Merhaba, çok değerli geekler! Vesilesiyle sitemizde her ay bir günümüzü tamamen Tolkien geekliğine ayırdığımız Silmarillion Antolojisi’ne hız kesmeden devam ediyoruz. Bir önceki yazıda Morgoth ile Sauron’dan bahsedip ikisinin motivasyonları arasındaki farkları görmüş, kitaptaki kötülük konusunu iyice irdelemiştik. Bugünkü yazımızda ise bu konudan birazcık çekiliyoruz, kameramızı elflere doğru çeviriyoruz.

Elflerin Uyanışı’nı anlattığım şu yazıda, birazdan daha detaylı ele alacağım Finwë’nin kim olduğundan biraz biraz bahsetmiştim zaten. Fakat dediğim gibi Ñoldor’un yüce kralı Finwë’nin hayatından bahsetmek için komple bir yazı ayırmayı daha uygun buldum zira biraz detaylandırmak istiyorum. Bugünkü yazımızın konusundan da bahsettiğimize göre daha fazla uzatmaya gerek yok, maceramıza kaldığımız yerden devam edelim.

Ingwe, Finwe and Elwe, peet (Deviantart)

Serimizin yedinci yazısında da bahsettiğimiz üzere Valar’ın yanında batıya doğru yolculuk yapmayı kabul eden Eldar üçe ayrılıyor, en önden giden Vanyar’ın bir arkasındaki gruba Ñoldor deniyor. Ñoldor, Finwë’nin liderliğinde hareket ediyor. Yani Finwë, böylece Ñoldor’un ilk yüce kralı oluyor.

Finwë’den bahsediyorsak Míriel’den bahsetmek de zorundayız zira Silmarillion’daki en önemli olaylardan birinin kıvılcımını ateşleyen bir karakter kendisi. Finwë’nin eşi olan Míriel, bir Ñoldo. Finwë ile evliliğinden bir çocuk doğuruyor, bu çocuğun adı Curufinwë. Biz bu karakteri Fëanor olarak da biliyoruz. Buraya kadar her şey normal gözüküyor değil mi? Fakat Fëanor doğarken annesi öylesine bir güç sarf ediyor ki oğlunun doğması, kendi yaşam gücünü zayıflatıyor ve Míriel doğum esnasında ölmeyi seçiyor.

Bu neden garip? Ölüm konusuna şurada daha çok değinmiştim fakat biraz bahsetmek gerekirse elflerin ruhları ve bedenleri, insanlarınkinden çok daha farklı olduğu için onlar ölümü aynı şekilde tecrübe etmiyorlar diyebilirim. Fëası Mandos’un Salonları’na giden Míriel, geri dönmeyi reddediyor. Finwë devamlı olarak Lorien’in Bahçeleri’ne gidiyor, Míriel’in bedeninin yanına çöküyor, onu hayata çağırıyor. Tabii ki istekleri cevapsız kalıyor, böylece bir süre sonra Lorien’in Bahçeleri’ne gitmeyi de kesiyor zira Míriel’in bu halini görmek onu da üzüyor. Böylece, tüm sevgisini Fëanor’a yöneltiyor.

Finwë and Miriel, AlystraeaArt (Deviantart)

Aradan zaman geçiyor, Finwë artık bir kez daha evlenmek istiyor istemesine lakin o zamana kadar elflerin yeniden evlenmesi ne duyulmuş ne de görülmüş! Finwë, Valar’a gidiyor ve bu dileğini onlara da iletiyor. Ingwë’nin ve Olwë’nin bir sürü çocuğu olduğunu, kendisinin ise tek çocuğu ile yalnız başına kaldığını söylüyor, Manwë’ye derdini anlatıp yakarıyor.

