Önce olayı bilmeyenler için kısa bir özet: Rub & Tug isimli bir film için hazırlıklar yapılıyor şu an. Bu film, trans bir erkeğin hikayesini anlatıyor, karakterin ismi Gill; fakat kendisine Mr. Gill olarak hitap edilmesini istiyor. Beyan ettiği cinsiyet erkek, biyolojik olarak doğduğu cinsiyet ise kadın. Bu role Scarlett Johansson‘u seçiyorlar. Bir takım yayın organları da trans bir rolün, cis bir oyuncuya gitmesini ayıp olarak buluyorlar. Slashfilm’den Danielle Solzman‘ın konuya dair bu istikametteki görüşleri derlediği bir yazıya şuradan ulaşabilirsiniz.

Genel olarak burada savunulan düşünce, trans oyuncuların zaten çok kısıtlı sayıda görünürlüğe sahip olduğu; kendilerine çok az rolün önerildiği, bu kıtlık içerisinde de mevcut trans rollerinin cis aktörlere gitmesinin iyice onları çemberden çıkardığı yönünde. Bazı yazarlar Amerika’nın segregasyon döneminde siyahi rollerini beyazlara verip, siyahileri tiyatro ve sinema sektöründen iyice tecrit etmesine benzetiyorlar buradaki durumu.

Ben buna katılmıyorum.

Jeffrey Tambor

Scarlett Johansson’ın temsilcileri konuyla ilgili “İsterseniz Jeffrey Tambor, Jared Leto ve Felicity Huffman’a sorun” gibi bir açıklama yaptılar. Bu üç aktör de trans rolleri oynayarak büyük sükse yaptılar, ödül ve adaylıklar kazandılar. Ben bu kadar keyfekeder bir cevap verilmiş olmasını da tasvip etmiyorum, ancak bir yandan da zaten çıkış noktamızda bir sıkıntı var. Çıkış noktamızın içinde bir problem var. Önce trans kimliği nedir, onu anlamamız gerekiyor.

Bunu bir yazım tekniği olarak söylemiyorum, trans bireylerin bana bunu anlatması lazım. Çünkü benim aklım kadın olmayı alıyor. Erkek olmayı laıyor. Biyolojik olarak erkek/kadın olmak ile, sosyal olarak erkek/kadın olmayı da alıyor. Aklım bu ikisinin uyumsuzluğunu, bu uyumsuzluğun potansiyel çözüm yöntemlerini de alıyor. “Cinsiyet beyandadır” cümlesi her şeyi çözüyor benim aklımda bir yere kadar, bir insan hangi beyanı veriyorsa ona uyum sağlamak da zûl gelmiyor.

Bir insan kadınım diyorsa kadın, erkeğim diyorsa erkektir; üçüncü bir opsiyon bulup bunu anlamlandırdıysa da o opsiyonun içindedir yani. Bununla savaşmak bana gereksiz bir zalimlik gibi geliyor.

Ancak trans bu üçüncü opsiyon mudur? Burada sürüncemedeyim.

Johansson

Trans bireyleri trans bireyler olarak tanımlamak, onların amaçladığı şeye zarar veriyor mu bunu merak ederim örneğin. Çünkü neticede trans, transition kelimesinden gelen; geçiş manasına gelen bir ön ek. Bir sonucu değil, bir süreci işaret ediyor. Elbette bu sürecin ortasında durup, A’dan çıkıp B’ye varmadan ara C istikametini kendinizin cinsiyeti ilan edebilir bir insan. Kime ne? Fakat buna trans demek, bunu komple bu transition sürecinin içine paketleyip böyle isimlendirmek günün sonunda indirgemeci değil mi?

Yani şunu demeye çalışıyorum: Biyolojik cinsiyetini ifade eden, ancak karşı cinsiyetinin kıyafetlerini giyen insanlara da trans diyoruz, herhangi bir ara yerde durana da trans diyoruz, geçişi tamamlamış insanlara da trans diyoruz ve bir noktadan sonra artık o kadar fazla şeye trans demiş oluyoruz ki; trans’ın anlamı ve toplumdaki değeri bir gaz bulutu olup havaya karışıyor. Yere indirip, anlayıp, içselleştiremiyoruz cisgender davarlar olarak.

Elbette blok bir hoşgörü politikası izlemek mümkün, bilakis uygulanıyor da insanların çoğunluğu tarafından. Ancak işte “sinemada trans rolleri kim oynasın?” gibi spesifik konulara gelip çattığımız zaman eller havada, ağız açık kalıyor. Çünkü trans rol ne demek?

Trans rolleri sadece trans oyuncular mı oynamalı?

Trans oyuncular sadece trans rolleri mi oynamalı?

Jared Leto Dallas buyers Club

Çünkü benim matematiğim, hayatının bir noktasında biyolojik cinsiyetiyle ilgili tasarrufta bulunmuş insanların bu tasarrufla değil, tasarrufun öncesiyle de değil, tasarrufun sonucuyla anılmalarının en isabetli ve etik şey olduğunu söylüyor. Bunun ışığında da içimden “trans rolleri trans oyunculara verin” demek gelmiyor. Onun yerine şunu haykırmak istiyorum bütün bu Johansson tartışmasının ortasına: Trans bireylere daha çok rol verin.

Neyse ne. Hangi cinsiyetse hangi cinsiyet. Zaten oyunculuk böyle bir şey. Bazen sarışın bir rolü oynarsın, boyatırsın saçını. Bazen tipin kurtarıyordur, Rus ajanı canlandırırsın. Bazen erkek olur rolün. Yiyorsa da kadın. Bu noktada ortada bir trans rol varken, bu trans rol de cis bir aktrise verilince “Zaten trans aktör çok yok piyasada” demek anlamlı elbette; ama “trans rolleri trans aktörlere verin” demek de tedavi yerine pansuman değil mi? En nihayetinde bağırmamız gereken şey, yine aynı değil mi? Trans bireylere daha çok rol verin.

Trans karakterleri arttırın hikayelerinizde. Translığın tüm muhteşem renklerini resmetmeye başlayın. Karakterin kafanızdaki tipine yakın bir oyuncu bulduysanız da sormayın “sen bu cinsiyette mi doğdun?” diye. Size ne? Orange is the New Black ile parlayan Laverne Cox sadece trans roller mi oynayarak bitirecek kariyerini? Cis bir kadını oynayamaz mı örneğin? Oynamamalı mı?

Laverne Cox

Kafamda böylesi sorular var sevgili okurlar. Durduğum yerde net gibiyim, ancak sizden de veri girimine ihtiyacım var. Yorumlara yazın, ne düşünüyorsunuz bu konuda? Bilhassa trans bireylerin bakış açısı muhtemel cehaletlerimi gidermede özgün bir kıymet sahibi olacaktır benim nezdimde, bilhassa davet etmeyi borç biliyorum. Ne diyorsunuz?

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.