Tanrı’nın lütfu üzerinize olsun değerli insanlar. Bir ay boyunca manastırına kapanmış bir keşiş gibi inanç konusu üzerine yoğunlaştım, cemaatine bir türlü dinlenme şansı vermeyen bir vaiz gibi konuşup durdum ve kutsal toprakları geri almaya ant içmiş bir seferber gibi yolculuk yaptım. Şeytanlardan ve meleklerden, kaderden ve iradeden, insandan ve inançtan konuştuk sizinle ama tanrı denen kavramı şöyle detaylı bir şekilde, enine boyuna, derinlemesine konuşma şansı bulamadık. Peki bakalım bu sefer böyle bir şansı bulabildik mi…

Aksakallı İhtiyar Olarak Tanrı

Elinde tuttuğu yıldırım parçasını canı sıkıldıkça yeryüzüne fırlatması ile de bilinen bu ihtiyarın Yunan kadınlarına duyduğu hoşnutluk bambaşka bir düzeyde. Onun sayesinde Yunan mitolojisinin kadroları hemen doluyor, dünya renkleniyor ve bir hayli fazla sayıda akraba evlilikleri yapılıyor. Zamanında Kronos’u indirdikten sonra kendisini gerçekten çok yukarılarda görmeye ve çevresindekilere biraz daha ukalaca bir tavır sergilemeye başlıyor. Çapkınlıkları o kadar üst seviyelerdedir ki kendisinin aksakallı resimlerini İskandinav mitolojinde bile görmekteyiz. Yaşamının bu noktasında biraz tarz değişikliğine gitmiş olabilir. Orada da çeşitli olayların içine karıştıktan sonra hayatında biraz daha durgunluk istemiş ve diğer tanrıları bir kenara bırakarak aydınlanma döneminde sanatçıların eserlerine konu olmaya karar veriyor. Benden daha iyi pozlar verdiği de inkâr edilemez bir gerçek.

Aksakallı İhtiyar Olmayarak Tanrı

Bütün tanrılar aksakal bırakıp çapkınlık yapmaya gitmez. Bazıları bulundukları konumu ve sahip oldukları görevi ciddiye alır, bazıları da istemeden de olsa mesailerinin bitmesini bekleyerek işlerini yapmaya devam ederler. Bir kısmı babalarının bacaklarından, bakınız babalarının bacaklarının arasından demiyorum, babalarının bacaklarının bir parçasından doğarlar ve içinde bulundukları bu durumu sorgulamak yerine kendilerini şarap içmeye, üzüm yemeye, gece gündüz partilemeye verirler. Bir kısmı buraya kadar anlattığımız kısımdan rahatsız olacaklar ki insani bir varlığı reddederek hayvan biçimine bürünürler ve doğanın daha vahşi parçalarını temsil etmeye karar verirler. Bazıları da “Madem ben bir tanrıyım, bilgi peşinde koşayım” diyerek gerçekten de kendilerince güzel sonuçlara varırlar. İşte bu tanrıları örnek almalıyız.

Uzaylı Olarak Tanrı

İnsan türü uzun zamandır göklere bakarak orada duran tuhaf ışıklar arasında sorular sormuştur, cevaplar bulmuştur. Bu cevapların bir kısmı bu ışıkları akıl almaz varlıklar olarak değerlendirmek olmuştur. Tabii gerçekten de o yıldızların ve gezegenlerin üzerinde bizim daha bulamadığımız birtakım tanrısal canlılar yaşıyor olabilir. Yine de bu ışıkların arasını dolduran karanlık boşlukta da bireyin aklını alabilecek yaratıklar süzülüyor da olabilir. Yüzyıllar önce dünyayı saran denizlere, okyanuslara bakıp bu devasa su kütlelerinin içinde dehşet saçan canavarların yüzebileceğini düşünen insan zihni içinde bulduğumuz bu yüzyılda bile benzer bir biçimde işlemeye devam ediyor. Bu durum iyi midir, kötü müdür bilemiyorum ama bizleri ilginç bir noktada bıraktığı kesin.

İnsan Olarak Tanrı

Tanrıların hepsi bir diğerinin bacağından çıkmadı, bir kısmı önce insandı. Bu insanlar yaşamlarının bir noktasında güzel terfiler aldılar ve varlıklarını tanrılar olarak devam ettirdiler. Neden bu terfileri aldılar? Belki çevresindekilerin inanamayacağı kadar bir kuvvete sahiplerdi ve insan olarak nitelendirilmeyi bıraktılar. Belki çok zekiydiler ve kendilerinin tanrı oldukları konusunda çevrelerindeki insanları ikna etmeyi başarabildiler. Büyük başarı. Belki de toplumlarının tepe noktasında oturan insanlardı onlar ve böyle bir yasa çıkarıp tanrı oldular. Sebep ne olursa olsun tanrısal nitelik kazanan bu insanların yaşamı çok ilginç olmalı ki böyle terfiler almışlar. Aynı terfileri beklemenizi önermem, bekleyişle geçen uzun bir hayat olabilir. Tabii çevrenizdeki insanları ikna edebiliyorsanız durum başka. O zaman yapın.

Spagetti Olarak Tanrı

Yaşamak için mi yersiniz yoksa yemek için mi yaşarsınız? Ben kesinlikle yemek için yaşıyorum ve bazen bu durumu abarttığımı söylesem yalan söylemiş olmam. Ara sıra ben de bir besin ürününe bakıp “Ben buna taparım” dediğim bir noktaya da gerçekten çok yaklaşabiliyorum. Yine de bu öyle bir yemek olmalı ki aklımı başımdan almalı, insan olduğumu unutturmalı, onu çoktan yediğim ve artık kendisinin midemdeki birtakım sıvılara karıştığı gerçeğini bana düşündürtmemeli. O yüzden “Uçan Spagetti Canavarı” adındaki bir tanrının varlığı ve bu tanrının da ciddi miktardaki takipçisi insanı biraz şaşırtabiliyor. Merak etmeyin daha o noktada değiliz. Bu tanrı ortaya çıkış nedeni, eğitimde evrim yerine daha dogmatik iddialara yer verilmesini isteyenleri eleştirmek isteyen birisi. Kendisinin ismi Bobby Henderson ve yaptığı eleştiri harika, keşke biz de böyle şeyler yapsak.

Değerli cemaatim, bu vaazımda da belirli tanrılardan ve onların davranışlarından bahsederek sizleri aydınlatmak istedim. Tanrı kavramı üzerinde detaylı bir şekilde durabilmek isterdim ama benim kafamda bile böyle kesin bir tanım, biçim veya bilgi olmayınca ayrıntılı bir şeyler açıklamak istemedim. Zaten böyle bir tanımlama yapabiliyor olsaydım, sizinle bambaşka konulardan konuşur, daha farklı dosya konularına odaklanırdık. Peki gelecekte böyle bir konuşma olabilir mi? Nasıl bir terfi aldığıma bağlı.

Sizin favori tanrınız hangisi?

Author

Size bir hikaye anlatayım.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.