Gerilerden bir ses geliyor, duyuyor musunuz? Bu bir kuş mu, yoksa bir uçak mı? Hayır, bu bir trenin sesi olmalı; Hype Treni! Trenimizin bir önceki durağı şuradan da görebileceğiniz gibi Temerya’da bulunan Aretuza idi. Buradan azıcık batıya doğru ilerledik ve kendimizi birdenbire yemyeşil bir coğrafyada bulduk: Brokilon. Bu durakta bize katılanlar ise – aman saygıda kusur etmeyelim –  Dryad’lar oluyor.

Uyarı: Okuyacak olduğunuz yazıda serinin kitapları ve yer yer oyunları hakkında ufacık spoiler’lar yer alacak ancak bunlar, diziyi izleme zevkinizin önüne geçmeyecek şekilde özenle ayarlanacaktır. Ayrıca yazı dizimiz boyunca bahsi geçtikçe Cirilla’ya yönelteceğim iltifatlardan da – tıpkı yeşil gözleri gibi – yalnızca Cirilla’nın kendisi sorumludur.

Brokilon

witcher-map-cintra

Kıta’nın tamamen insan olmayanlar tarafından yönetilen tek bölgesi olan Brokilon, insanlar arasında Ölüm Ormanı olarak da adlandırılıyor. Yaruga Nehri’nin kuzeyinde, Temerya’nın altında; Cidaris ile Mahakam arasında kalan bölgedeki bir orman burası. Dryadların yönetimi altında olan Brokilon’a, hiçbir zaman Kuzeyliler tarafından işgal edilmediği ve insanların yönetimine girmediği için, antik çağlardan gelen özelliklerini de tamamen korumuş bir bölge de diyebiliriz.

Bu ormanda hemen her çeşit bitki ve ağaç yetişiyor, bu yüzden tedavisi olmayan pek çok hastalık burada şifa bulabiliyor. Ayrıca ormandaki doğal su kaynakları el değmemiş olduğu için, bunlar da bir nevi şifalı su işlevi görebiliyorlar. Tabii Brokilon suyunun aşırı derecede mutajenli (türeştirici, mutasyona yol açan madde) oluşunu ve sizi sonsuza kadar başka bir varlığa çevirebilme ihtimalini saymazsak. Geralt’ın ciddi yaralar aldığında ancak burada hızlı ve etkili bir biçimde tedavi bulabilmesi, bu söylediklerimizi destekler nitelikte.

Brokilon ormanlarının ve tabii ki halkının, tıpkı elfler gibi insanlardan çok daha önceden beri Kıta’da olduğu biliniyor. Ne zaman ki insanlar Kıta’ya varıyorlar, kendileri gibi olmayan diğer her ırkı yerlerinden sürüp kendilerine yaşam alanları oluşturmak için çabalamaya başlıyorlar. İnsanların ırkçılığı, bugün kendi dünyamızda da gözlemlediğimiz şekilde, ağaç düşmanlığı ile de birleşince Brokilon’un sorunları da başlamış oluyor.

Kıta’daki pek çok orman, insanlar tarafından tahrip ediliyor ve kesilen her ağaçla birlikte dryadların da soyu tükenmeye bir adım daha yaklaşıyor. Bu yüzden geride kalan son orman olan Brokilon’u korumak için ellerinden geleni yapıyorlar; Brokilon, düşmemesi gereken son kale, adeta bir – teşbihte hata olmaz – tüten en son ocak hâline geliyor.

Zaman zaman kayıpları en aza indirmek için insanların yönetimindeki komşu Kuzey krallıklarla barış anlaşmaları yapılsa da yüzyıllar süren düşmanlık ve elbette ki ırkçılık, tamamen ortadan kalkmıyor. İnsanlarla yaşanan mücadelelerden ötürü Brokilon, bir süre sonra sadece dryad yahut hemadryadların değil, insanların zulmünden kaçan diğer ırkların da sığınma yeri oluyor.

Dizinin konumlandığı zamanlarda Brokilon’un insan düşmanı dryadlarla dolu olduğunu ve insan olmayanlardan oluşan gerilla birliği Scoia’tael’e de yer yer ev sahipliği yaptığını göreceğiz. Bu bakımdan Brokilon, Kuzey’i içten fethetmek için Scoia’tael’i sık sık kullandığı bilinen Nilfgaard İmparatorluğu için de önemli bir bölge oluyor.

Dryadlar

515c1e7835a56369ed6d137e9cb27668

Dryadlar, Brokilon bölgesindeki ormanlarda toplu hâlde yaşayan orman perileridir.  Bazı efsanelerde dryadların, elfler tarafından Kuzeylilere karşı savaşmaları için büyülenmiş kadınlar oldukları iddia edilmektedir. Ancak dryadların diğer insansı ırklar arasından bir tek elflere düşmanlık beslememeleri ve bazı elf harabelerini korumaları söz konusu olsa da, cüce kaynakları onların elflerden de önce Kıta’ya geldiklerinden bahsetmektedir.  Cüceler de elflerden önce Kıta’da yaşadıkları için, onların bilgileri daha doğru olabilir.  Bazı başka tahminlere göre ise bu orman perileri Kıta’ya yetişen ilk ağaçla birlikte gelmişler ve Kıta’nın ilk sakinleri olmuşlardır.

