Yazıya önce bir şeyi kabul ederek başlayalım: genel bir tabir olarak kullandığımız adıyla MCU’nun, üç kanadı var. Bu üç kanadının birbiriyle net ve direkt bir biçimde etkileşime geçmesini umuyorduk ilk duyurulduklarında, ancak kazın ayağı öyle olmadı. Marvel, biraz bürokratik biraz da kreatif kararlardan yola çıktı ve üç kanadı birbirinden kesin çizgilerle ayrı yerlere konumlandırdı. MCU’nun sekizinci yılı sonlanmak üzereyken, bu üç kol çok net bir biçimde ayrı artık.

İlk tarafta elbette, sinema filmleri duruyor. Iron Man‘den Captain America: Civil War‘a; filmler büyük bir başarı elde ettiler. Eleştirel anlamda vasattan aşağıya tepkiler hiç almadılar, gişede de genelde Disney’yi ihya edecek bir başarıya ulaştılar. Evrenin başrollerinin her biri megastar artık. Bu trene binmek istemeyen kimse kalmadı. Dünya üzerinde Iron Man’in gerçek adını bilen kişi sayısı 2007’de herhalde on milyon falandı. Şimdi ise yedi milyara dayandı.

MARVEL'S AVENGERS: AGE OF ULTRON - 2015 FILM STILL - Hawkeye/Clint Barton (Jeremy Renner) - Photo Credit: Jay Maidment  ©Marvel. All Rights Reserved.

İkinci tarafta da Marvel’ın TV evreni var. Bu evrenin amiral gemisi Agents of SHIELD. 2015’te kendisine küçük bir kardeş katıldı, Agent Carter adında. İki dizi sağlam paslaştılar, zira ikisi de SHIELD’ı konu alıyorlardı. Biri modern çağdaki, HYDRA nanesinden sonraki SHIELD’ı, diğeri de SSR’ı. Her şey yolunda gitse, bu evrene bir de Most Wanted katılacaktı, ama pilot bölümü beğenilmedi ve dizi gelmedi.

Üçüncü kanatta da Marvel-Netflix ortaklığı var elbette. Bunlar da müthiş birer başarı hikayesi yazdılar. Daredevil Netflix’in izlenme rekorlarını kırdı. Jessica Jones pek çok kişi tarafından beğenildi. Luke Cage, Daredevil, Punisher, Jessica Jones gibi kahramanları bağrına bastı herkes. Kötü adam konusunda her dizi ayrı bir şova da kalkışınca, hatırda kalıcılığı çok yüksek işler çıktı ortaya.

Peki bu üç kanadı, yan yana getirince, neden başlığa en sona MCU’yu koyduk?

Çünkü, bunun çok basit, iki kelimeyle açıklanabilen, gerçekten temel bir sebebi var. Hazır mısınız? Şu: Tahmin edilebilirlik.

02 Iron Man 2

Marvel’ın sinematik evreni, çok uzun zamandır gerçek anlamda risk almaması ile haklı olarak eleştiriliyor. Burada partizan bir kavgaya girmek istemiyorum. DC’nin de sinematik evreni zırnık risk almıyor. Zira buradaki riskten kast ettiğim, “Hadi kahramanlarımız biraz daha kötü çocuk olsunlar” riski değil. Kreatif bir riskten söz ediyorum. Sevilen bir karakteri öldürmek gibi örneğin. Bir karaktere radikal bir hikaye arkı çizmek. Onu “iyi kalpli, kusurlu kahraman” arketipinden uzaklaştırabilmek. Şoke edici bir hikaye sunabilmek.

MCU bunu bir filmde yaptı bugüne kadar, o da SHIELD’ın içinden HYDRA’nın çıktığı, özünde gözetlemeci devlet kültürünü dibine kadar eleştiren bir hikayeye sahip, Captain America’yı kendi devletine karşı isyan ederken gösteren, ana karakterlerinden birinin (Nick Fury) savunduğu şeyleri ıskartaya çıkaran, bir başka ana karakterin (Black Widow) sadakatini değiştiren, finalde de iyi çocukların işgal altındaki devlet kurumunu kurtarmayıp, “Tükürürler lan, yakıyoruz her şeyi baştan başlıyoruz” kararını aldığı Winter Soldier. Onun dışındaki her şey, aynı formülde ilerledi az çok.

Bu insan bayan bir formül. İnsan yoran bir formül. İlk sekiz film boyunca çok coşturan ve sağlam gişe getiren, ama dokuzuncudan sonra başka tatları aramanıza sebep olacak bir formül. Ve eğer Marvel seviyorsanız, fakat bu film bayıklığından yıldıysanız, sizi TV dünyasına davet etmek isteriz. Orada tahmin edilebilirlikten başka her şey var çünkü. Ve tam olarak da bu yüzden, TV evreni de, Netflix evreni de izlemesi daha keyifli yerler işte.

marvel-daredevil-season-2-easter-eggs-references_0

Peki Netflix’i TV’den bir baş üste koyan şey ne? O da, esasında, Netflix. Zira şöyle bir şey var, Carter ve SHIELD, en az Netflix’teki kardeşleri kadar ters köşe yapmaya meyilli, stereotiplerle uğraşmayan, fabrikasyon hikayeleri tercih etmeyen diziler. SHIELD’ın bugüne kadar aldığı virajların haddi var, hesabı yok. Carter da kısa ömrü boyunca farklı şeyler yapmaya çalıştı. Ama Netflix evreni, daha sert olabiliyor. Daha kanlı ve seksi olabiliyor. Tüm bölümler bir anda yayınlandığı için bir de, daha yavaş pişebiliyor.

Tüm bu lüksler, MNU’yu MTU’nun bir baş üstüne, filmlerin yoğurt üfleyen tarzı da MCU’yu en dip sıraya koyuyor bizce. En azından Luke Cage’in de yeni gölgesindeyken, hissiyatlarımız bu yönde. Siz ne diyorsunuz peki geek alemi? Sizi sıralamalar nasıl?

Author

Yalnız olduğunu düşünen, ama bunun uzun sürmeyeceğini bilen bir adam. Bir gün Kaliforniya'nın yeşillikleri uğruna Arizona'daki evini terk edip gitti, geri dön çağrılarına da kulak vermiyor.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.