Yazan: kaşalotlaradına

Sene 2009. Oscar mevsimi çat kapı düşmüş gündemime, ilk defa. Hürriyet’de de sinema eleştirmenleri toplanmış o sene kim iddialı, hangi film alırsa şaşırtır, kimin hakkı yenirse şöyle olur böyle olur gibisinden bir muhabbet çevirmişler, onu okuyorum. Aday filmlerden de 3-4 tanesini izlemişim halihazırda ve 9-10 yaşlarında bir birey olarak Rıdvan Dilmen yorumlamasıyla Benjamin Button diyorum, alır. Ve birkaç gün sonra gecenin köründe kalkıp dünyanın bu en şatafatlı törenini, televizyonu aman ev ahalisi uyanmasın ertesi gün de okul var diye minimum seste açarak, neredeyse bütün bedenim ekrana yapışmış bir şekilde izleyeceğim.

oscar penn 9 23feb09

O sene Oscar da hiç fena  sayılmayacak bir seyir zevki sunacak aslında. Hugh Jackman’ın gecenin sunucusu olarak kıpır kıpır enerjisi, açılışta ev yapımı dekorlarla yapmış olduğu aday filmleri canlandırması, Heath Ledger’ın hem en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü sebebiyle hem de In Memoriam kısmında sahnedeki o dev ekranda gözükmesinin burukluğu, ilk ve son olmak üzere aday oyuncuların zarf açılmadan önce performanslarının Oscar’a önceden nail olmuş selefleri tarafından sunulması, genel olarak geride güzel ve hatırlanacak filmler bırakmış olması töreni yaklaşık dört saatlik fuzuli uzunluğuna rağmen dostlar meclisinde bugün bile konuşulabilecek bir duruma sokuyordu.

Benim için de ilk olmasının verdiği coşkuyla baştan sona izlediğim tek Oscar töreni olduğunu küçük bir anekdot olarak geçeyim. O gece üzerime muntazam bir uyku çökmesine karşın orada töreni izlemekten aldığım naif heyecan, muhtemelen sinemaya çok küçük yaştan beri doğru ve güzel karşılaşmalarla bağlanmanın getirdiği; 7. sanata dair şu ya da bu şekilde bir şey üretenlerin, bir şey katanların, onda iz bırakanların bir araya gelip eline bir de altın heykelcik tutuşturarak bunu kutlamalarından kaynaklanıyordu. Tabi sonra bu heyecan yerini, dur bu sene de kırmızı halıyı es geçerim ya da sabah internetten sonuçlara bakarım, olmadı bir Oscar Highlights videosu açarım, belki akşam tekrarlarına denk gelirim gibi söylemlerle söndü gitti. Bunun sebeplerini yazının devamında tartışacağız.

jack-hugh-oscar-2009

Bir ödüle nail olmak,her insan evladını onore edecek bir eylem. Bakıldığında yapılan işin önemi için bir kıstas, bir belirleyici unsur değil. Hele ki yapılan iş o ödülsüz de solumaya devam edebiliyorsa. O yüzden ödül kavramının belki de asıl gayesi; kişiyi bir sonraki adıma atlayabilmesi için arkasında itici bir güç olmak, kişinin ve ürettiği şeyin tanınırlığını arttırmak için onları geniş bir enformasyon ağının içine dahil etmek.

