Kendimi bildim bileli süper kahramanlar ile ilgili her şeye büyük bir ilgim var. Bu ilgim sayesinde önce okumaya, sonra izlemeye, en son da okuduğum ve izlediğim şeyler hakkında yazmaya başladım. Nihayetinde bu yazılar sayesinde de Geekyapar sitesinde yazar oldum. Bu yüzden süper kahraman içeriklerine her zaman büyük bir ciddiye alarak yaklaşıyor ve inceliyorum. Ama ne yalan söyleyeyim, bugün ciddiyetimi korumakta oldukça güçlük çekiyorum. Daha fazla da lafı uzatmadan Venom: Let There Be Carnage filmini incelemeye başlıyorum.

Venom: Let There Be Carnage filmini basın gösterimine davet edildiğimizde, ilk filmini izlemek zorunda kaldığımı fark ettim. Evet, ikinci film gelene kadar, Venom’ın ilk filmine ön yargıyla yaklaşmış ve izlememiştim. Sonunda ön yargılarımı bir kenara bırakıp filmi izlediğimde ise bu yargılarda ne kadar haklı olduğumu fark ettim. Venom tam olarak beklediğim kadar kötü bir filmdi. Film her açıdan o kadar kötüydü ki rahmetli Stan Lee bile hayatındaki en kötü cameoyu film için kullanmıştı. Her anlamıyla kötü bir filmdi anlayacağınız.

Fakat Venom’ın gişede büyük bir başarı elde etmesinin üzerine Sony, yapılan bütün kötü eleştirileri bir kenara bıraktı ve filmin devamını çekme kararı aldı. Ve bu karar da film için alınan kötü kararlar silsilesini başlatmış oldu.

Sevgili dostlarım Venom: Let There Be Carnage filmi kötü bir film. Hani öyle lamı cimi olan, sana göre ya da bana göre değişen bir şey değil. Hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kötü bir film. Hani benim bir türlü anlamadığım şekilde ilk filmi seven insanların bile bu filmi izlerken yüzlerini kapatacağını düşünüyorum. Zira gerçekten kendinizi ancak bir yere kadar tutabiliyorsunuz.

Öncelikle filmin senaryosunun ve diyaloglarının bir reklam ajansının elinden çıktığını söylememiz gerekiyor. Zira gerçekten filmin her saniyesinde bir yerlere gönderme, iğneleyici cümleler, kasıntı alıntılar kullanılıyor ve doğal olarak bunların hepsi eğreti duruyor. Hani sanki bu filmi tek seferde bütün olarak değil de her cümlesi birbirinden ayrı olarak düşünerek yazmışlar ve cümleler sadece kendi içerisinde ifade edecek şekilde tasarlamışlar. Filmde o kadar zorlama “Let There Be Carnage”, “Something Coming This Way” göndermeleri vardı ki ister istemez bunların rastgele serpiştirildiğini düşünüyorsunuz. Ya da kendini çok zeki zanneden bir reklam ajansının attığı manşetlerden film çıkarmaya çalıştığını sanıyorsunuz.

Aslında Venom serisinin en büyük günahı direkt olarak Venom’ın kendisi. Bir önceki filmde, istediğimiz ve beklediğimiz korku filmlerinden fırlamış görüntüsünden bir hayli uzak olan Venom, bu filmde tam bir mizah şovuna dönüşmüş. Eddie’ye şakalar yapan, teselli eden hatta yeri geldiğinde kahvaltı hazırlayıp şarkı söyleyen Venom, insan beyni ile beslenen bir uzaylı değil de Eddie’nin yılışık arkadaşı gibi resmedilmiş.

Bakın abarttığımı düşünüyorsunuz biliyorum ama Venom, “Saçlarımda rüzgârı, ayaklarımda kumsalı hissetmek istiyorum” gibi cümleler kuruyor ve Eddie’den “Senin saçların yok ki” şeklinde cevaplar alıyor. Kalite bu kadar yerlerde yani. Yahufilmin bazı yerlerinde Venom, Osho’dan alıntı falan yapıyor. E çüş artık. İnsan yiyen bir simbiyot lan bu. Ne yalan söyleyeyim ben özellikle filmin son sahneleriyle beraber Eddie ile Venom arasındaki bu ilişkiyi daha da ilerletecekler ve romantik-komedi filmi izleyeceğiz sandım. Öpüşseler hiç şaşırmazdım yani o kadar…

Karakterler açısından baktığımızda aslında konuşulacak çok bir şey yok elimizde. Bir önceki filmde yer alan Eddie ve Anne karakterleri dün nasılsalar bugün de öyleler. O yüzden onlar hakkında konuşacak çok bir şey göremiyorum. Ama ikinci filmle beraber bize gösterilen  Cletus Kasady ve Frances Barrison ya da diğer adlarıyla Carnage ve Shriek karakterlerinden konuşmamız gerekiyor sanırım. Tabii onlar hakkında da çok hayırlı şeyler söyleyemeyeceğimizi de bilmenizi isterim.

