Ben hiç şimdi şu paragrafı “arkadaşlar bildiğiniz gibi new mutants şöyledir” falan şekli şeylerle harcamayacağım. Her şeyden önce, elinizdeki tüm işleri yavaşça sağ tarafa bırakın. Diğer sekmeleri falan umursamayın, neymiş arkadaşınız mı yazıyormuş Facebook’tan, patron Slack’ten mi dürtüyormuş? Her şeyi unutun. Kulaklık varsa takın. Fragmanı izleyin.
Tamam mı? İzledik mi?
Arkadaşlar bu nedir yahu? Bu nasıl oldu ya? Nereden çıktınız abi siz, ne yapıyordunuz bunca süredir ve bu kadar nasıl gizlediniz ve kim nasıl oluyor bunlar tam olarak şimdi nereden ve kim? Ha?
Pardon, gerçekten pardon; fazla gazım şu an. Aranızdan ciddi bir coğunluğun da gazımı paylaşacağını ve beni mazur göreceğini umuyorum. Çünkü gerçekten de, üzerinde durduğu kağıda nereden bakarsanız bakın “Paylaşılmış evren pastasından biz de yiyelim” mantığıyla çıkmış gözüken The New Mutants, inanılmaz derecede özgün ve heyecan verici bir fragmanla tanıttı kendisini bizlere. Fragmanın her köşesi ayrı bir yerden takdiri hak ediyor. Müzik seçimi, harika. Montaj? Mükemmel. Temsil ettiği şey? İşte o apayrı bir güzellik.
Filmin yönetmeni The Fault in Our Stars ile ünlenmiş Josh Boone, yıldızları da ergenlikten yeni çıkmış Maisie Williams ve Anya Taylor-Joy gibi oyuncular olunca biz Twilight’ın kostümlüsü gibi bir şey beklemeye şartlamıştık kendimizi. Ne kadar ayıp etmişiz. Ne kadar yanlış görmüşüz olayı. Josh Boone baya fikri mülkü alıp bir janra filmi çekmeye niyetliymiş halbuki. Bakın, altını ne kadar çizsem az. Bu bir korku filmi. Bu çok spesifik bir fikir. Bu fikrin toplantı odalarından komiteyle çıkmış olması mümkün değil. İyi olur, kötü olur orası ayrı; ama tutkusuz, vizyonsuz, sıradan ve şablon olmayacağı sadece filmin inşa edildiği fikirden belli.
Ve bu tazelik gerçekten insanı gaza getiriyor. Sizce de öyle değil mi?
