Çizgi filmler, tarihlerinin ilk dönemlerinde bugünkü formlarından farklı olarak; oldukça kısa hikayeleri anlatan ve sadece hikaye anlatımından çok müzikal tadında eğlencelik gösterilerdi. Zaman içerisinde teknoloji gelişti ve evrildi, hikaye anlatım teknikleri değişti derken bugün bildiğimiz şeklini aldı. Bugün müzikal tadında olan çizgi filmler yok mu? Elbette var ancak günümüz itibariyle çizgi filmler daha çok çocuklar için anlatılan hikayeler halini almış durumda. İşte çizgi filmlerin tarih boyunca bu değişim ve gelişimine katkısı olan hatta sadece çizgi filmlere değil bütün film endüstrisine katkısı olan bir isim var ki ona çok şey borçluyuz. Çok şey borçlu olduğumuz bu isim Max Fleischer‘dan başkası değil.

Tarihteki pek çok gelişme gibi ne yazık ki çizgi filmler de savaşlar sayesinde ortaya çıkmış ürünler. Birinci Dünya Savaşı sonrasında savaştan çıkan ve psikolojik olarak büyük bir yıkıma uğrayan askerlere moral vermek amacıyla düşünülmüş eğlencelik kısa gösteriler şeklinde ortaya çıkan çizgi filmler, ilk olarak sadece arka arkaya çizilmiş birkaç görselin sırayla oynatılmasından ibaretti. Üstelik kulağa bu kadar basit gelmesine rağmen ilk ortaya çıktığı dönemde izleyen herkesin hayretler içerisinde kalmasına sebep oluyordu. Adeta cep sineması diyebileceğimiz küçük salonlarda dönemin ilk projeksiyon aletleriyle bu tarz basit çizgi filmlerin gösterimi yapılıyordu. Öyle çocuklara özel olarak da değil; askerler ve yetişkinler ağırlıklı olarak gösterime giriyordu çünkü o zamanlar bu basit çizgi filmler tüm insanlık için akıl almaz bir olaydı. Ancak bütün bu büyüye rağmen çizgi filmlerin bir sorunu vardı: karakterlerin hareketleri hiç mi hiç gerçekçi durmuyordu çünkü yalnızca belirli birkaç hareketin arka arkaya çizilmesiyle meydana gelen bir görüntüden ibaretlerdi.

Yukarıda görmüş olduğunuz örnek, tarihin ilk animasyon filmine “Humorous Phases of Funny Faces”e ait ve sizin de fark edebileceğiniz üzere hareketler doğal insan hareketlerine tam olarak uymuyor. İşte bu sorunu gören gazeteci ve çizer Max Fleischer, tüm dünyada çizgi film ve animasyon tarihini sonsuza kadar etkileyecek bir buluşa imza attı. Çizgi film ve animasyonları ilk günlerinden beri takip eden ve aynı zamanda kendisi de çizer olan Fleischer, Rotoskop adlı bu icadıyla aslında bugün pek çok alanda kullanılan motion capture teknolojisinin temellerini oluşturdu. 1914 yılında bunu icat ettikten ve kardeşleri Joe ve Dave ile birkaç yıl boyunca çeşitli deneme filmleri yaptıktan sonra 1917 yılında patentini alarak Rotoskop’u tescilledi.

Bu çizgi filme gösterilen ilgi o kadar büyüktü ve ortaya çıkan görüntü o kadar etkileyiciydi ki Palyaço Koko ile başlayan bu Out of the Inkwell çizgi film macerası, bir seriye dönüştü ve on yıl boyunca bu seri adı altında pek çok çizgi film gösterime girdi. Tabii bu esnada artık çizgi filmler savaştan çıkan askerlere moral olmanın ötesine geçmiş ve tıpkı sinema filmleri gibi eğlence ürünü haline gelmişlerdi. Bunun da etkisiyle Fleischer çizgi filmlerine ilgi giderek arttı, Max ve Dave kardeşler tarafından Fleischer Studios kurularak Betty Boop, Popeyes, Gabby ve daha pek çok karakterin çizgi film serilerine imza atıldı. Hatta Superman’in de ilk olarak çizgi romanlardan iki yıl sonra Superman Cartoon: The Mad Scientist adında bir çizgi filmi Fleischer Studios tarafından yapılmıştır. Anlattıklarım yazıda kaldığı için kulağa biraz abartı gibi gelebilir ama açıp birkaç Fleischer çizgi filmi izlemeye başladığınızda, çizilen hareketlerin gerçekçiliği karşısında hayrete düşebilirsiniz. Ayrıca sadece gerçekçi hareketler değil, ilk kez seslendirmeler, müzik kullanımına sahip çizgi filmler de Fleischer’lar sayesinde izleyici karşısına çıkmış ve insanları etkilemiştir. Hatta 1933 yapımı Betty Boop: Snow White adlı çizgi film, bugün gelmiş geçmiş en iyi çizgi film olarak anılmaktadır.

Fleischer’ın bu çizgi film ve animasyon serüveni zaman içerisinde Paramount Pictures ile ortaklığa gitti, bir dönem Disney’in en büyük rakipleriydi, yıllar sonunda çizgi film ve animasyon teknolojisine büyük bir katkı sunuldu derken çizgi filmler artık çok güçlü hikaye anlatım teknikleri haline geldi. Rotoskop’un icadıyla başlayan ve yıllar içinde gelişen motion capture teknolojisi, filmlerden dizilere, animasyonlardan oyunlara pek çok alanda kullanıldığı gibi sadece eğlence ürünlerinde değil; sağlık ve eğitim alanlarında da çeşitli simülasyonlar oluşturmak için sıkça kullanılır hale geldi. Üstelik her ne kadar teknolojik olarak çok büyük gelişmeler kat edilse de temelde halen aynı prensip ile çalışan bir sistem mevcut. Bu teknoloji sayesinde ortaya çıkan sonuçları düşündüğünüzde, çıkışı basit olmasına karşın oldukça etkili bir yöntem olduğunu söylemek zor değil. Hatta bugün VR teknolojisi bile varlığını büyük ölçüde Max Fleischer’in icadına borçludur.

Fleischer çizgi tarzıyla yapılan oyun Cuphead

2020 yılında geek gözlerimizin motion capture ile yapılmış ne Avengers’lar ne God of War’lar gördüğünü düşününce, Fleischer’ın bugünden yüz yıl önce ortaya koyduğu işlere daha büyük hayranlık duyduğumu belirtmek isterim. Basit çizgi filmlerden ne noktalara gelmemizi sağladın Fleischer, teşekkür ederiz!

Author

tasarımcı, fotoğrafçı, oyuncu, teknolojisever, soundtrack delisi. her türlü online mecradan ulaşmak için: @mfurkanakyuz

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.