Fiziki olarak minyon ve zayıflardır. Çoğunlukla kestane rengi yahut yeşil tonlarında olan saçlarını tipik olarak rastalı yahut kalın örgüler ile kullanmaktadırlar. Ten renkleri insanlara yakın sayılabilir, kahverengi ve toprak tonlarında, nadir olarak da zeytin yeşili. Bazı insanlar onları tamamen yeşil olarak tasvir eder ancak bunda onların üstün gizlenme yeteneklerinin etkisi bulunmaktadır. Ormanda görülmemek için yüzlerini ve vücutlarını ormanın tonlarında boyarlar, kıyafetlerini ise yapraklar gibi doğal malzemelerle dikip yamalarlar. Bu da hâliyle ormanın bir parçası gibi görünmelerine ve tamamen yeşil gibi algılanmalarına sebep olmaktadır.

Tamamı kadınlardan oluşan bu topluluk, üreme şekline göre iki alt türe ayrılır; dönüştürülenler ve hamadryadlar. Hamadryadlar doğuştan dryad’dır, daha vahşilerdir ve orman ile bağımlı, sembiyotik (ortakyaşar) bir ilişki içerisindedirler. Dönüştürülenler ise küçük yaşlarda mutajenli Brokilon Suyu’ndan içirilen, önceki hayatlarına dair her şeyi unutan ve birer dryad gibi yaşamına devam edenlerdir. Bu iki türü ayırmak ise çok zordur, görünüşte hiçbir farkları yoktur ancak hamadryadlar söğüt yaprağı gibi kokarlar. Dönüştürülenler ise böyle bir kokuya sahip değildir.

Orman perilerinin tamamı kadınsa, nasıl ürüyorlar, diye, yerinde bir soru sorabilirsiniz, hemen cevaplayalım; diğer ırkların erkeklerini kullanıyorlar. Tabii çoğunlukla iyi görünen ve sağlıklı erkekleri seçiyorlar. Erkeklerle olan yegâne işleri de çiftleşmek ama şimdi böyle deyince seks partileri veriyor gibi algılanmasınlar, bu onlar için bir zevk kaynağı olmaktan ziyade aşırı ciddi bir iş. Hatta çiftleştikleri erkeklerin seks sırasında zevk aldıklarını belirtmelerinden ve seksten sonra kendileriyle herhangi bir tanışıklıkları varmış gibi konuşmalarından da hiç hoşlanmıyorlar. Çoğunlukla bu erkekleri zorla alıkoydukları için bu davranışlar yasaklanıyor ve bir hakaret olarak algılanıyor da diyebiliriz.

dryad-forest

Çiftleşecek yeterli sayıda uygun erkek olmadığında ise efsanevi Brokilon Suyu’nu kullanıyorlar. Brokilon Suyu, uyuşturucu ve uyarıcı etkileri olan, içerisinde çok miktarda genetik değiştirici madde bulunduran bir su. Dryadlar bu efsanevi suyu, kitapların geçtiği dönemlerde artık kaybolmaya yüz tutmuş bir ölüler şehri olan Craag An’dan kalma, üstüne elf runik harfleri kazınmış bir kadehin içerisinde servis ediyorlar. Mümkünse on yaşından küçük kız çocuklarını bir şekilde ele geçirip bu sudan içirerek kendilerine dönüştürüyorlar. Sudan içen çocuklar, önceki yaşamlarına ait her şeyi unutuyorlar, bir nevi kalıcı hafıza kaybı yaşıyorlar. Çocuklar ne kadar küçükse o kadar iyi çünkü yaşları büyüdükçe, suyun etkileri azalıyor ve eski kimliklerini, hayatlarını hatırlama olasılıkları artıyor.

Dryadlar, Kıta’da geçirdikleri bin yıllara rağmen hâlâ ‘vahşi’, ‘ilkel’ ve ‘barbar’ yaşam biçimlerini sürdürmektedirler – ya da en azından cüceler ve insanlar böyle düşünmektedir – hâliyle diğer ırkların kendilerine sevgi beslediğini söyleyemeyiz. Tabii bu hisler karşılıklı. Cücelerden endüstriye olan düşkünlükleri sebebiyle; insanlardan ise amansız ağaç ve doğa düşmanlıkları sebebiyle hazzetmiyorlar. İnsansı olmayan diğer ırkları ise çoğunlukla umursamıyor ve doğaya zarar vermedikleri sürece dikkate değer bulmuyorlar. Öte yandan elfler ile iyi ilişkiler kurmuşlar çünkü elflerin genleri, onlarla çiftleştiklerinde gelecek kuşakların uzun bir yaşam süresine kavuşmalarını sağlıyor. Ayrıca elfler her ne kadar doğayı kendi istekleri doğrultusunda şekillendirseler de doğaya saygılılar ve kurdukları şehirler doğa ile uyum içerisinde.

