Çok değil, yaklaşık bir-iki hafta kadar önce Peter Capaldi’yi 12. Doktor olarak 2017’nin yılbaşı özel bölümünde göreceğimizi öğrendik. Hatta öyle ki, bu sürenin biraz daha gerisine gidersek, kendisine yöneltilen “Tamam mı devam mı?” sorularını muallakta bırakan birine göre fazla hızlı karar değiştirmiş gözüküyor Capaldi. Bugüne kadar hep “Beni kovmadıkları sürece Doktor olurum ben, siz rahat olun.” tarzında bir cevapla soruları geçiştiren Capaldi, görünüşe bakılırsa ya tekmeyi yedi ya da kontratında “Üç sezon doldu, biraz da kardeşler oynasın.” maddesine uymak zorunda kaldı. Kovulması gibi bir durumun olmayacağına kalıbımı çok rahat basarım ama kontrat esprisini bir yana bırakarak aklımdaki asıl düşünceyi öne sürmek istiyorum: Değişim şart.

Doctor Who’nun belki de nesiller boyu devam etmeyi başaran harika bir bilim kurgu dizisi olmasının nedenlerinden biri de değişim hiç şüphesiz. Bu konuda gerek yapımcılar, gerek oyuncular ve gerek de hayranlar hem fikir. Eğer Doktor karakteri, sürekli rejenere olup başka bir yüzle karşımıza gelmeseydi, muhtemelen bu dizi şimdiki kadar uzun soluklu bir yapıt haline gelmeyecekti. Ne yalan söyleyeyim, bu konuda ben de katılıyorum onlara doğrusu. Klasik seri bir kenara, modern seriden her bir Doktor’a karşı çok özel duygular beslemiş olsam da, bir yerden sonra değişimin zorunluluğu yürek burkan bir gerçek ne yazık ki. Eccleston belki diğerleri kadar çok tutunamadı, Tennant gelince her bir bölümü aşkla izledik, Smith’te o garip adamın çocuksu yanıyla coştuk, Capaldi ile daha karanlık diyarlara daldık… Ama sonuç olarak hepsinde kendimizden bir şey bulduk, hepsini çok sevdik. Hatta Eccleston’ın bölümlerinin tamamını bitirmeden ona karşı hafif uzak bile duruyordum ama her bir saniyesini neşeyle izlediğim 9. Doktor’un yeri bile ayrıydı bende. İster sevin, ister sevmeyin; bir yol arkadaşı bile diziden ayrılınca içinizde hafif bir boşluk oluşmadı mı misal? Onca bölüm Doktor ile beraber maceralarını izlediğiniz bir yol arkadaşından isterseniz nefret edin, sonuçta alıştığınız bir ortamdan farklı olanına geçince insanda ister istemez bir duygu değişimi oluyor doğrusu.

Bu değişimin aslında sadece Doktor’la sınırlı olmadığı da bir cebimizde duradursun, yol arkadaşlarının da dinamiğinin önemini vurgulamaya gerek yok sanırım. Nesiller boyu vurgulanan bu düşünce de aslında ne kadar doğru olduğunu kanıtlıyor bizlere: Değişim ne kadar acı verse de güzeldir. 

Capaldi’nin son sezonuna doğru uçsuz bucaksız galaksilerde yol alırken, gelen bu haberle birlikte hayranların geleneksel “Yeni Doktor” goygoyları da aldı başını gitti. Tamı tamına on üç kez (Savaş Doktor’unu unutmayalım, özlemle anıyoruz John Hurt) beyaz ten rengine sahip ve erkek olan bir baş rol ile devam eden Doctor Who için yine değişim çanları çalarken akıllarda hala o soru var: “Neden başka türde olmasın?” Sahiden de, neden olmasın? Siyahi, kızıl saçlı ve hatta kadın! Sezonlardır bir kere bile “beyaz ırka mensup erkek” modelinden vazgeçmeyen Doctor Who yapımcılarını bu sefer hangi sebep yollarından saptırır bilemeyeceğim (aslında çok bariz; gün geçtikçe bakışı, anlayışı ve fikirleri değişen bir dünyanın kendini tekrara düşmekten geri tutmaya çalışarak sürekli ileriyi hedeflemesi desek mesela?) ama internet aleminin bu duvarları yıkacak sürüsüne bereket Doktor adayı var! Tabii bu adaylar her ne kadar 13. Doktor için radikal değişiklikler minvalinde gibi gözükse de, listelerde adı geçen bu yıldızların çoğu fazlaca bilindik. Sanıyorum ki Doctor Who, baş rol seçerken bu hususta çok da göz önünde olmayanları toplamaya çalışıyordu bu zamana kadar, yanlış mıyım? Yine de bir göz atmaya, ağzımızın suyunu akıtmaya yetecek “Yeni Doktor Kim Olmalı?” listesinin kadınlar tarafına bir göz atalım hadi!

Önce Hanımlar!

Kadın bir Doktor demek ha? Ne dersiniz? Her seferinde erkek olan bir karakter için cinsiyet değişimi ne derecede oturaklı olacaktır? Bana kalırsa bir kadın Doktor izlemek çok yeni bir düşünce olduğundan fazlasıyla ilgi çekici gelecektir izleyicilere. Ama tam anlamıyla olmasa da orasından burasından bir şekilde öğrendiğimiz Doktor’un geçmişine baktığımızda, acaba rejenere oluşunun, doğduğu cinsiyetle alakası var mı diye merak etmiyor değilim. E tabii, bilim kurguda her şey mübahtır! Ona da bir kılıf bulunursa, ki bulurlar, o zaman kim kadın bir Doktor’un önünde durabilir?

