Supergirl dizisi ilk açıklandığında, yapımcı kadrosu komple Flash ve Arrow kardeşlerden tanıdığımız ekip olunca; insanlar ister istemez “E aynı evrende mi geçecek bunlar?” diye sormuştu birbirine. Israrla “Hayır, olur mu öyle şey, Supergirl’in olduğu bir evrende biz Arrow’un fani dertlerini çözemeyişini nasıl izah ederiz” kıvamında açıklamalar yaptılar. E sonra n’oldu? Hayran baskısı galip geldi, bir şekilde Flash’i Supergirl’le birleştirdiler. Açıklama da gayet sade ve tatlıydı: Flash yanlışlıkla boyutlararası seyahat yaptı. Supergirl’in dünyası Earth-3 yani bir nevi.

Bu bizce gayet çiçek bir izahat. İki karakteri bir arada görmek de baya heyecan verici. İşte o yüzden, ilk iki bölümünden sonra bıraktığımız Supergirl‘e, bu vesileyle geri dönelim dedik. Çok da iyi yapmışız. Zira bölümü baya beğendik. Niye ve nesini beğendiğimize geçmeden önce genel olarak diziyle ilgili görüşlerimizi de bir toplayalım. Evveliyatla, işin içerisine Bizarro, Jimmy Olsen ve elbette Martian Manhunter gibi büyük çizgi roman detaylarını toplamış olmaları gayet pozitif bir durum. Ama Martian Manhunter ve Supergirl’in yan yana gelip, Arrow gibi “Şehrimi kurtarmalıyım” tribine girmesi de biraz çapsızlık. Diziyi de o çapsızlık bozuyor zaten… Ama neyse, biz negatife girmeyelim. Buyurun, dizinin nesini sevdik bu bölüm, size onları anlatalım.

 

1. Karakterlerin Süper Kahramanlık Yolunda Aldıkları Mesafelerin Farkını Göstermek

Supergirl The Flash 1

Supergirl, Flash’ten birkaç gömlek yukarıda güç skalası olarak. Öncelikle, Flash kadar hızlı zaten. Bu soru çizgi romanlarda çok soruldu ve defalarca cevaplandı. Onun dışında uçabiliyor, süper güçlü, süper dayanıklı… Ama sonuçta süper kahramanlığa birkaç ay önce başladı. Flash ise bu işi daha uzun süredir yapıyor. Üstelik çoğu zaman Supergirl gibi kaba kuvvetine güvenmek gibi bir lüksü de yok. Dolayısıyla, karakterlerin bu uğurda aldıkları mesafelere değinmeleri çok mantıklı ve keyiflendirici bir detaydı. Flash’ın plan yapma, Supergirl’in ise hemen aksiyona dalma eğilimlerini göstermeleri, baya sağlamdı bizce.

2. Flash’i Esas Hikayeyi Bozmadan Meseleye Dahil Etmek

Supergirl The Flash 3

Bu bölüm, bir crossover için çok eşsiz bir noktadaydı, zira Flash karakteri hikayenin gidişatına dahil oldu. Flash gelecek, dolayısıyla Flash’ı izleyip, Supergirl’i izlemeyenler de gelecek gibi düşünmediler. Baya önceden devam eden hikayeleri akıtmayı sürdürdüler, hatta baya esas kötülerin ikisi de tekrar eden karakterlerdi. Supergirl öteki evrenden misafirini çok iyi yedirdi süregelen hikayelerin içerisine. Özellikle Jimmy Olsen ile olan aşk ilişkisini ileriye atmak için, bence gayet tatlı ve akıllıca bir araç olarak kullandılar Barry’yi.

3. Neşelilik, Optimizm, Pozitiflik!

Supergirl The Flash 2

Ama bir şeyi en doğru yaptılar diyeceksek, o da bu. Flash’in tam altı aydır Buhraniye durağından bir türlü ilerleyemediği dizisinin zibidiliklerinden sonra, öyle bir içim su geldi ki şu bölüm; anlatamam. Grant Gustin‘in gülebildiğini unutmuşum yani. İzlerken ekrana doğru iç geçirirken buldum kendimi. Supergirl ile ikisi yan yana, baya pozitiflik saçarak, neşe fırlatarak, espriler yürüterek gezdiler; araya bir de baya kahkaha attıran CW dizisi esprisi girdi, dizi tonlamasını iyice keyfe çekti. Keşke bundan Flash yazarları ders çıkarsa diyeceğim ama… Zoom’a daha çok ağlayacaklar o tarafta, belli!

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.