Geekyapar’ı az çok takip ediyorsanız, bir noktada en büyük meselelerimizden birinin temsiliyet olduğunu fark etmişsinizdir. Üstüne basa basa, dibini kura kura; temelinden tepesine kadar her yerinden incelediğimiz bir husus temsiliyet. İnsanın ekranda, market kasasında, billboard’larda, komikli videolarda kendini görebiliyor olması lazım içinde bulunduğu topluma ait hissedebilmesi için. O kadar da anormal olmadığını biliyor olması lazım.

Bizim Geekyapar semalarında derdimiz, niyetimiz bu temsiliyet eksikliğinden yola çıkıyor. Normal toplumda, hayatını kalıpyargılara biat ederek ve bu kalıpyargıları olumlayarak geçiren insanların oluşturduğu normlar diyarında; bizim gibi tutkusunu bağıra çağıra yaşamak isteyen insanlara yer yok pek. Biz bunu biliyoruz. Biz bunu hissediyoruz. O yüzden de işte bizden birilerini bulunca böyle seviniyoruz.

Dope bunu anlatıyor.

Dope 01

Dope, Rick Famuyiwa‘nın yönettiği bir film. Anımsayanlar olacaktır, Famuyiwa bir dönem DCEU’nun kaderi yılan hikayesine dönmüş filmi The Flash ile anılıyordu. Sonra bıraktı projeyi. Bırakana kadar, bir katkısı da oldu. Dope’da Dig karakterini oynayan Kiersey Clemons karşımıza Iris West olarak çıkacak. Filmin ana kadrosunda sağdan soldan tanıdığımız başka pırlanta insanlar da var. Başrol Shameik Moore örneğin, geçen yazın şükela dizisi The Get Down‘da Shaolin Fantastic’i oynuyordu mesela. Jib’i canlandıran Tony Revolori The Grand Budapest Hotel kadrosundaydı. Kalanlar arasında da Zoe Kravitz var, ASAP Rocky var, Chanel Iman var…

Yalnız işte filmin olayı hiçbir noktada kadrosu değil. Dürüst olmak gerekirse, konu olarak da çok iç açıcı olduğu söylenemez Dope’un. Temposunda çok bariz sıkıntılar var. Filmi izlemediyseniz, izlerken fark edeceksiniz; ellinci dakika civarında içinize çok bariz bir final hissi geliyor. Mevzunun doğal akışında bitmesi gerektiğini hissediyorsunuz, ama film devam ediyor.

Ancak oradan sonra topluyor, çünkü filmin gerçekten senin, benim gibi insanlara çok damardan dokunacak bir teması var. Aynen öyle. Dope ne karakterleri, ne konusu, ne de öyküsü ile öne çıkan bir iş değil. Buralardan değerlendireceksek, her kulvarda önünde koşan yarışçıların olduğunu kabul etmemiz gerekir. Ancak esas tema olarak, kıssa olarak Dope’un yarışamayacağı hiçbir iş yok sinema tarihinde. Çünkü çok saf bir şekilde, bir fay hattı titizliğinde diziyor temasını merkez öyküye.

Dope 03

Bir karakterimiz var. Bu karakter bir geek. Dakika birden itibaren film bu karakteri o yönden tanımlıyor. Ve hiçbir noktada, geek’i bizim anlattığımız biçimden; yani doğru biçiminden şaşarak sunmuyor. Esas oğlan Malcolm, belirli başlı şeylere çok coşan; bu belirli başlı şeylerin dibini ötesini eşelemekten insanüstü bir keyif alan ve etrafındaki “normal” insanlarla bu susuz tutku sebebiyle ortak bir noktada buluşamayan bir çocuk. Arkadaşları da öyle.

