Yazının bu paragraftan sonrası spoiler dolu olacağından filme dair genel fikrimi filme gidip gitmemekte karar veremeyen okuyucularımızı kurtarmak adına bu paragrafta vereyim. 2013 yılında karşımıza çıkıp hem sinemaya hem de illüzyona bakış açısına yeni bir renk getiren, çıktığı yılda en sevdiğim filmlerden biri olmayı başarmış, karakterleri arasında harika bir sinerji yaratabilmiş Now You See Me’nin -Türkçe adıyla Sihirbazlar Çetesi’nin- ikinci filmi olan Now You See Me 2 ancak bu kadar batabilirdi. Eğer ilk film anılarınızda iyi yer ettiyse ikinci filmi sinemada izleyip boşuna kendinizi ve cüzdanınızı üzmeyin. Resimden sonrası spoiler tarlası, aman dikkat.

now-you-see-me-2-e1458141262573

Yazının başına otururken beni en çok zorlayan şey filmi nereden başlayarak yereceğime karar vermek oldu. En sonunda filmin rezilliklerinden birini atlarım da içimde kalır korkusuyla filmin kendi akışıyla, kronolojik olarak yermeye karar verdim. Filmin açılışında Atlas yerin altında Göz’le iletişim kurduğunu zannederken ben de filmde bir liderlik çatışması olacağını, bu fikrin kotarılırsa iyi işleyeceğini düşündüm. Lakin tahminim doğru çıkmadı. Bununla beraber Atlas’ın muhalifliğini aklıma dahi gelmeyecek kadar klişe bir yöntemle çözdüler. “Aslında kötü adamın tuzağıymış, onu kullanıyormuş. Hatta telefonunu -nasıl olduysa?- kuyunun kenarına koyacağını bile hesaplamış. Vay bee(!)”  Gelişimi ve sonucu da olayın gelişimi kadar fostu tahmin edersiniz ki. Atlas ortada başka aday yokken liderlik koltuğuna oturdu. Dylan döner dönmez de müdürünün koltuğuna oturan sekreter gibi kalktı koltuktan, sessizce utandı.

Önceki filmin kadın atlısı Henley’nin yokluğunu -yani Isla Fisher’ı cast etmeyi becerememelerini- yine klişe biçimde, emekliye ayrılma bahanesiyle açıkladılar. Bu filme gelecek eleştirilerden sonra tüm ekip emekliye ayrılsa şaşırmayacağım.Hani neyse ki Henley’nin yerini alan Lula keyifli bir karakterdi de affetmesi kolay bir klişeye imza atmış oldular. Değişen karakterlerden bahsetmişken şu paragrafa Ruffalo’nun karakteri Dylan’ı önceki filmdeki soğuk polis rolünden amirine çılgın kanıtlar sunan çatlak polis klişesine soktukları eleştirisini de sıkıştırmış olayım izninizle.

now

Madem kronolojik ilerliyorum, yermeye kısa bir ara verip filmin beni heyecanlandıran tek yerinden bahsedeyim. Atlılarımız nihayet gölgelerden çıkacakları göreve başladıklarında her şey çok zevkliydi. Yapılan hipnozlar, el çabuklukları, kılık değiştirmeler ilk filmin tadını ön belleğimize getirip dahasını vaat edecek kıvamdaydı. Atlılar LED ekranlardan sahneye atladıklarında tüylerim gerçekten diken diken oldu. İzlediğimi hatırladığım ilk illüzyonu, havada süzülen yüzüğü, izlediğim an kadar heyecanlıydım. Sonra senaryo gereği her şey ters gitmeye başladı. LED ekranlarda Atlılar’ın illüzyonu kullanış biçimine ters şeyler söyleyen gizemli bir adam belirdi. Yeterince heyecanlıydı. Ekip ifşa olmuş, plan geri tepmişti. İşte filmin motivasyonu tüm aksaklıklara rağmen oturmuştu ve ben ihya olmaya hazırdım!

Evet ben buna hazırdım ama film ihya etmeye hiç mi hiç hazır değildi. Bu noktadan sonrası olacakları sahneler önce tahmin etme silsilesiyle geçti. Lula “Acıktım.” dediği an iyi bir film izleyicisi ekibin tuzağa düştüğünü anlayabilirdi. Ama iyi bir film izleyicisi bu tuzağın “kötü ikiz” klişesiyle çözüleceğini anlayamazdı. Çünkü iyi bir film izleyicisi iyi filmler izler ve iyi filmler böyle klişeleri kullanmamalıdır. İyi filmler filmin kötüsünü önceki filmin kötüsünün çocuğu yapma klişesini de kullanmamalıdır. Kısacası iyi filmler mümkün mertebe klişe kullanmamalıdır.
Radcliffe’in de filmi kurtaramadığını ve üzerinde durmaya gerek olmayacak kadar klişe bir karakteri canlandırdığını belirtip kart paslama sahnesine gelelim.

