Bütün bu saçma sapan Marvel-DC kapışmaları arasında, bir türlü altı yeterince çizilmeyen bir şey var. Süper kahraman filmlerinin tonu, çizgisi, duruşu, ele aldığı karakteri, o karaktere ne kadar sadık kaldığı, hikayesi, konusu önemli değil. Bunların hepsi değişebilir, filmden filme farklılık gösterebilirler. Mühim olan bunları ele alan, yoğuran, şekle şemale sokan kişinin meziyeti. Eğer yönetmen başarılıysa, her şey kurtulabilir. Ama değilse, en basit risk bile tepe taklak çakılmanıza sebep olur. Esasında defalarca söylediğimiz cümle aslında. İyi sinema, iyi sinemacılar tarafından yapılır.

İşte Marvel, bizce Hollywood’un en yıldızı parlayan sinemacısıyla çalışıyor şu sıralar: Ryan Coogler. İlk uzun metraj filmiyle yaşıtlarının “Master yapıp biraz daha mı sefa sürsem, yoksa iş mi baksam” ikilemini yaşadığı 27 yaşında sektöre bomba gibi düşen, sonrasında da Creed’i çekip, taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan Coogler, şimdilerde Black Panther’ın hazırlıklarında. Ve biz o hazırlıktan ne çıkaracağı konusunda, zaten dev heyecanlıydık. Titriyorduk. Ürperiyorduk. Sağ olsun kendisi bir röportaj verip, bu titreme ve ürpermeleri seksen kat yukarıya çıkarttı, bir Marvel filmi yönetmeninden duymayı umduğumuz en güzel cümleleri sarf etti. Şöyle dedi Coogler:

maxresdefault

Bu çok spesifik bir zorluk. Marvel’ın yaptığı şey, ve şimdilerde Marvel bu kadar başarılı olduğu için pek çok stüdyonun yaptığı şey, bir evrende var olan belirli bir içerik üretmek. Karakterlerin iç içe olduğu ve birbirlerinin işlerini ziyaret edebildikleri bir evren. Ve bu bence filmi olabildiğince kişisel yapmak adına, benim için muhteşem bir kreatif meydan okuma. Bu benim gelmiş geçmiş en kişisel filmim olacak. Biliyorum, kulağa çılgınca geliyor, ama durum tamamen bu. Karakteri ve bu hikayeyi resmen takıntı yapmış durumdayım. Bence film çok eşsiz olacak, ama yine de kurdukları üst hikayeye uyum sağlayacak. Ben bir çizgi roman hayranı olarak büyüdül ve bu şeyler çizgi romanlarda da olurdu. Elinizde Wolverine kitapları olurdu, onlar çok daha karanlık ve vahşi olurlardı X-Men’e kıyasla. Ama X-Men sayfaları açtığınızda, hâlâ uyum sağladıklarını görürdünüz. Bu filmler için yeni bir şey, ama hikaye anlatımına yeni değil.”

Bu beyan, üç sebepten bu kadar heyecan verici. Birincisi, Ryan Coogler’ın; Edgar Wright ve benzerlerini yıldıran MCU sistemiyle tamamen barışık olduğunu gösteriyor. Sadece barışık olsa yine iyi, Coogler bunu bir meydan okuma olarak almış ve “Ben bu büyük hikaye içinde, şahsi bir şey anlatabilirim” diye çıkmış yola. Bu muhteşem bir tavır, harika bir sinemacı karakteri. İkincisi de bu zaten, şahsi olması. Civil War sonrası MCU’nun dikine büyüme huyunun tehlikeli olabileceğinden söz etmiştik ama, Coogler’ın öyle bir niyeti yok gibi gözüküyor. Black Panther, ilk Iron Man ve ilk Cap gibi; tek bir karaktere odaklanan şahane bir hikaye olmaya çabalayacak, en azından Coogler deneyecek bunu.

Üçüncü sebep ise, Coogler’ın resmen konuyla ilgili geek out ediyor olması. Havalı ve mesafeli bir adamın lafları değil bunlar. Bunlar baya yaptığı işe tutkuyla bağlı, bu tutkuyu üretime çevirmiş ve ikisinin kombinasyonuyla çenesi düşmüş bir insanın lafları. Bir geek’in lafları yani. Ve gerçekten, biz sitenin adını boşa koymadık. Geek yapar be. Hadi Coogler, coştur bizi, sabırsızlanıyoruz!

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.