Sinemanın kıyılarına dönecek olursak da bir tüketici olarak ödül kavramı hep bir şekilde ödüle layık olmuş filmlere daha hoşgörüyle yahut tam tersi önyargıyla yaklaşmamıza vesile oldu. Fakat yine de dikkatimizi çektiler ve biz de o filmlere haksızlık olacak bir boyutta iyi, kötü beklentilerle şöyle bir kafamızı çevirip baktık. Oscar, her sinemaseverin aman eksik kalmasın diye bir danışacağı ama son aşamada kararında bir etkisi olmayacağı biri misali, Amerikan sinemasına ekseriyetle de ana akım filmleri adına verilen kocaman bir parti, bir eğlencelik. Oyuncuların daha mühür projelerde yer alabilmesi için kapısının tıklatılmasına yardımcı olan, yapımcının afiş basarken en üste koymak isteyeceği, izleyenin de bilet alırken yahut bir hafta sonu akşamı Netflix’te dolanırken özel olarak dikkat ettiği bir eğlencelik. Ve tabi ki dünyanın en büyük kültürel ihracatçılarından ve sinemayı emeklilik yıllarından beri tanıyan Amerika, bu eğlenceliğini tüm dünyada da naklen yayınlayacak, bunda abes bir durum yok. Öyle bir marka yaratacak ki bir ödülün arz ettiği öneme vurguda bulunulması için “Gazeteciliğin Oscar’ları falanca Pulitzer””Müzik camiasının Oscar’ları filanca Grammys” denilecek.

landscape-1452772764-gettyimages-464259386

Fakat bu önemler Oscar’ı bir magazin programı olmaktan öteye taşımıyor. Modadan siyasete kadar uzanan geniş bir spektruma sahip Akademi Ödülleri. Zerre evrensel bir olay olmamasına rağmen evrensel taklidi yapan bir tören. Ve sizin Youtube’daki ödül konuşmanızın izlenme oranı, içinde bulunduğunuz proje sırasında kamera önünde veya arkasında çalışmış isimlere teşekkür etmenizle değil hangi meselelere parmak bastığınız,neye gönderme yaptığınız,hangi sansasyonel harekette bulunduğunuz,ne incelikte bir espri patlattığınızla değişiyor.

Yani Oscar’ı ve 7.Sanatı iki uzaktan -çook uzaktan- akraba olarak görmek en makbulü. Buluştuklarında iki muhabbetlerinin olacağı, mecburen sosyal mecralarda takipleşecek, asgari düzeyde bir samimiyetlerinin olacağı iki uzaktan akraba. Meali de şu: Bir sinemasever için, o senenin Oscar töreni özellikle açılış konuşması geçmiş yıla güzel bir perspektif sağlayacak denli başarılı kotarılmışsa izlemek ne ala. Tören dahilinde çekilmiş bir selfie’yi en çok retweetlenen paylaşım yapmak da keyifli. Malum perukluyu mentionlayıp alay etmek de gülümseten bir eylem. Sinemanın eski ikonik yüzlerini yıllar sonra sahnede görmek de duygulandırıcı. Bir aktörün yıllardır heykelciği alamamasının internet aleminde meme olması da güzel. Bir problem yok yani. Ama Oscar’ı bir sanat otoritesi görmenin de alemi yok. Oscar günün sonunda böyle bir olay. Hollywood’un kimi zaman,kimi sebeplerden dolayı günah çıkarması adına mesaj kaygısı taşıması bir açıdan gerekli bir olay.

130222_OSCARS_chart_2b.gif.CROP.article568-large

Kapanış konuşmamı da şöyle bitiriyorum;

Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte,yani…üretebilmekte,sinema üretebilmekte,sanat icraat etmekte. Bunların duvarlarının dışında kalan kısım anlık bir önemi olan, unutulacak şeyler. Oscar da işin mesai saatleri dışında kalan bölümü, bir ofis partisi gibi. İnternette, boş vaktinizde Oscar’s Best Moments diye yazıp şöyle bir yad edeceğiniz, yaşanmış enteresan olaylarına şöyle bir göz gezdireceğiniz bir şey. Bunun dışında birileri birilerini ödülle takdir etmek isterse yaşananlar aşağı yukarı ancak şöyle olmalı:

___________

DEV YAZI ÇAĞRISI 30 Ağustos’a kadar yazılarınızı kabul edecek. Detaylar burada.

Author

Geekyapar okurları Yazı Çağrısı altında toplaşıyor, belirlenen konularda kalem coşturuyor. Sen de parçası olmak istiyorsan, duyuruları takip et!

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.