İyi dizilere ne olur, bilir misin kardeşim?

Ya üç sezon görüp iptal edilirler ya da yavaş yavaş
kendi güzelliklerinin ucuz bir parodisine dönüşür,
sezondan sezona birisi kendilerini
bitirsin diye dua ederler.

Ya da muhteşem ekibin, ikinci sezon için tümüyle yeni, eşit derecede mükemmel bir dizi yaratır! Ver coşkuyu Uğur’cum, yazının devamını şu şarkıyı dinleyerek okuyun! (mobilde okuyan kardeşim, sen kusura bakma)

Merhaba sevgili okur. True Detective adı verilen muhteşem sonik biz dizi vardı. Onu izlemediysen kapat git izle, senin için yazımız bu kadar. Sevgiler! Öte yandan True Detective Sezon 2 konusunda şüpheleri olan okur, hoşgeldin. İzleyen okur sen de hoşgeldin. Ne muhteşem dizi oluyor değil mi? Gel izlemeye başlamayanlara övelim şimdiden.

True Detective‘in ilk sezonu kimileri için çok anlamlı, kimileri için gizemli, kimileri için umut verici bitmişti. Final bölüm yayınlanırken dizinin sahibi HBO‘nun online hizmeti GO talep altında çökmüş, insanlar Twitter‘da ͕͗Ƨ͕͕͗͗ƛ͕͕͗͗Ʀ͕͕͗͗ı͕͗ ͕͗Ƙ͕͕͗͗Ʀ͕͕͗͗ƛ͕͕͗͗Լ͕͗ a dualar etmişti. Ancak asıl içimizi ezen haber, final bölümünden sonra geldi. Evet, True Detective‘in ikinci sezonu kesinlikle geliyordu, ve evet, ne ilk sezondaki karakterler, ne de hikaye olacaktı. Titreyerek titredik!

Düşünebiliyor musunuz, ne büyük cesaret? Aniden her yıl düşen onlarca b.ktan polis dizisinin arasından 8 bölümde sıyrılan, dillere, dimağlara pelesenk olan, tanıdığımız ama ne büyük oyuncu olduğunu bilmediğimiz iki adamı başımızın tacı eden bu muhteşem dizi, bu muhteşem formül bir kalemde silinecekti, hemi?

True-Detective-Season-2-Poster-We-Get-the-World-We-Deserve-slice

True Detective 2 – Çok Daha Hayat Dolu, Çok Çok Çok Daha Boğucu

Öncelikle, Nic Pizzolatto‘nun elini tutmak, gözlerine derin derin bakmak, sadece dudaklarımı kıpırdatarak kendisine ‘seni veriyorum bebeğim’ demek istiyorum. Bir insan kendi yarattığı bebeğini böyle pıt diye terkedip, yerine bambaşka, ama aynı bir eser nasıl yaratabilir?

True Detective bu sefer GTAV oyuncularının Los Santos diyerek sokaklarında direksiyon salladığı, bütün dünyanın “Holivut” diye bildiği, portakalları ve Apple & Facebook ile tanıdığı California, Los Angeles‘da geçiyor.

Bir önceki sezonda şehirlere uzak, kontrolsüz kırsalın tadı nasıl yoğunsa ve dizinin gizli bir aktörü olarak rol çalıyorsa, burada da şehir, bilhassa olayların geçtiği Vinci ilçesi rol çalıyor. O gece turuncu ışıklarla aydınlanan, dumanlar altında, pislik tipli sanayi mahallelerinden birisi. “Ben alamadım o hissi” mi? İki sezonun da açılış şarkısına bir de bu gözle bakın derim, ilk şarkıyı “Kontrolsüz kırsal”, ikinci şarkıyı “Kontrolsüz şehir” söylüyor gibi hayal edin. Aaaa? Aaa ya!

Karakterler, Bağlantılar, Mevzular İzleyiciyi Yorabilir, Ancak Ders Kabul Edin!

Şehir draması yazmak konusunda Nic Pizzolatto‘nun bu kadar muhteşem bir iş çıkartacağını beklemiyordum. Çok yanılmışım. Bu kadar yanılamazdım. İnanılmaz!

Bir şehir içerisinde geçen, izlediğiniz yüzlerce diziyi düşünün. Polis, belediye başkanı, arada bir kafayı uzatan FBI, belki bir mafya filan… 7-8 karakter, basit bağlantılar, arada bir görünen önemli şahıslar. Bu kurgusallık dizileri rahat izletmek için, elbette her skandalda önümüze döküldüğü gibi, siyaset, suç, polis dünyalarında kim kiminle aynı kaba işiyor anlamak mümkün değil. Bence şehirde güç odaklarıyla içiçe bir drama kurgusu yaratmak adına ders niteliğinde bir iş olmuş.

Daha ilk bölümden departmanlar, bürokrasi, kirli ilişkiler, çıkar bağları, geçmiş ilişkiler derken karakterler o derece karışık ağlarla birbirine bağlanıyor ki, izleyen herkesin, hepiniz kafası karışacak. Sıkılmayın. “Ya ben anlamadım bir dakika!” diyerek diziyi kapatmayın. Bilin ki, Nic abimiz önce arapsaçı bir gerçeklik koyuyor önümüze ki, bu karmaşayı kesip dağıtacak şeyin gücü kat kat fazla olsun. İkinci sezon sonu ile “Geliyor gavurun kızı” dedirten olaylar silsilesi, ilk iki bölümün kakafoni ilişkilerinin üzerinde yükselecek, çok belli.

3044889-poster-p-1-true-detective-season-2

Empati Kurulamayacak Kadar Olgun Bir Dizi

Detective Velcoro, hayatından nefret ediyor. Takıntılı, pis işlerin içinde, kendi de pis bir herif. Detective Ani, hayattan nefret ediyor. Üzerinde birden çok bıçak taşıyan, takıntılı bir kadın. Memur Woodrough, hayatından nefret ediyor. Takıntılı, sessiz, tuhaf bir herif. Bir de işadamı Frank Semyon. İkinci bölümde göreceksiniz onu aslında. Bunlar başrollerimiz, inanın her hangi birini sevmek, empati kurmak zor. Geri kalan karakterler bunlardan da fena durumda.

Bu karakterler ve hayatları yüzünden dizi öyle Breaking Bad, Game of Thrones vesaire ayarında “Ay benim adamım bu, haydi bakalım” diye empati kurarak değil, reality show izlercesine “Allah kahretmesin, bu saatte bu mahalleye gelmeyecektik” hissi ile izleniyor. İkinci bölümü ve ikinci bölümün sonunu görünce dizinin size tırnaklarını geçirdiğini, ancak durumdan hiç mutlu olmadığınızı, gel gelelim hayvan gibi merak ettiğinizi de fark edeceksiniz! Geçmiş olsun, hoşgeldiniz!

Muhteşem bir dizinin ilk iki bölümünü geride bıraktık, daha da gecikmeden, spoilerlar yemeden trene binin derim sevgili okur. Zaten 8 bölümün 2 bölümü gitti. Kamon!

Author

Türkiye'nin ve dünyanın en büyük bileklik şeker üreticisi, sucuk distrübütörü, prodüksüyon şeysi ve maydonoz fatihi.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.