Kendimizle zorumuz var gibi Cadılar Bayramı yaklaştıkça günlerimizi, gecelerimizi korku içinde geçirdik. En eskisinden en yenilerine korku filmlerine ve hatta dizilerine göz gezdirdik. Aramızda 31 Ekim gecesi camı kapıyı tekrar tekrar kontrol etmeden yatamamayı göze alan başkaları da varsa bir izleme listesi hazırladık. Bunu da korku türünün muhtelif kategorileri arasından seçtik ve her kategoriden bir filmi ele alıp arkasından benzerlerini saydık ki geceyi tek filmle geçirmeyin. Bunların arasında korku deyince akla ilk gelen filmler de olabilir, bu film nasıl olmaz diyeceğiniz filmler de olabilir, yine de hoşunuza gidecektir. Eğer korku filmlerinden hazzetmiyorsanız ve tekrar düşünmenin vakti geldi diyorsanız işte tam olarak doğru yerdesiniz.

Kategori: Ev İstilası

İlk kategorimiz ev istilası konseptinden geliyor. İnsanların sıcak yuvalarında ne kadar güven içinde olduklarını şöyle bir sorgulatan bu filmlerin ilk örneği; D.W. Griffith’in, sinemanın ilk yıllarında, 1909’da çektiği The Lonely Villa’ya dayanıyor.

Bizim bu cadılar bayramında, bu türün içinden seçtiğimiz örnek ise Hush (2016). Filmin yöntmeni; insanların korkularını yüzüne vurmayı kendine yaşama amacı seçmiş ve bizim de hayranı olduğumuz bir isim olan Mike Flanagan. Filmin konusu şöyle; hem duyma hem de konuşma engeli olan bir kadın olan Maddie, şehrin biraz dışında kalan iki katlı evinde, yalnız başına, koltuğuna kurulmuş bilgisayarına bakıyor. Bir anda evin dışından, kendi görüntüsünün ona mesaj olarak atılmasıyla korkmaya başlayan kadın, peşinde birinin olduğunu anlıyor. Michael Myers’tan daha ürkütücü bir maskeye sahip biri eve zorla girmeye çalışıyor ve biz de Maddie’nin içinde bulunduğu tüm handikaplar dahilinde hayatta kalma çabasını izliyoruz. Film, Maddie’nin engelini, durumun çaresizliğini katlayan bir anlatım yolu olarak; muazzam biçimde kullanıyor. Filmdeki sesler de insanı ayrıca geriyor.

Eğer kategori ilginizi çektiyse ve Hush’ı beğendiyseniz; The Purge (2013), Us (2019) ve korku diyemesek bile sağlam gerilim sunan bir David Fincher filmiyle; Panic Room’la (2002) gecenize devam edebilirsiniz.

Kategori: Zombiler

İkici kategoriye zombileri alıyoruz. Bu türün örnekleri vampir ve hayalet filmleri gibi oldukça bereketli. İlk örneği 1932’deki White Zombie olan bu türü popülerleştiren ise üstat George A. Romero’nun çektiği Night of the Living Dead (1968). Filmde birbirine yabancı yedi kişi, mezarlarından kalkıp gelen zombilerin ani saldırısından kaçıp kendilerini bir kır evine kapatıyor. Ev istilası konseptinde olduğu gibi çoğunluğu tek mekânda geçen filmde, karakterler zombi avlayıp hayatta kalmaya çalışıyor. Görüntü kalitesinin giderek artıp CGI’la mucizeler yaratılan bu devirde, bunun gibi siyah beyaz bir filmi izlemek inanın sizi tahmin edebileceğinizden daha fazla geriyor. Geceye zombilerle devam etmek isterseniz de çok şanslısınız çünkü ilk filmin başarısından sonra Romero, beş adet devam filmi çekiyor. Gözümüzün önünde zombilerden kaçan insanlar olsa da arka planda ırkçılık, tüketim çılgınlığı ve nicesi toplumsal meseleye değiniyor.

Zombi klişelerinin ilk örneklerini ortaya koyan bu devam filmlerinin arasından da bizim favorimiz ikinci film olan Dawn of the Dead. Bu filmde, zombilerden kaçan insanlar bir AVM’ye sığınıyor ve orada bir yandan hayatta kalmaya çalışıp, bir yandan da zombileri avlıyor. Ayrıca bu filmin bir de Zack Syneder tarafından çekilmiş bir yeniden yapımı mevcut. O da hiç fena değil.

Kategori: Buluntu Film

Korku unsurunun gerçekçi olması için seçilen anlatım yollarından biri buluntu görüntü konsepti. Bu konsept, yaşanan bir trajediden sonra kurbanların kendi telefonlarından veya kameralarından aldıkları kayıtlardan oluşuyor. Türün ilk örneği 1980’de verilse de 1999’daki Blair Witch Project ile popülerliği tavan yapıyor. Bizim seçimimiz ise Matt Reeves’in Batman’den çok önce çektiği Cloverfield (2008). Bu filmde bir grup arkadaş düzenledikleri partide eğlenirken, New York’ta beliren bir canavar şehre korku salmaya başlıyor ve şehir halkı çılgın gibi kaçışmaya başlıyor. Partideki bir grup gencin güvenli bir alana geçmek için yola çıktığı filmde, tüm şehri saran bir korku ve arkasından gelen yıkım; seyirciyi merak içinde kendine çekiyor. Cloverfield’ın iki de devam filmi bulunuyor fakat diğer filmleri ilkinden bağımsız değerlendirmek mümkün. Ayrıca diğer iki film de ilgi çekici olsa da buluntu görüntü anlatımını kullanmıyor. Eğer Cloverfield’dan sonra bu anlatım şekli ilginizi çekerse, Rec (2007) ve devam filmleriyle artık gına getiren Paranormal Activity (2007) ile geceye devam edebilirsiniz.