Yani Dope’un bizim damardan insanları anlatışı çok dürüst, çok güzel ve çok samimi. Ama onun da ötesinde bir şey yapıyor Dope. Ortalama bir geek’in az buçuk hissettiği, ama bilhassa Türkiyeli geeklerin çok daha iyi anlayabileceği bir meramı da var. Bir noktada, Malcolm, bir muhabbet esnasında, “Ben o adamlardan biri değilim” diyor, “Sanırım bunu kabul etme vakti geldi“. Çünkü etrafına bakıyor Malcolm, bakıyor ve fark ediyor ki; kendi ait olduğu kimliğe mensup diğer kişilerle çoğu noktada uyuşmuyor. Ancak bu bir sorun teşkil ediyor; çünkü bir yandan da ondan aidiyeti ve görünüşü yüzünden beklenenler de var.

Burada Famuyiwa’nın başardığı şey, bir köprü kurmak. Ve mükemmel bir köprü kuruyor gerçekten. Filmi açık fikirle izleyip, “E bir dakika bunlar siyahı beyazı sarısı aynı dertler lan” diye çıkmamak mümkün değil. Film ırklar üstü bir hikayeyi, ırksal kimliğin işin içinde bir faktör olduğunu yadsımadan anlatıyor. İşin muhteşem kısmı, Famuyiwa bunu yaparken vaiz konumuna geçmemeyi de başarıyor. Hiçbir zaman size sebzelerinizin yenmesini telkin ediyorlarmış gibi hissetmiyorsunuz. Ortada verilen bir ders yok. Famuyiwa bu köprüyü eforsuzca, kasıntı gözükmemeyi başararak kuruyor.

Dope 02

Üstelik Famuyiwa’nın muhtemelen atmayı hiç niyetlenmediği, ama istemeden de olsa bir Moria cücesi titizliğinde kurduğu başka bir bağlantı köprüsü de var. Onun da bir ucu Los Angeles’ın gettolarındaki Malcolm’dan başlıyor. Final tarafı da bizim buralarda, Türkiye’de geeklik idame ettirmeye çalışan insanların orada. Malcolm’ın ait olduğunu hissetmediği stereotipik Afro-Amerikan kültür ögeleri, bizim çoğunlukla ait olduğumuzu hissetmediğimiz stereotipik Türkiye kültür ögeleriyle çok benzeşiyor aslında. Elbette hiçbirimizin seçimleri sokaklarda uyuşturucu satmak ve vasat bir üniversiteye kapağı atmak arasında sistematik bir şekilde sıkıştırılmış değil. Ama sana bakanların beklediğini hissettiğin değerler, az buçuk aynı temelde sanki. Belirli bir oranda maçoluk (“koçum dik dur biraz“), belirli bir oranda az bilmişlik (“entel dantel konuşma“), belirli bir oranda az coşma (“az ağırbaşlı ol“). Genel olarak bir esaslı olma mevzusu. Oradaki adı “realness“, bizdeki adı “delikanlılık” belki.

Ben hayatında bir noktada Batman’in Joker ile kol kola aynı şakaya gülmesine felaket yükselmiş ve bunu eşine dostuna saklayamadığı gülümsemesiyle bağıra bağıra anlatmak isteyen insanın, Dope’u izledikten sonra, uluslar ve kültürler üstü bir ortaklık hissetmeyeceğine inanmıyorum. Frodo Gandalf’a “Dost’un Elfçesi nedir?” diye sorduğunda heyecanlanan, saatlerini Genius’ta şarkı sözlerinin arkasındaki hikaye ve anlamı okuyarak geçirenlerin, sevdiği bir dizinin Wiki’sinde aylarca teori okuyanların, hobisinin subreddit’inde saatlerce incelik tartışanların Dope‘da bulacağı çok şey var. Ve Dope bu ortak noktaları çok iyi yakalayarak bize gösteriyor ki, geek’lik; yani tutkunun üretime dönüştüğü o an; ırklar, cinsiyetler, cinsel yönelimler ve milletler üstü bir şey.

Bu yüzden de her sabah, bir doz; Dope’un final tiradını yazıyorum tüm geek’lerin reçetesine.

Bir nevi misyon beyanı gibi düşünebilirsiniz.

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.