Bu sahne film ne kadar kötü olursa olsun en azından daha sonra Youtube’dan falan sıkça izleyebileceğimiz kadar keyifli şekilde başladı. Fizik kurallarına aykırılığı kenara bırakıp içinde ekibin ele geçirmeye çalıştığı çip olan iskambil kartının bir Atlı’dan öbür Atlı’ya geçmesini keyifle izliyordum. Ama sahne bitmek bilmedi. Bir üst arama sahnesi ne kadar uzatılabilirse uzatıldı, ne kadar tekrar edilebilirse edildi. Elden ele geçen kart kabak tadı verince de Isaac Newton’ın küfürleri iyice kulağımızda çınlamaya başladı. Bir fırsat daha kullanılamadı anlayacağınız. Bu upuzun sahnedeki aksiyonun amaçsız olduğuna, çipe sahip şirketin şefinin Göz’e üye olduğuna hiç değinmeyelim isterseniz. Ben film buna değindiğinde bir tarafımı perdeye dönüp kafamı koltuğa gömdüm çünkü.

g34iae0hnovuynu5m2jk

Dylan, Göz gibi bir istihbarat imkanına sahipken gidip önceki filmin diğer kötüsü Thaddeus’u hapisten çıkardığında arkadaşıma Thaddeus’un Göz’ün kendisi olabileceğini düşündüm hatta film arasında arkadaşlarımla böyle olursa ne kadar komik ve klişe olacağında da mutabık olduk. Böyle oldu. Neyse, kronolojik gidiyoruz dedik, filmin sonuna atlamayayım. Thaddeus’un daldan dala taraf değiştirmelerinin sıktığı anlarda bir yandan tahmin edilebilirlikler de sürüyordu. Çinli teyzenin Göz’ün üyesi olduğu kendini Dylan’a babasının saatini vermesiyle belli etti. Dylan’ın babasının illüzyonlarda kullandığı saati alması az sonra kilitleneceği kasanın çıkış yolunun saat olduğunu belli etti. Son büyük plandaki ikiz kardeşin çarptığı adam, motorlu kaçışın çuvallamasındaki basitlik, Atlas’ın uçağa bindirilirken taşınan yüklere attığı o kaçamak bakış gibi şeyler derken tahmin edilebilirlikler böyle devam etti gitti.

Atlas’ın bakışını yakalayan izleyiciler uçaktan atlayışın tezgah olduğunu anlamakta zorluk çekmedi. Yalnız o izleyiciler için uçak sahnesi tam bir işkenceydi. Çünkü yönetmen koyduğu foreshadowingin ardından Atlılar’ın uçaktan atıldığı sahneyi yavaş çekimle alıp fona dramatik müzik koymasıyla zaten kusurlu olan senaryoyu daha da kusurlaştırarak perdeye yansıttı. Çarpıcı olması gereken bu sahne kuru gürültüden farksız oldu.

Her şey bittiğinde ise film klişeler bütününü dev bir klişeyle taçlandırdı. Thaddeus, Dylan’a Göz olduğunu, babasının kankası olduğunu, hapiste fantezisine yattığını, kendisinin bir salak olduğunu -sonuncusunu ben eklemiş olabilirim- açıkladı ve Göz ünvanını devredip gitti.

now-you-see-me-2-trailer-what-you-see-and-what-is-still-a-mystery-cheer-govna-897624

Okurken yerlemelerden ve şikayetlerimden sıkıldıysanız üzgünüm. Ama filme gidip iki buçuk saat sıkılmanızdan kârlı olduğunu düşünüyorum. Hatta çok sıkılmayın diye size bir içki oyunu da hazırladım. Eğer yazıda her klişe dediğimde bir shot atarsanız yazının sonunu kahkahalar ve ekranı öpmelerle sonlandırmanız kaçınılmaz. Sizin yorumlarınızı da bekliyorum Geekyaparlar!

Author

Lord olmak için yola çıkan gariban geek kendini bir anda yazar olarak buldu. Geek kültürüyle küçük şakalaşmalarını, sinemayla flörtlerini yazıya dökmek için burada. Muhitte Geek_Lord olarak bulabilirsiniz.

1 Comment

  1. Yasin Ozkan Reply

    Az bile kullanmışsın klişe sözünü.. Film zevk verdi mi? Evet 8 yaşındaki oğlum izlerken çok eğlendi, ilk filmi birlikte izlemiştik ikincisini izlemek için çok ısrar etti, kıyamadım açtım ama 15 dakikadan sonra uyuklamaya başladım.

Yasin Ozkan için bir cevap yazın Cevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.