Fantastik evren dilleri üzerine dört yazılık bir dosya çıkartmak çok güzel, daha güzeli ise bu yazılarla ilgili dönüşler alabilmek. Dosyanın, şurada yer alan ilk yazısına gelen bir yorum, gerçek dünyadaki dillerle ilgili de bir yazının yazılabileceğini söylüyordu. Ben de asla duramam böyle dönüşler gelince, sazı alır lafa dalarım. Yalnız, şöyle bir sorun var; temanın içerisinde kalmak lazım. Ne yapsak? Âşıksan vur saza vecizesinden ilhamla, “Onu da bir şekil çözeriz,” dedim.

Mesela bir el yazması metin olsa. Bu metnin içerisinde bitkilerden saman yoluna, birbiriyle alakasız çizimler olsa. Metnin yazıldığı alfabe bilinmiyor olsa, bir şifreleme diliyle yazılmış olabileceği de düşünülüyor olsa. Üzerinde 600 yılı aşkındır nice dilbilimci çalışıyor ancak metin bir türlü çözülemiyor olsa. Korumaya alındığı kütüphanede, “Belki bir çözen çıkar” diye açık erişimde tutulmuş olsa, hatta bir yayınevi, içerisinde ne yazdığı bilinmeyen bu kitaptan sekiz bin tane kadar basmış olsa. Hakkında yılda birkaç kez, totalde de binlerce farklı yerde, “Ha çözüldü, ha çözülecek” minvalinde haber çıkmış olsa. Teknolojinin tüm imkânlarıyla bari hangi dilde yazıldığını anlayabilmek için, yapay zekâlı program kodlanmış olsa. Yani, bütün bunlar olsaydı, bana sorarsanız, hem gerçek bir dilden hem de yeterince fantastik bir dilden bahsediyor olurduk.

Bahsettiğim metin, az önce hakkında binlerce haber çıktığını söylemiş olmamdan anlayacağınız üzere, yüzyıllardır okunamamasına kıyasla, bayağı bilindik bir metin. İnternette Voynich Yazması olarak aratırsanız, kitap hakkında bir sürü bilgiye ulaşacak ve kitabın bir pdf dosyasını bile rahatlıkla bulacaksınızdır. O zaman sadece hikâyesini anlatıp geçmek de olmaz, değil mi? Onu da şöyle çözelim; böyle metinler nasıl okunur, bir epigraf yahut dilbilimci bunlara nasıl yaklaşır, kod çözücüler ne işle meşgul olur, bu metni okumayı nasıl başarırlar gibi şeylerden bahsederek gidelim.

Voynich El Yazması

Yazmanın hikâyesine önünüze ilk çıkan yerden kolaylıkla ulaşabileceğiniz için, olabildiğince çabuk geçeceğim. Bilinmeyen bir yazı sisteminde, el yazısı ile yazılmış olan resimli bir kitaptan bahsediyoruz. Karbon testi sonucunda yazılı olduğu parşömenin 1404-1438 tarihleri arasındaki döneme ait olduğu öğrenilen yazmanın, İtalya’da yazıya geçirildiği tahmin ediliyor. İsmini ise 1912 yılında kendisini dünyaya tanıtan Polonyalı sahaf Wilfrid M. Voynich‘ten almış. Yazmada toplamda 240 sayfa bulunuyor ancak araştırmacılar, bazı sayfalarının eksik olduğunu düşünüyorlar. Soldan sağa yazılan bu metnin içerisinde diyagramlar ve çeşitli çizimler yer alıyor ve bazı sayfaları katlanabilir şekilde düzenlenmiş.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında Amerikan ve İngiliz şifre çözücüler de dâhil olmak üzere, üzerinde pek çok profesyonel ve amatör araştırmacının çalıştığı eser, hiçbir zaman belirgin bir şekilde deşifre edilebilmiş değil. Bugün bile binlerce saat sürebilecek olasılık hesaplarını kısa sürelerde tamamlayan yazılımlara sahip yapay zekâlı programlarla sadece birkaç anlamlı olduğu düşünülen sözcük tercüme edilebilmiş durumda. Yazmanın içerisinde birden fazla dile ait satırların bulunması da işi hiç kolaylaştırmıyor elbette. Tabii ki içerisinde yer alan resimler ve şekillerden yola çıkılarak kitabın neyden bahsettiğine yönelik birtakım mantıklı açıklamalar yok değil ama biz dilden bahsediyoruz, onu hatırlatalım. Fakat bu açıklamaların hiçbiri de metnin dili tamamıyla tercüme edilemediği için, doğrulanmış değiller.

