Şu ara hayatımızda çok film, az zaman ve pahalı biletler, ucuz işler var. Eğer bir filmi haftalar, aylar önceden gözümüze kestirmediysek kolay kolay sinemaya gitmiyoruz. Gittiğimizde de genelde ne izleyeceğimize tam emin olmadan balıklama salona atlıyoruz. Sonuç birçok zaman hüsran ve verilen paraya tutulan yas oluyor. En azından benim başıma sık gelir bu. Okuduğunuz yazı benim çektiğimi siz çekmeyin, ben de biraz akıllanayım diye var. Bakalım 26 Ağustos günü vizyona girecek filmlerde nasıl potansiyeller var!

Bu hafta Türk sinemasının sayıca üstün olduğu nadir vizyon programlarından birine sahibiz. Bu milletin sinemasını Gibson’a Fassbender’a yedirmeyiz! gibi sloganlar atmayı isterdik tabii. Ama bizim filmler yine ve yeniden o kadar tırt ki Adam Sandler bile yer. Neyse moral bozmayalım. Çünkü bu hafta içimizdeki çocuğun uyanmasını sağlayacak bir film geliyor: Siccin 3! Hayır, hayır Finding Dory’den bahsediyorum. Yanında yerli filmler olarak bir korku, bir komedi, bir de korku-komedi filmi getiriyor. İşin sıkıntılarından biri korku-komedi türündeki filmimizin adı da Korku Komedi. Biz çılgın Türkler bir de dram filmi sıkıştırmışız araya. Amerikan sineması ile bizim sinemamızla girdiği kıyasıya yarışta bu hafta Finding Dory haricinde bir Mel Gibson’lı aksiyon filmi bir de tarihli, dramlı Fassbender filmi yarıştırıyor. Bakalım bu filmler nedir, neyin nesidir?

SİCCİN 3: CÜRMÜ AŞK

Türkiye’de cin kuşağında bu hafta! Sokaklarda yaşadıklarımızın Türk korku filmlerinde gördüklerimizden daha korkunç olduğu günlerde birileri inatla bizi cinlerden korkutmaya çalışıyor. Neymiş, kadının içine cin giriyormuş. Bizim kurumlarımızın, devletimizin içine neler girmiş bilmiyorlar herhalde. Neymiş, cinler insanların kulağına dehşet verici şeyler fısıldıyormuş. Bizim siyasetçilerimiz meydanlara çıkıp nasıl dehşet verici şeyler bağırıyorlar haberleri yok herhalde. Hala cin filmi yapıyorlar. Yapın kardeşim, yapın. Ekmeğinizi ancak böyle kazanabiliyorsanız, yapın.

Filmden bahsedecek olursak Orhan’ın eşi Kader, Orhan’ın kardeş gibi dostu ve Kader’in abisi Sedat ve Sedat’ın oğlu Mehmet bir trafik kazası geçirirler. Mehmet felç kalır, Kader hafızasını kaybeder, Sedat’ın ehliyeti elinden alınır ve Orhan tüm bunları düzeltmek için cinli yollara başvuracaktır.

Nihai karar: Bir haber kanalı açın bence. Dehşete düşmek garanti. Para da cepte kalıyor. Hem ortamlarda Cerablus, G-20 lafı falan duyarsanız konuya yabancı kalmazsınız.

FINDING DORY/Kayıp Balık Dory

Cinli filmden sosyal mesaj çaktıktan saniyeler sonra çocuk masumiyetine dönebiliriz bence. Yahu bizim Nemo’nun ikinci filmi geliyor ya! İsimden bu sefer de Dory’nin kayıp olduğu anlaşılıyor. Ama kayıp olan Dory değil, hafızası. Dory, Marlin ve Nemo; Dory’nin 10 saniyede bir kendin sıfırlayan hafızasına inat Dory’nin ailesini bulmaya çalışıyorlar. İşin Nolan’cası ıslak, komikli, Pixar’lı, yüzgeçli bir Memento ile karşı karşıyayız. Gerçi elin oğlu kayıp olan ne varsa çoktan buldu. Biz yine geç vizyon kurbanı olduk. Ama biz bundan haberimiz yokmuş gibi yapalım. Derin konular beklemiyoruz. Animasyon kalitesini tanıyoruz. Dublajı da güzel.

Nihai karar: O zaman gidilebilir bir film oluyor Finding Dory. Biraz çocukça neşeden zarar gelmez.

TUTMAYIN BENİ!

Yasemin Yalçın’ın İnce İnce Yasemince’si zamanında komik olabilecek bir komedi filmi. Bir AVM güvenlik görevlisinin işi sırasında başından geçen komik şeyleri konu alıyor film. Youtube skecini ancak dolduracak bir konusu var yani. İşte çolukla çocukla uğraşılacak, patronla ters düşülecek, x-ray cihazında uyuzluk yapılacak falan. Artık sinemamıza üzülmeyi bıraktım, güvenlik görevlilerinin imajının zedelencek olmasına üzülüyorum. Akasya Durağı setini basan taksiciler durumuyla karşılaşırsak fena. Sonuçta bu insanların cop, kelepçe kullanması yasal.

Nihai karar: Emekçi güvenlik görevlilerinin onuru adına bu filmi boykot edelim! Ya da etmeyelim. İzlemesek yeter.