Bunun sonucunda Valar içinden şurada bahsettiğim Manwë, bütün konseyi topluyor ve Finwë’nin durumunu hep beraber tartışıyorlar. Uzun bir tartışma sonucunda Valar, bir yasa çıkartıyor: Namna Finwë Míriel, yani Finwë ve Míriel’in Yasası adı verilen bu yasada elflerin hangi şartlar altında yeniden evlenebileceği belirlenmiş oluyor. Özetle elfler, eğer evlilikleri sonsuza dek sona erdiyse ve taraflardan biri Mandos’un Salonları’na gittiyse yeniden evlenebiliyorlar. Zira eğer bir ruh, Mandos’un Salonları’ndan geri dönecek olursa ve eşini yeniden evlenmiş olarak bulursa, tahmin edebileceğiniz üzere, tatlar kaçabilir. Peki sonsuza dek sona erdiğine nasıl emin olabiliyorlar? İki şekilde: Bu yollardan birincisi, ruhlardan birisinin Mandos’un Salonları’ndan geri dönmeyeceğine dair teyit alınması. Nitekim Finwë ve Míriel’in evliliği de bu yoldan sona eriyor. İkinci yol da “Mandos’un Hükmü” ile ki bu da Mandos’un Salonları’ndaki ruhun geri dönmesine izin verilmemesi durumu oluyor. Her türlü, bir tarafın ölü kalması şart.

Böylece şurada bahsettiğim Vairë tarafından Míriel’e bu durum anlatılıyor. Míriel ona şöyle diyor: “Ben buraya bedenimden kaçmaya geldim ve ona geri dönmeyi arzulamıyorum. Benim hayatım, oğlum Fëanor’a aittir. Çok sevdiğim oğluma armağan ettim onu. Bundan fazlasını da veremem.” Karar verilmiş oluyor: Míriel, geri dönmeyecek.

Bu süre boyunca Fëanor’a babası baktı. Fëanor, çok geçmeden Finwë ve Míriel’e ne kadar benzediğini hem becerisiyle hem de zekasıyla gösterdi. Çocukluğunu geride bıraktıkça boyu ve çehresi babası Finwë’yi andırdı ama tavırları daha çok Míriel gibiydi. Güçlü ve kararlı bir kişiliği vardı, hedeflerinin peşinden heveslice ve hızlıca koşardı.

J.R.R. Tolkien, Christopher Tolkien, Morgoth’s Ring, “Part Three. The Later Quenta Silmarillion: (II) The Second Phase: Later versions of the Story of Finwë and Míriel”

Finwë’nin dostu Ingwë’nin kalbi, onun Lorien’de böylesine acı çekmesine daha fazla katlanamıyor ve dostunu yanına çağırıyor. Finwë önce gitmiyor zira Míriel’in geri döneceğine dair umudunu yitirmek istemiyor fakat Mandos’un sözlerinden sonra Míriel’in bir daha geri dönmeyeceği de kesinleşmiş oluyor. Böylece yorulmuş, üzgün, kalbi kırık ve çaresiz Finwë, orada iyileşebileceğini düşünerek Ingwë’nin teklifini kabul ediyor.

Finwë and Indis, AlystraeaArt (Deviantart)

Ingwë’nin kardeşi Indis, Finwë’yi uzun süredir seven birisi. Finwë’nin sürpriz gelişini görünce de şarkılarından birini hiç düşünmeden söylemeye başlıyor. Finwë, gökyüzünden gelen melodiye bakıyor ve Indis’i ışıkların altında görüyor. Gerisini anlamışsınızdır, aşık oluyorlar, evleniyorlar, falan filan.

“İşte!” dedi Finwë, “Aman’da gerçekten de yasın dermanı varmış!”

J.R.R. Tolkien, Christopher Tolkien, Morgoth’s Ring, “Part Three. The Later Quenta Silmarillion: (II) The Second Phase: Later versions of the Story of Finwë and Míriel”

Finwë’nin, Indis’ten iki kız iki de oğlan çocuğu oluyor: Findis, Írimë, Finarfin ve Fingolfin. Peki, Finwë yeniden aşık olmuş, Indis sevdiğine kavuşmuş, herkes mutlu, herkes mesut! Değil mi? Eh. Finwë ile Indis her ne kadar birbirlerine aşık olsalar da Míriel’in gölgesi evlerinin üzerinde adeta süzülüyor. Bunun birçok sebebi var elbette fakat sebeplerden birisi olarak Fëanor’un kalbinden geçenleri göstersek pek de yanlış bir şey yapmış olmayız diye düşünüyorum.