1969’da son sahibi Hans P. Kraus tarafından Yale Üniversitesi’nin Beinecke Nadir Kitaplar ve El Yazmaları Kütüphanesi’ne bağışlanan kitabın tam metni, erişime açık şekilde tutuluyor ve bir şekilde dünyanın herhangi bir yerinden herhangi bir araştırmacının kitabı çözebileceği ümit ediliyor. Tabii durum böyle olunca yazmanın içeriği ile ilgili komplo teorileri de alıp başını gidiyor. Mesela iki büyük dünya savaşının ilki esnasında ortaya çıktığı için, bunun bir çeşit şifre olduğunun düşünülmesi çok normal. Sonra her çözülemeyen gizemin bir numaralı başvuru kaynağı olarak, tabii bir de Ortaçağ’a tarihlendiği için, kendisinin birtakım okült uğraşları içerdiği düşüncesi de yaygın. Bir Felsefe Taşı arayışıyla Simya kitabı; bir büyü ve iksir kitabı ya da muhtemel bir astroloji ve kehanet kitabı olduğu düşünülmüş. Ancak benim ve tüm çağların favorisi, elbette kitabın, uzaylılar tarafından yazıldığı hakkındaki düşünceler. Biliyorsunuz, tanımlanamayan cisimler varsa kaynakları ya şeytandır ya uzaylılar. Piramitleri kim yapmıştı? O da uzaylılar. Fakat biz şu an komplo teorileriyle de ilgilenmiyoruz. Onlar için sizleri, sitemizin –abartmıyorum– en iyi kalemi, Ruken’in şu, şu ve şu yazılarına yönlendirmeyi borç bilirim.

Komplo teorilerini bir kenara ayırıp rasyonel teorilerden de biraz bahsedelim. Şu an en yaygın görüşlerden biri, yazmanın bir tıp, daha doğrusu ecza kitabı olduğu yönünde. İkinci yaygın görüş, bir herboloji kitabı olduğunu savunuyor. Üçüncüsü ise bunların bir birleşiminde, temel bilgiler kitabı minvalinde bir eser olduğunu var sayıyor. Hepsi de akla yatkın ama bir o kadar da metnin çözülmesine ihtiyaç duyan teoriler elbette.

Kitabın hikâyesi, bir eksik bir fazla böyle. Daha önce de söylediğim gibi, sürekli olarak metnin içerisinden birkaç anlamlı kelime çıkartabilen -gerek araştırmacı gerekse de yapay zeka- olsa da henüz metnin tamamı çözülebilmiş değil, bütün fantastikliğiyle gizemini koruyor. Metne bir göz atmak isteyenler de şuraya tıklayarak dosyaya ulaşabilirler. Fakat benim söyleyeceklerim henüz bitmedi. Çünkü dosya yazılarımda her zaman, bir fazlasını anlatma amacı taşıyorum. Voynich gibi yazmalarla karşılaşıldığında neler yapılıyor ya da bilinmeyen bir dilin olası çözümlemesi nasıl gerçekleşiyor, ondan da bahsedelim istiyorum. Merak edeniniz varsa ikinci sayfada beklerim.

1 2
Author

Editör-in-çiif. Hayvan dostu, çokça yalnız; ismiyle müsemma ama çoğunlukla zararsız. İyi tavsiye verir, geç olana dek ciddiye alınmaz. Her geçen gün bitkinliğine şaşırarak ‘takı taluy takı müren‘ arıyor.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.