THE LIGHT BETWEEN OCEANS/Hayat Işığım

Tom Sherbourne, 1. Dünya Savaşı’nda geçirdiği acı dolu dört yıldan sonra Avustralya’ya döner ve kıyıdan yarım gün uzaklıktaki Janus Kayası’ndaki deniz fenerinde bakıcı olarak çalışmaya başlar. Genç, güzel, cesur ve sevgi dolu karısı Isabel’le evlilikleri ikisinin de kafasındaki gürültüyü susturup yıldızlar, dalgalar ve rüzgârın sesinden başka hiçbir şeyin olmadığı iki kişilik dünyalarında huzur bulmalarını sağlar. Bir gün, üç yılın ve üç düşüğün ardından, karısı bir bebeğin ağlamalarını duyar. Dalgalar, içinde genç bir adamın cesedi ile birkaç aylık bir bebeğin olduğu bir tekne getirmiştir onlara. Çocuk özlemiyle dolu Isabel Sherbourne dualarının Tanrı tarafından kabul edildiğini düşünür. Yüreklerinin sesini dinleyip bebeği sahiplenmeye ve bundan kimseye bahsetmemeye karar verirler. Yıllar sonra gerçekler ortaya çıkmaya başlayınca aldıkları kararın hiç beklemedikleri sonuçları olduğunu anlarlar. (Tanıtım bültenini yorumlamaya kıyamadım.)

Filmin başrollerinden biri Michael Fassbender. Biz kendisini bu sitenin sayfalarında çok kez övdük. O yüzden Fassbender’a hafifçe şapka çıkarıp diğer başrole geçiyorum. Alicia Vikander benim şu aralar favori aktristim olmakta. Çeşitliliği gözeterek rol seçimleri yapması, her duygunun oyuncusu olabilmesi Vikander’a hayranlığımı sağlayan başlıca şeyler. Man from UNCLE, Danish Girl, Ex Machina sizin de aynı hayranlığı duymanızı sağlayacak üç film. Bunlardan birini bile izlediyseniz The Light Between Oceans’ın ne kadar değerli oyunculara sahip olduğunu anlamışsınızdır. Bir diğer rol Rachel Weisz‘in de muhteşem ikiliye, The Lobster performansından sonra, yerinde bir ek olduğunu düşünüyorum.Yönetmen Derek Cianfrance için böyle iddialı laflar edemeyeceğim. Kendisi taze bir yönetmen ve şimdiye kadar bir işi gözüme batmamış. Bu kadroyla ve konuyla kariyerinde dönüm noktası yaşayabilir elbette.

Nihai karar: Ben gidiyorum arkadaşlar. Hepinize de tavsiye ederim.

MASAL

Kanser hastası bir kızın arkadaşlarını toplayıp son bir kez tatile gidişi filmin konusu. Filmin sonunda ölecek kızın ölümüne üzülelim diye bizi 1 buçuk saat kıza sempati duymaya zorlayacak film. Adeta sado-mazoşist bi tavır bu. Ama size bir sır vereyim mi? Bunu bizim hemen yandaki kıtamızda, Avrupa’da çekecek olsalar ödüllere yürüyecek bir konu aslında. Yaratıcı falan olduğundan değil ama tarza yatkın doğrusu. Tabii yan kıtada çekilince oyunculuk, çekim, diyalog falan coşturuyor da öyle ödül alıyor böyle filmler.

Nihai karar: Fragmandan bizim coşturamadığımız görüldüğüne göre gitmemek daha iyi olur sanki.

KORKU KOMEDİ: Bana Normal Aktiviteler

Hiçbir işte başarılı olamayan Talip ve Yaşar, Çiğdem adlı yönetmen olmaya hevesli bir kostümcüyle karşılaşır. Çiğdem onları bir korku filmi çekmeye ikna eder. Zorlukla para ve imkan sağlayan bu üçlü korku filmi çekmeye çalışırken gerçekten paranormal şeylere tanık olacaktır.

Kötü oyuncu kadrosuyla, yerli ve yabancı sinemada defalarca denenmiş ve en son 2005’te komik olan konusuyla yüreğimize sıkıntı salan bir film oluyor Korku Komedi. Ben böyle peşin hükümlü oldukça kendimi sorguluyorum yazı bittiğinde. Ama sonraki hafta böyle fillmler görünce kendimi affediyorum hemen.

Nihai karar: Hiç gerek yok. Bu film bu hafta çıkan dördüncü yerli film ve ben dördüne de gitmemenizi tavsiye ettim. Canım sıkılıyor böyle olunca. Ama yazının amacı belli işte: Paranızı. zamanınızı ayırdığınıza değmez.

BLOOD FATHER/Kan Bağı

https://www.youtube.com/watch?v=HJHL3srsMy8

Aksiyon filmlerinde motivasyon kıtlığı olmasını anlıyorum. Ama tek seçeneğe inilecek kadar kurak değildir diye düşünüyorum. Geçen hafta Statham sevgilisini kötü adamlardan kurtardıktan sonra bu hafta Mel Gibson kızını kurtarıyor. Bu sefer işe dinamik katan nokta kızın kaçırılmış değil henüz kaçıyor olması. Ben yine de çok baydım bu meseleden. Yarın bir gün kızım, sevgilim kaçırılsa sırf aynı şeyleri ellinci kez görmemek için kurtarmaya yeltenmeyecek haldeyim.

Nihai karar: Birbirinin aynısı aksiyon filmlerinden bir klon daha. Film bir yana dursun ben fragmanı izlediğim zamana ve harcadığım internete pişman oluyorum artık.

Author

Lord olmak için yola çıkan gariban geek kendini bir anda yazar olarak buldu. Geek kültürüyle küçük şakalaşmalarını, sinemayla flörtlerini yazıya dökmek için burada. Muhitte Geek_Lord olarak bulabilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.