Sorgulanamaz bir sinema otoritesi olsam kuracağım ilk cümlelerden biri “A Clockwork Orange gelmiş geçmiş en vurucu filmlerden biridir.” olurdu ki kimse bu filmin hakkını yiyemesin. Etik sınırları olmayan bir gençliğin, çok dar etik çerçeveleri içinde yaşayan ve herkesi yaşamaya zorlayan sistemle olan çatışmasının gösteriliş şekli bile bu iddialı cümleyi kurmayı haklı gösterebilir. Bunun yanında kendimizi hiç sıkmadan filmde görebileceğimiz; gelecek kavramanın hiçbir zaman tek başına olumlu olmadığı, sistem yobazlığının dini yobazlığı geride bırakacak kadar tehlikeli olduğu, polis kuvvetinin sözlük tanımının tam zıttı uğruna var olduğu iddiaları da A Clockwork Orange’ın gözden kaçmayacak vurguları. Ancak Stanley Kubrick’in çok da hevesle başlamayıp sonradan dört elle sarıldığı bu filmde parmakla gösterilecek, takdire şayan ve mide kaldıracak asıl vurucu kavramlar; şiddet ve cinsellik.

Anthony Burgess’in romanından radikal değişiklikler eşliğinde uyarlanan filmin ilk yarısında şiddet ve cinsellik kontrol edilemeyen genç neslin bağımlılıkları olarak tasvir ediliyor fakat olayların gelişme sürecinde ve sonrasında bu iki kavramın insan iradesinin delilleri olduğu vurgulanıyor. Filmlerinde ikililik yaratmayı seven Kubrick, bu sefer bize temel içgüdülerimiz üzerinden id ve süper egonun çatışmasını anlatıyor. Elbette bu çatışmanın ikna edici bir biçimde yansıtılması için tarafların tanıtıldığı güçlü sahneler gerekiyor. Kubrick, şiddetin insan psikolojisindeki yerini anlatmaktaki marifetlerini Full Metal Jacket’a saklamış olacak ki şiddetin tek başına sahnede olduğu anlar filmde sempati veya antipati duymaya müsaade vermeyecek kadar yüzeysel çekilmiş. Fakat şiddetin cinsellikle beraber servis edildiği sahneler hayranlık uyandırmanın çok ötesinde duruyor. Hakeza cinselliğin tek başına ele alındığı sahneler de öyle. İddialı sözleri havada bırakmamak adına bu yönleri ile öne çıkan 5 sahneyi tek tek ele alalım.

 

HANEYE TECAVÜZ ve TECAVÜZ SAHNESİ

https://www.youtube.com/watch?v=ovR2ms9g8MY

A Clockwork Orange’ın daha ikinci sekansında Alex ve çetesinin yasa ve düzen özlemi duyan yaşlı bir dilenciyi acımasızca dövdüğünü görüyoruz fakat hemen ardından gelen sekansta aynı çetenin bir kadına tecavüz etmekte olan bir başka çeteye saldırdığına tanık oluyoruz. Bu, filmin gerisinden habersiz olan seyircide çetenin etik kimliğine karşı bir kafa karışıklığı yaşatıyor: Bu adamlar tamamıyla acımasız zorbalar mı yoksa en azından bir kadını tecavüzden kurtaracak kadar acıma duygusuna sahipler mi? Bu kafa karışıklığına cevap hiç gecikmeden ve ağırlığını esirgemeden geliyor.

Bir kadının tecavüzden kurtarılmasından ve tecavüzü gerçekleştirmek üzere olan çetenin güzelce benzetilmesinden biraz sonra Alex ve droogileri şehrin dışındaki lüks bir eve yolculuk yapıyorlar. İşte bu yolculuğun sonunda, 1971 yılı öncesinde herkese romantik duygular çağrıştıran Singin’ in the Rain parçasının bütün masumiyetini kaybettiği sahneye geliyoruz. Singin’ in the Rain’i hevesle şakıyan Alex ve onun droogileri eve zorla giriyor, evi darmaduman ediyor, evde yaşayan kadını zorla soyuyor ve kocasına bunu zorla seyrettiriyorlar.

Aceleye getirilmeden ve neşeli şarkı sözleri eşliğinde soyulan kadın bedensel bir tecavüze uğrarken bunları seyretmek zorunda bırakılan kocanın cinsel hayatına tecavüz ediliyor. Aslında, sinemanın unutulmazları arasına girmiş bu sahne en ağır tecavüz sahnelerinden biri olarak anılsa da Kubrick bu sahnede cinsel birleşmeyi hiçbir zaman alenen göstermiyor. Seyircinin tek gördüğü bir tecavüze hazırlık oluyor fakat bu hazırlık kusursuzca yansıtıldığından sahnenin akılda tamamlanması kaçınılmaz oluyor. Bu sayede A Clockwork Orange asla tamamını göstermediği bir tecavüzün hayalini seyircisine kurdurarak bizim de cinsel düşüncelerimize bir tacizde bulunuyor.

Sahneyi yıllar sonra bile akıldan çıkmayacak hale getiren etken ise şüphesiz ki şarkı seçimi. Kubrick’in filmlerinde kullandığı müziklerde Hitchcock etkisi çok barizken bu sahnede yönetmen tamamen kendine özgü bir seçimde bulunuyor. Aynı adlı filmiyle en romantik anların şarkısı haline gelen Singin’ in the Rain, vahşi bir tecavüz ve darp sahnesinde kullanılarak seyircide algı karmaşası yaratılıyor: Duyulan şarkı ön belleğe mutlu anları ya da en azından mutlu bir film sahnesini getirirken, görülenler yepyeni bir vahşeti hafızalara kazıyor; Böylece sahne olabilecek en çarpıcı hale getiriliyor.

 

GRUP SEKS SAHNESİ

22_3

Yine muhteşem bir müzik seçimi: Alex’in hiç çaba sarf etmeden yatmaya ikna ettiği iki kızla olan grup seks sahnesine Rossini’nin Willliam Tell Uvertür’nün yüksek tempolu finali eşlik ediyor. Müziğe de çok yakışan hızlı çekim tekniği ile hem seks sahnesinin uzun sürmesinden kaçınılıp hem de filmde uzun süren bir sekse yer verilebilmiş. Bu sahnede kızların tanımadıkları bir erkekle beraber olmaya hemen ikna olması, Alex’in giyinmeye çalışan kızları tekrar tekrar soyup sevişmeye devam etmesiyle cinsel vurdumduymazlığın ve doyumsuzluğun altı çizilmiş. İç güdünün yanında hiçbir duygu barındırmayan grup seks sahnesiyle A Clockwork Orange; doğru kullanılan müzik, çekim tekniği ve anlatı ile bir dakikaya koca bir tespit sığdırmış.

1 2
Author

Lord olmak için yola çıkan gariban geek kendini bir anda yazar olarak buldu. Geek kültürüyle küçük şakalaşmalarını, sinemayla flörtlerini yazıya dökmek için burada. Muhitte Geek_Lord olarak bulabilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.