Son yılların üretimleri ve seyirci beklentileri komedi gibi gözüküp insanı alttan alta üzen, temelde olduğu gibi görünen ama aynı zamanda da göründüğü gibi olmayan senaryolara meylediyor. Bu kadar uzun ifade etmeye de gerek yok, ‘dramedi‘lerden bahsediyoruz; bu tanımın en güncel örnekleri ise sırasıyla Fleabag, Ted Lasso, This is Going to Hurt ve The Bear. Doğru, öncesinde de Scrubs gibi örnekler burada sayılabilir fakat bunlar gibi bir-iki yıl içerisinde, farklı kanallardan peşi sıra gelen dizilere This Way Up, You’re the Worst gibi çok konuşulmayan benzerlerini de ekleyince, böyle bir vaat vermeden “sağ gösterip sol vuran” yapımların sayısının giderek arttığını söyleyebiliriz. Hepsinin seyircide bu denli etki bırakmasının tek sebebi elbette ki dramedi oluşları değil, oranın içerisinde de çok bariz ayırıcı yanları var çünkü tür, buna izin veriyor. Aralarından en son tanıştığımız ve anında hayran kaldığımız The Bear, tüm ayırıcı yönleriyle 2023 Haziran’da dönüyor. Buyurun bu da ikinci sezondan ilk resmi teaser:
The Bear’ın her ânı kaos dolu karakterlerini en son gördüğümüzde Carmen’in rahmetli kardeşinin son iyiliği ya da duruma göre, kötülüğüyle baş başalardı. Bizler domatese bulanmış tomar tomar para bulsak ilk ne yapardık bilmiyorum fakat The Bear ekibinin takıntıya varan tutkusu onları, tüm sorgulamalardan önce restoranı kurtarmaya yönlendirdi. Üstteki teaser da bizi tam buradan aldı, yine Chicago ile bezeli müziğiyle ekip için umutlu olduğunu bildiğimiz bu yeni başlangıcı, son bir vedaymış gibi kurguladı. Çünkü her yeni başlangıç çok eski bir son demek, eve dönüyor olsak bile.
Birkaç saniyelik yavaş çekim görüntüler eşliliğinde The Bear ismiyle yeniden doğan restorana dönüşümüz; yandaki kutudan sökülen kartona, ucuz bir gazlı kalemle yazılmış olan tarihle belirlendi. Bize de o vakte kadar başa çıkmamız gereken her şeyi, şöyle bir düşünmek kaldı.
