şu an bu yazıyı ciddiye almayı bırakma ihtimallerini göze alarak yazacağım bir parçam sayesinde vereceğim: o parçamın adı hayranlık! Evet ben bir MCU hayranıyım. Gerçi Marvel DC’yi döver gibi konuyu beyinsiz yerlere getirecek şekilde bir fanboy değilim, ikisinin de hem iyi hem kötü yanları var çünkü, kıyaslamak niye? Sonuçta ikisi de bize ürünlerini dolarla söğüşleyen uluslar arası firmalar değil mi? Öyle. Peki Marvel hayranı olmak niye bu dizi için bir artı?

Çünkü dizi, büyük ihtimalle artık konuyu hepimizin beklediği Defenders’a bağlayacak olma misyonu yüzünden her yerinden gönderme kusuyordu. Luke Cage’in, Daredevil’in isimleri elli defa geçti, Joy’un tuttuğu özel dedektif belli ki Jessica Jones’tu, Trinitiy ablamız (Hogarth), yakında AoS’ta da görmezsek şaşıracağımız kadar laçkalaşmış Night Nurse, eski dost Madam Gao, Netfixverse’in Hydra’sı Hand, mecburi New York göndermeleri falan derken, üstüne bir de Iron Fist easter egg’leri falan ile baya bir Marvel açlığımızı besledik.

Bu tabi ki izlediğimiz şeyi büyülü bir şekilde kötüden iyiye geçirmiyor, ama bazılarımız için keyif alma düzeyini arttırıyor. Eh, ben de o bazılarından biri olduğum için bunu yazmadan geçemedim. Ne de olsa 9 yaşımdan beri tüm çizgi roman kahramanlarının filmlerini çekmelerini bekliyorum ve Tobey Maguire’ın rimel çekip dans etmelerinden buralara zor geldik ve bu gidişatı her şeye rağmen kaybetmek istemiyorum.

IRon Fist 1

İşte böyle sayın okuyucu. Hazır itiraflar başlamışken şunu da demeden sizi bırakmayayım: Ben bu diziyi sevmeye çalıştım. Gerçekten. Sonunda başaramayışımın sebebi diziyle ilgili beklentilerimin olmasıydı. Yukarıda yazdım zaten ne olduklarını, tek tek geçmeyeceğim üstünden ama gerçekten merak ettiğim bir şey var: ister internette olsun ister çevremde olsun bu diziyi eleştirenler hep ya çizgi roman hastası ya da en kötü tüm MCU’yu takip eden insanlardı. Ama işte bizler, belli beklentilerle oturduk bu dizinin başına. Acaba diyorum, hiç bu camialarla alakası olmayan biri bu diziyi nasıl bulur? Şu vakit belki imkansızdır ama, süper kahraman filmi/dizisi izlememiş, Iron Fist’in ne olduğunu bilmeyen birisi varsa acaba bu dizi hakkında ne düşünür?

O tarz, çok daha objektif birinin yorumlarını gerçekten okumak istiyorum, eğer bulursanız geniş Geekyapar mecramızın bir yerlerinde paylaşırsanız sevinirim. Umarım Defenders’ı savunmak (hehe kelime oyunu) zorunda kalmadığımız, Iron Fist’i biraz affedip biraz unutup yolumuza devam ettiğimiz, çizgi romanların filmlere dizilere dönüşmeye devam ettiği bir gelecek bizi bekliyordur. Şahsen ben o gelecekte hayal ediyorum kendimi. Ya siz?

Author

Astrolojiye inanmayıp ikizler burcu olmakla gurur duyan, hem akıllı hem salak; hem iyi kalpli hem soğukkanlı, dengesiz bir tip. Azıcık totosunu kaldırsa dünyayı ele geçirme ihtimalinden ürküyor. En büyük düşmanları üç beyazlar: Şeker, Tuz ve Börek.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.