Hani böyle oyunlarda ya da filmlerde kötü adamlar ile dalga geçmek için birileri aşırı abartılı Joker taklidi yapar ya, Woody Harrelson’ın Cletus Kasady’si tam olarak buydu. Karakter yaptığı her şey, söylediği her söz, yüzünde oluşturduğu her mimik “kötü” olduğunu daha fazla vurgulamak için var. Yani bir karikatür sayfasından çıkmışçasına, akla ilk gelen kötü adam figürüydü. Bir çocuğun eline kalem kağıt verseniz ve bir kötü adam çiz deseniz ortaya ancak böyle bir portre çıkardı.

Shriek ise hikâyenin kırılma noktasını oluşturan ve film için oldukça önemli bir karakterdi. Fakat Venom: Let There Be Carnage karaktere yaptığı bütün yatırımı çöpe atıyor ve bu yüzden de neden orada olduğunu anlamadığınız bir karaktere dönüştürüyor. Öte yandan sadece bununla da kalmayıp, tıpkı Cletus gibi o da ucuz bir Harley Quinn’e benzemeye başlıyor. Bu da hâliyle canınızı sıkıyor.

Eğer filmde bir şeyi övmem gerekirse o da Woody Harrelson ve Tom Hardy‘nin oyunculuklarıdır. Yani bu adamlara böyle kötü bir senaryoyla gitmişler, “Abi kendi kendine kavga edeceksin” falan demişler onlar da bunu oynarken hiç gülmemiş, oyunculuğunu bozmamış. Gerçekten bu yetenekleri yüzünden kendilerini bir kez daha tebrik ediyorum. Büyük oyuncuymuşsunuz, helal olsun!

Yani dostlarım kısacası Venom: Let There Be Carnage, Venom filminden çok daha kötü bir film olmuş. Fakat bizim beğenmemizin çok bir önemi yok zira film, gişede büyük bir başarı elde etti bile. Üçüncü filmin gelmeme ihtimali yok gibi bir şey. O yüzden üçüncü filmin incelemesine kadar şimdilik hoşça kalın…

Author

Kalabalıkta sesini kaybetmemek için içerik üreten biri. Her ateşin iyi bir hikâyeye ihtiyacı olduğunu düşünür. Film, kitap, dizi, karikatür oyun ve müziğin her türlüsüne ilgisi vardır ama parası yoktur. Onu her yerde "Tavşan" diye çağırabilirsiniz.

3 Comments

  1. Göksu Alioğlu Reply

    Fragmanından ne olacağı belliydi benim için. Spectacular Spiderman animasyonunda bile Venom daha Venom idi. Burada resmen terbiyesiz, cıvık dilli, homurtulu, yol yordam bilmez bir dalkavuk olmuş. Venom simbiyoz bir kabustur. Burada vantrolog kuklası olmuş. Cadılar Bayramı şakası gibi. Hani keşke milyonları ve günleri böyle işsizliklere harcamasanız. Ya da şu ana kadar yazılmış birkaç kaliteli Venom çizgiromanını al direk uyarla gitsin. Bir de bu filmle ilk filmi sırf “ama eğlendim işte” diye beğenenler var. Eğlence katsayısı bir filmi değerlendirmede gerçekçi bir kalitede ölçütü müdür? Hadi ama kendimizi kandırmayalım. Kaliteden yoksun bir film ister bir Marvel işi olsun ister bir George Miller filmi yine de kuru, sığ ve daha kötüsü aptal bir “eğlence” sunuyorsa ne anlamı var o eğlencenin? Eğlenecek başka film mi kalmadı? Home Alone izlesinler çok eğlenmek istiyorlarsa. Hem hiç olmazsa kaliteli bir eğlence yemeği olurlar.

Göksu Alioğlu için bir cevap yazın Cevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.