Kötü karakterlerin işi kötü olmaktır; basit, değil mi? Ama bazen onu da çok iyi yapamazlar işte. İnsani tarafları yüzeye çıkar, kalpleri açık olur. Onları iyi çocuklara köstek olmaya şartlanmış bir yol engeli olarak değil, oldukları esans şekillerinde; yani bir insan hükmünde görmeye başlarsınız. Genelde de ölüm ile yüz yüze olduklarında ayyuka çıkar bu. Fark ettiniz değil mi neyden bahsettiğimizi? Bütün film kendisi her türlü itliği kopukluğu yapmasına rağmen, ölümüyle bizi üzen karakterlerden söz ediyoruz.

Tam kafanızda canlanmadıysa, şöyle örnekleyelim:

 

Kong (King Kong)

01 Kong

Birincisi, netleştirelim: Kong kötü adam olmayı falan istemedi. Kong’un kötü adam olması tamamen insanların aymazlığı esasında. Ama işte heyhat, hayat onu kendi adını taşıyan filmin final kötüsü olmaya zorladı. O da Empire State binasının tepesinde, insanların saldırısı altında, sevdiği kızın… kollarında değil de, sevdiği kız onun avuçlarındayken can verdi. Vurucu sahnesi, ona bakıp, “Uçaklar değil, Güzel’di Çirkin’i öldüren” diye lafı gediğine koyan Denham’dı şüphesiz.

Barbossa (Pirates of the Caribbean)

02 Barbossa

Barbossa ilk filmin tartışmasız kötüsüydü. Ne oldu da sonraki filmlerde tanıdık bir sima, sevimli bir surat, eski bir dost oldu? Şu oldu: Çok güzel öldü Barbossa. Gerçekten, ilk filmin sonunda acayip müthiş öldü kendisi. Zaten derdi ölemiyor olmaktı bir anlamda, laneti kaldırmak istiyordu. Ölümlülük ile tanışması, tanıştığı gibi gitmesi, buruk bir final oldu kendi adına. Hoş çok da final olmadı, sonra geri geldi adam ama, olsun.

1 2
Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.