“Nothing ever ends poetically. It ends and we turn it into poetry. All that blood was never once beautiful. It was just red.”

Kait Rokowski

Geryon bir canavardı her şeyleri kırmızı.

Travma insana ne yapar?

Ne kadar beylik bir laf bu, bilimsel. Biz bu kelimeyi neden biliyoruz, ne ara öğrendik? Hiç öğrenmemeliydik. Geryon da öğrenmemeliydi.

Travma insana ne yapar?

Değersizleştirir. Özneyi de değersizleştirir nesneyi de, yaşamayı ve dünyayı da. Kendisinden sonra gelen her şeyin üstüne beyhudeliğin o uyuşuk battaniyesini atan bir noktalı virgüldür travma. “Depresyon varlığın bilinmeyen modlarından biridir.” Kahramanınız ne yaşasa garip bir dünyadaki huysuz ve zavallı yaratık olacaksa (kırmızı cildi ve kanatlarıyla), yazdığınız her şey daha gerçek olmaz mı?

Bazen yaşamınızın en canlı anına bakıp bir daha asla öyle olmayacağı endişesiyle sizin de içiniz titriyor mu? İnsan her şeyden kaçar ama kendinden kaçamaz pek tabii: nereye giderseniz gidin değersiz kendinizden kurtulamayacaksanız dünyada gözlemleyeceğiniz en ilginç şey bile size yanağınızda gözyaşları olarak dönecek.

Hızlı başladık, biraz geri saralım.

Ama elimden ne gelir, Kırmızının Otobiyografisi, hızlı bir kitap. Size pazarlayacak olsaydım, başlıkta yaptığım gibi, dikkatiniz çalındıysa şu günlerde, hızlı yaşam tarzımız gibi laflar edip papağan olacaksam, evet, tam size göre. Modern edebiyatta kimi vakitler gördüğümüz öz aksiyon, az betimleme, çokça yürek ağırlaştıran laf formülüne dayanıyor. Sizi bilmem ama ben bundan hiçbir zaman şikayetçi olmam tabii, boş meyve kaseleri üzerine ahkam kesmeyi ve ağlamayı önemli görürüm. Hayat biraz böyledir bence.

Mitolojisi için uzaktan ilgiyle izleyen biri, “modern yeniden anlatı”lar içinse yine kenardan keyifle tüketen biri olarak tanımlayabilirim kendimi, iki noktadan da tüm puanları kaybettiysem ne haddime olacak yazmak diye düşünmeden edemeyebilirsiniz tabii: benim kendime borç bildiğim görev, size satır aralarındaki bazı yardım çığlıklarını kendimce deşifre etmek olabilir ancak. Öznel bir tercüme bu, ne yaparsınız, kendi dilimde gevelerim ben, siz yakalarsanız.

Ne gevelerim peki? Hemen kitabı edinin ve okuyun derim. Okumuş olmak hiçbir fayda sağlamayacak size, size okumuş olmanızı tavsiye etmiyorum. Her cümlesi altın demiyorum. Ama toprağı eşelerken bulacağınız o “gündelik”, sıradan cevherler sizin de kalbinize bir ağırlık bağlayacak ve buna değer diyorum. Herküller hep var bu dünyada ve belki de daha da acıklı onların durumu Geryonlardan. Sırf bu cümleyi kurmak bile zevkten dört köşe etmeli bizi: hangi anlamda dedik şimdi bunu, hangi karakterlerden bahsediyoruz.

Cümlenin herhangi bir bağlamda çarpık olduğunu düşünmüyorum, iki yüzü de yansıtan bir ayna bu. Zamanı 1993’ten şüphesiz çok daha fazla geriye sarar ve Ege’de bir yerlerde Herkül, birtakım sebepler sırtındayken, Geryon’u öldürür. Geryonun sürüsünü almak için, görevlerinden biri olduğu için, şiddeti sevdiği için, öyle yazılmak zorunda olduğu için, Geryon bir yaratık olduğu için. Geryon’un küçük kırmızı bir köpeği vardır, onu da öldürür.

İleri atlarız ve kıta değiştiririz, Geryon’a kötülük en başından edilmiştir, belki de Geryon’u yapayalnız bir adaya saklasaydık daha iyiydi, Geryon’u tüm insanlık olarak insanlıktan sakınmalıydık her şey siyah beyaz fotoğraf üstüne kan olmadan önce: Geryon kendi yaşamında bir kan damlası, açık bir yara. Ne ara oldu bu, bizim meşhur antagonistimiz neden hikâyeyi yeniden anlatan ağızda bir anda kurbana dönüştü? Hem de domestik şiddetin, en yakınından gelen cinsel şiddettin kurbanına?

Geryon bir adada yapayalnız köpeğiyle yaşayıp ölseydi Ağabeyinin adaletiyle hiç tanışmazdı elbette. Ama mesele bu olmasa gerek, bir masalı alıp başka bir masala çeviriyorsanız zihninizde başka bir taslak hep vardı demek, şablonları üst üste koymanın zihinde yaratacağı sembolizme ihtiyacınız olsa da.

Herkül bir katil değil de bir âşık şimdi. Çünkü “herkes öldürür sevdiğini” mi demeliyiz? Herkül bunu kelimelerle, bakışlarla mı yapıyor? Yok, yanlış. Herkül için yok öyle şeyler, kötü biri değil o. Yalnızca, talihsiz şekilde öyle parlak ve mutlu biri ki çevresindeki her şey karşılaştırıldığında sönüyor. Bu onun suçu olamaz, neye denk gelse ona hayran olmadan edemiyor belki de, o umursamazlıktan gelecek ilgiden daha tatlı bir şey olabilir mi şu dünyada?

Herkül bir katil değil. Kimse değil, doğadan başka. Doğa korkunç, zalim, güzel, büyüleyici, vahşi, dünyanın en yüksek yerleşkelerinden birinde bir Pazar tezgahında satılan alkali pil, tezgâha dayanmış tüfekler, bir volkanın ölümcül yorganının evinizi yalayıp geçeceğini bilmenize rağmen ailenize sarılıp oturmak gibi bir şey. Geryon’u ağlatan da bu cumartesi sabahları.

Sizi de ağlatır mı?

Geryon’un küçük kırmızı bir köpeği vardı, Herkül onu da öldürdü.

Author

İstanbul'da yaşıyor, buraya yazacak havalı bir şey de bulamadı. @charles_bourbaki

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.