Cücelerden uzak durarak, elflerle de zaman zaman temasta bulunarak çağlar geçiren dryadların bütün düzeni, insanların Kıta’ya varmasıyla bozuluyor demiştim. İnsanlar, dryadları birer canavar, birer şeytan gibi görüyorlar ve yeni topraklar edinebilmek için onların kovulmasının yahut yok edilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorlar. Böylece ırkçılık nedeniyle ve yeni topraklar işgal etmek amacıyla kesilen her ağaç ile birlikte, ağaçlara bağımlı yaşayan hamadryadların da soyu neredeyse tükenmeye yaklaşıyor. Kıta’nın on üçüncü yüzyılında insanlar Kuzey’deki neredeyse tüm ormanları işgal etmiş, geriye bir tek Brokilon kalmıştır. Brokilon, bir son kaledir ve buradaki dryadlar asla teslim olmamaya, son dryad ölene kadar ormanı korumaya yemin etmişlerdir.

dryad - bow

Mükemmel okçuluk yetenekleri, onlara bu mücadelede yardımcı olmuştur. Bir insanı iki yüz adım uzaktan, hiçbir şekilde fark edilmeden, hem de tam alnının çatından vurabilirler. Bu yeteneklerini çoğunlukla bölgelerini işaretlemekte kullanırlar, habersiz bir kimse yanlışlıkla ormanlarına ayak basacak olursa anında gözcülerden gelen bir ok ayağının dibine saplanır. Bu, daha fazla yaklaşmaması için bir işarettir zira eğer bir adım daha atarsa, ikinci ok aniden ölümüne sebep olacaktır. Bir ıslık sesi ve küt. İnsanlara karşı acımasızlıkları ve düşmanlıkları o kadar ilerlemiştir ki bölge sınırlarını, cesetlerin sürüklenip gidebilmesi ve etrafın kanlarla kirlenmemesini sağlamak adına, nehirlerin kenarlarıyla belirlerler.

Acımasız, merhametsiz ve çoğu ırk tarafından vahşi bulunan bu yaşam biçimlerinin ötesinde dryadlar, doğaya ve müziğe büyük bir sevgi ve saygı beslerler. Ağaçlara zarar vermeden yaşam alanları oluşturmayı öğrenmişlerdir ve çevreyle mükemmel bir uyum içindedirler. Doğayı kendi istekleri doğrultusunda tahrip etmenin düşüncesi bile tiksinmelerine sebep olmaktadır. Ormanlarında ateş yakmak kesinlikle yasaktır, bunun için geceleri ışığa erişebilmek amacıyla küf mantarlarını optik olarak uyararak geçici fosforlu çubuklar yaparlar. Soğukta ısınabilmek için ise birbirlerine sarılarak uyurlar. Ayrıca doğa ve bitkiler hakkında sahip oldukları engin bilgiler sayesinde harika birer şifacıdırlar.

Son Not

9a01907f9193ef2884c721cc9b53484e

Brokilon, gerek burada yaşanan olaylar, gerekse de dryadlar sebebiyle kitaplar içinde uyarlanmasını en çok beklediğim yerdi. Tanıtım filminde ise maalesef beni hayal kırıklığına uğratan bir – iki şeyden biri oldu. Hatırlarsanız fragmanda ilk olarak Brokolin ve dryadları görüyorduk ve şurada da bahsettiğim gibi artık zaten yemyeşil olan orman görüntüsünün üstüne iki kat parlak sarı ışık attıklarından mı, kostümlere / makyaja özenmediklerinden bilmiyorum, gözü rahatsız ediyordu. Daha ilk sahneden böyle bir şey gelince, devamında Geralt’a oturmuş bir Cavill görmeseydim cidden üzülecektim.

Bunların dışında dizide Brokilon ile ilgili üzücü olabilecek bir diğer şey ise Ciri’nin ormanda yalnız başına bulunması ve Geralt’ın ortalıkta olmaması. Kitapta Ciri’nin Brokilon macerasında Geralt da yanında bulunuyordu ve burada ikisinin ilişkisi ve kaderleriyle ilgili önemli olaylar meydana geliyordu. Eğer Geralt burada olmayacaksa olay örgüsünde değiştirmeler yapıyorlar demektir, artık bunların nasıl olacağını da dizi çıktıktan sonra göreceğiz. Belki dizi çıkmaya yakın bir yazı da bu olası değişimler üzerine olur, ne dersiniz?

Görünen o ki dizinin ilk sezonunda Brokilon’u, dryadları ve dyradların hükümdarı, Brokilon’un Hanımı, gümüşgözlü kraliçe Eithné’yi göreceğiz. Umarım o vakte kadar Brokilon ve orman perileri ile ilgili bu yazımız tanıtmak için yeterli olmuştur. Katkılarınız ve yorumlarınızı hevesle bekliyor, Witcher Hype Treni’mizin sonraki istasyonunda görüşmek üzere sizlere sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.

Kaynaklar
Author

Editör-in-çiif. Hayvan dostu, çokça yalnız; ismiyle müsemma ama çoğunlukla zararsız. İyi tavsiye verir, geç olana dek ciddiye alınmaz. Her geçen gün bitkinliğine şaşırarak ‘takı taluy takı müren‘ arıyor.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.