Kategori: Uzaylı İstilası

Korku filmlerinde uzaylıları da zombileri aratmayacak kadar sık görüyoruz. Seçtiğimiz uzaylı istilası temalı film ise; Invasion of the Body Snachers. Bu filmin de Dawn of the Dead gibi iki versiyonunu bulabilirsiniz. İlk olarak 1956’da Don Siegel tarafından çekilen filmin 1978’deki yediden yapımının yönetmeni Philip Kaufman ve bu sefer; yeniden yapım versiyonunu daha çok seviyoruz. İki film de Jack Finney’nin 1955’teki romanına dayanıyor. Her ne kadar bu filmi uzaylı ve bilim kurgu üst başlığında alabiliyor olsak da Soğuk Savaş döneminin bir sonucu olarak bu tür filmlerde bakabileceğimiz başka bir büyük pencere var. O da toplumsal paranoyanın bir girdap gibi herkesi içine çekmesi. Film, başka bir gezegenden gelen istilacıların, gizlice birilerinin bedenlerini ele geçirip onların hayatlarını çalmasını konu ediniyor. Film boyunca bu ele geçirilenler, tek tipleşip, duygularından arınarak; aynı “örgütün/ideolojinin” parçası olan çarklar gibi sistemi devam ettirip, diğer insanları da kendilerine dönüştürmeye çalışıyor.

Paranoyasıyla bu filmi andıran; komşum bir vampir mi veya çalışma arkadaşım bir uzaylı mı filmlerine ilginiz varsa Fright Night (1985) ve muhteşem ötesi bir kozmik korku örneği olan The Thing’le (1982) gecenizi komplo teorilerine kaptırabilirsiniz.

Kategori: Psikolojik Korku

Şimdiye kadar ele aldığımız kategoriler birbirinden ayrı muhteva ve tatlarla zenginlik gösterse de kesiştikleri yerler ve ortak noktaları çok büyük. Psikolojik korku ise farklı bir tür kabul edilmekle birlikte temelde hepsinden biraz parça içeriyor. Korku filmleri, zaten insanın psikolojisini karıncalandırmaya yönelik eserlerken bu kategorideki filmler, korku unsurunu atmosfer ve karakterlerin içinde olduğu yıkımdan ediniyor. Burada en başta sayacağımız film ise korku filmi mi, gerilim filmi tartışması hala süren The Lighthouse (2019). Bu film, medeniyetten millerce uzakta, okyanusun ortasında, nöbet süreleri haddinden fazla uzayan deniz feneri bekçileri hakkında. Birbirleriyle geçirdikleri süre uzadıkça bekçiler bir yandan birbirlerine karşı otorite savaşına girip bir yandan da akıl sağlıklarını yavaşça yitirerek kendileriyle yüzleşiyor. Bizce bir canavarın, seri katilin veya şeytani ruhun kovalamadığı, kendi korkularının esiri olan iki sıradan insanı gösteren ve örneği az bulunan bu film gerçekten de muazzam bir eser. Robert Pattison ve Willem Dafoe’dan başka pek kimsenin yüzünü görmediğimiz filmde, iki oyunca da resmen şov yapıyor. Ayrıca Robert Eggers’ın retro görünümü vermek ve siyah beyaz film çekmek için müzeden aldığı antika bir kamerayı kullanması, sahneler ilerledikçe seyirci üzerindeki baskıyı arttırıyor.

Lighthouse’tan sonra türe devam etmek isterseniz, belki Jordan Peele’nin Get Out’una (2017) da veya Kubrick’in efsane olmuş The Shining’ine (1980) bakmak isteyebilirsiniz. Biz ise, bir A24 yapımı olan Lighthouse’tan sonra yine A24 yapımlarıyla devam etmenizi öneririz. Bunlar da Ari Aster filmleri olan Midsommar (2019), Hereditary (2018) ve yine bir Robert Eggers filmi olan VVITCH (2015) olarak geceyi sürükler götürür.

Bonus: İlk Korku Filmi

Listeden hangi filmi seçerseniz seçin, öncesinde size önerdiğimiz başka bir film var; 3 dakikalık ekran süresiyle dünyanın ilk korku filmi olan Le Manoir du Diable. Sinemada birçok şeyin ilkini yapan Georges Méliés‘in çektiği filmin çıkış tarihi 1896. Bakınız, sinemanın ortaya çıktığı tarih 1985. Sinema daha bir yıllık, yepyeni bir mecrayken korku türünün ilk örneğini ortaya koyan bu film, elbette ki gece kabuslarınızı şekillendirecek bir film değil ama görüntü aktarımının o zamanki tüm imkanlarıyla ortaya konan bu film; görselliği ve arkadaki müzikle birlikte sizi tekinsiz ruh hâline davet etmek için güzel bir başlangıç sunuyor. Filmde, bir grup insan davetsizce girdikleri kalede, şeytanın oyunlarına maruz kalmasını izliyoruz.

Author

Sabah kuşağı çizgi filmleri müdavimi.

1 Comment

mrkose48 için bir cevap yazın Cevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.