Ñoldor’un ilk yüce kralı Finwë, elbette ki bütün çocuklarını seviyor fakat aklı hepsinden çok Fëanor’da kalıyor. Fëanor da aynı şekilde, babasını çok seviyor. Lakin Fëanor, Indis’i de çocuklarını da pek sevmiyor. Bu evliliğe karşı çıkıyor, üvey kardeşleriyle de vakit geçirmeyi reddediyor. Kendi halinde, kendi işinin başındayken mutlu oluyor.

Feanor with his mother Miriel in gardens of Lorien, steamey (Deviantart)

Tamamdır, Finwë ve Ingwë’nin hikâyesini anlatmış olduk. Burada bitti sanmıştınız değil mi? Hayır, tamamlanmamış bir hikâyemiz var hala. Finwë ve Míriel’in hikâyesi bitmedi. Zira Ñoldor’un yüce kralı da bir gün ölecek, onun da fëası bir gün Mandos’un Salonları’nda kendine yer edinecek. Aradaki olayları Silmarillion Antolojisi’nin gelecek bölümlerinde anlatacağım elbet- Şimdi sadece hikâyemizin sonuna odaklanalım.

Bir süre sonra Míriel, duyduğu hikâyeleri tüm renkleriyle yeniden görebilmek adına yaşama geri dönmeyi arzuluyor. Míriel, Finwë’ye “ayrılmam bir hataydı” diyor, bu konudaki üzüntüsünü itiraf ediyor. Finwë öldükten sonra Míriel onu yeniden görünce hüznü geçse de arzusu tükenmiyor. Fakat Mandos’un kararı kesin: Taraflardan iki tanesi aynı anda geri dönemez. Finwë ve Míriel’in Yasası’nı hatırladınız mı?

Böylece Finwë, Vairë’ye sesleniyor:

“Míriel’in duasını ve arzusunu duymuyor musun? Mandos, neden Míriel’in varlığını burada boşuna ve yararsızca sürdürmesine göz yumuyor, onun hüznünü telafi etmekten kaçınıyor? İşte! Onun yerine Mandos’ta sonsuza dek ben yaşayacağım, böylece anlaşmış olacağız. Eğer benim ruhum evsiz kalırsa ve Arda’daki hayattan vazgeçersem onun Hükmü de bozulmamış olacak.”

J.R.R. Tolkien, Christopher Tolkien, Morgoth’s Ring, “Part Three. The Later Quenta Silmarillion: (II) The Second Phase: Later versions of the Story of Finwë and Míriel”

Finwë’nin hikâyesi de böylece sona ermiş oluyor. Biz de Silmarillion Antolojisi’nin bir bölümüne daha bu şekilde veda etmiş oluyoruz. Ama sanmayın ki Silmarillion’un sonlarındayız, daha kat edeceğimiz upuzun bir yol var. Bu yolda bana eşlik ettiğiniz için teşekkür ediyor, bugünlük burada bırakıyorum. O halde gelin, bildiğimiz gibi vedalaşalım: Namarië, dostlarım!

Author

Batı Edebiyatları okur, kedi sever. Bir de buralarda yazıp çizer. @mightbeyagmur

2 Comments

  1. Yağmur abla Holly Ordway diye bir yazar var. Kendisi Tolkien mirası ile ilgili çalışmalar yapıyor. Anladığım kadarıyla da çoğunlukla perspektifinden yararlanıyor çalışmalarında. Geekyapar’a çağırsanız, kendisiyle röportaj yapsanız çok güzel olmaz mı? Eminim kendisine mail yoluyla ulaşırsanız cevap verecektir.

Yusuf için bir cevap yazın Cevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.