 

1) Doktor Tavsiyesi, Reçetedeki İlk İsim: Olivia Colman

Broadchurch_Ep03_2

Bu ismi öneren aslında bizzat Doktor’un kendisi; 10. Doktor David Tennant. Broadchurch’te baş rolleri paylaşan ikili arasında harika bir uyum söz konusu. İkisi de birbirini yaptığı işlerden dolayı övmeyi ihmal etmiyor. Yeni Doktor soruları Tennant’a yöneltildiğinde, tereddüte düşmeden rol arkadaşı Colman’ı öneren Tennant, bu ismin kadın bir Doktor için en uygun adaylardan biri olduğunu düşünüyor. Açıkça söylemek gerekirse Colman’ın yer aldığı yapımlara çok hakim biri değilim, bu nedenle son derece nötr yaklaştığım bu ismin bendeki artılarından biri güvendiğimiz ve sevdiğimiz bir Doktor’un onu önermiş olması. Bu konuda siz ne dersiniz? Özellikle Broadchurch izleyenleriniz varsa, Colman’ın performansı hakkında üç beş şey çıtlatabilirsiniz diye düşünüyorum, ha?

(PS: Colman’ı kitlelere meşhur eden Broadchurch’ün yaratıcısı, Capaldi sonrası Doctor Who’yu çekip çevirecek olan Chibnail bu arada, yani Colman esasında torpilli! -yc)

 

2) Adı Kadar Dolu Oyunculuğuyla Bir Şahane: Helena Bonham Carter

1911161

Kendisine inanılmaz seviyelerde hayran olan biri olarak Carter’ın her türlü rolün altından hiç şüphesiz başarıyla kalkacağından yüzde yüz eminim. Gerek Johnny Depp ile beraber yer aldığı sayısız filmdeki unutulmaz performansları, gerek tek başına devleştiği kült filmlerdeki oyunculuğu ve gerek de Harry Potter serisinde bizlere Molly Weasley’nin ettiği tek hakaretin hak ettiği Bellatrix Lestrange gibi deli bir cadıyı canlandırarak aklımıza kazınmış Helena Bonham Carter, sanırım Doktor olmayı fazlasıyla iyi kotarır. Tabii her maddede belirtme gereği duyacağım ama yine de söylemeden geçmek istemiyorum; bu kadar tanındık bir yüzün de Doktor olacağından açıkçası şüpheliyim. Carter harika bir aktris olabilir, oyunculuğu on numara olabilir, İngiliz kültürünün doğurduğu en güzel şeylerden biri de olabilir; ama gel gelelim BBC’nin bu kadar bilindik ve tanındık bir simaya yer vereceğini düşünmüyorum. Hele ki Harry Potter’ın tüm dünya tarafından bilindiği bir neslin hala hayatta olduğunu da hesaba katarsak, çoğunluğun Carter’ı Bellatrix Lestrange olarak bildiğini es geçemeyiz. Ki bu da fazlasıyla “ünlü” olduğu konusundaki fikrimizi doğruluyor, ne dersiniz?

 

3) Bukalemundan Hallice Kanadalı Kardelen: Tatiana Maslany

Tatiana-Maslany-01-2015

Bir Kanadalı’nın Birleşik Krallık’tan seçilme şartı olan dizide ne mi işi var? Valla başarılı olunca oyuncular milliyet tanımıyor, hayranlar kendi favorilerine ekliyor!

Orphan Black dizisine başlayana kadar kendisinden zerre haberim yoktu. Fakat son zamanlarda iyi ki Orphan Black’e başlamışım ve iyi ki de Maslany’yi tanıdığım simalara eklemişim diyorum doğrusu. Bunun nedeni de aslında çok açık: Kendisi fena derecede iyi bir oyuncu. Orphan Black izleyenler bilir, kadroda yer alan yaklaşık on kişiden altısını falan kendisi canlandırıyor. Hatta son sezonda bu sayı yediye çıktı sanırım? Artık sayamıyorum bile, siz düşünün! Her bir karakteri çiçek gibi performanslarla bizlere sergileyen Maslany için, altından kalkamayacağı türde bir rol olduğunu düşünmüyorum. Psikopat, çılgın, deli, sakin, aklı başında, korkak, hafifmeşrep… Doğrusu aldığı tüm ödülleri sonuna kadar hak eden biri olarak Doktor gibi bir karaktere yansıtacağı havayı da merak etmiyor değilim. Her oyuncunun üzerine yapışan belli bir tip olsa da, Maslany için böyle bir kısıtlama yok: Kadın herkes olabiliyor! Oyunculuk dünyasının bukalemunlarından biri bana kalırsa, başarılı ve önü çok açık!

Not: Yahu o değil de, Tatiana Maslany bizim Özgü Namal’a ne benziyormuş ha! 

1 2
Author

Geveze, aşırı heyecanlı, domates surat. Ailenizin mülayim, cep tipi ponçiği. Profesyonel inek. Özel gücü ise role play yazmak. @poncikbruiser

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.