2016 senesinde ekipçe katılma şansımız olan İstanbul Comics and Art Festival (ICAF) kapsamında çok şahane işler görmüş ve birbirinden yetenekli insanlarla tanışabilmiştik. Her bir parmağında on marifet olan kişilerin eserlerine bakabilmek bile büyük bir şanstı doğrusu. Kendi el becerilerimin yetersizliği karşısında bunca insanın önünde bir kez daha saygıyla eğilesim gelmişti sahiden de.

Caner Özdurak da, 2016 senesiyle hayatımıza -daha doğrusu Geekyapar mecralarında- giren birisiydi. Pek sevgili Ozan, kendisiyle aynı sene bir röportaj gerçekleştirme fırsatını yakalamış ve Karıncayiyen‘i üzerine bir yazı yazmıştı sizler için. Okumayanlarınız varsa hala, dönüp bir posta da onları okumasını tavsiye edeceğim. Zira denilebilecek her şey denmiş olsa da, benim kelamlarım öncesi güzel bir temel olacaktır sizlere.

Her şeyden önce Caner Özdurak’ın cömertliği için burada bir sevgi ve saygı duruşunda bulunmak isterim. Kendisi Twitter aracılığı ile benimle iletişime geçerek tüm çalışmalarını yollama zahmetine girdiği için kendisine teşekkürlerimi iletmek isterim. Elimdeki bu şahane eserleri incelerken bir yandan da Caner Bey’in sevecenliğine de bir kuple övgü sayalım dedim.

Sessiz Çığlık İle Haykıran Çizgiler

1

Caner Özdurak’ın bütün çalışmalarında gördüğüm ve çok takdir ettiğim bir gerçek ile açılışı yapmak istiyorum. Kendisinin de her bir eserinin başında yer alan önsözünde yazdığı üzere “sözcükler çizgi-romanın önemli bir parçası olsa da, bu görsel anlatım biçimde sunulan bir hikayeyi algılamak için gereklilik teşkil etmiyor”. Gerçekten de durum bundan ibaret ve inanın sanatın gerçek anlamını küçücük bir eserde dahi keşfedebiliyor oluşundan dolayı insan inanılmaz bir haz alıyor.

Sanatın her alanı yoruma açık, yani subjektif bir çerçevededir. Okuduğunuz kitabı, incelediğiniz bir portreyi herkesin yorumlaması farklı olabilir. Siz çok daha gerçekçi bakarken bir arkadaşınız olayı tamamen sürreal bir bakış ile ele alabilir. Aşağı mahalledeki bir insan için o spesifik kitap, sembollerle bezeli bir sanat eseri iken; yukarı mahalleli biri için ise yalnızca değeri abartılmış fantastik bir evren olabilir. Zaten sırf bu yüzden vardır ya sanat akımları ve felsefi görüşler. Her biri, insan olmaktan; farklılıklarımızdan gelen yegane şeyler… İşte Caner Özdurak da tam olarak bunu başarmış grafik romanlarında: Tek bir çizgiyle dünyadaki her insanın farklı anlayabileceği türden yorum yaratabilme gücü!

Karıncayiyen‘in her iki sayısı da bu sözsüz haykırma sanatının dibini görüyor tam anlamıyla. Ancak elbette sanatçısının da dediği gibi, yazılı bir şey olmadığı için normale oranla böyle bir çizgi romanı okuyup yorumlamak çok daha zor bir süreç haline geliyor. Çünkü tamamen kendi düşüncelerinizle baş başa kalıyorsunuz. Sizi yönlendiren herhangi bir dil kuralı yok. Karakterlerin konuştuğu cümleler ile fikrinizi değiştirecek bir somutluk yok. Her şey bilincinizde; her şey görüntülerde. Böyle bir yorum getirildi mi daha önceden emin değilim ama; eğer çizgi roman kültüründe bir bilinç akışı tekniği varsa, Caner Özdurak bunu eserlerinde başarıyla kullandığını kanıtlamıştır.

Hitap Etmediği Kesim Bile Deneyimlesin Diye!

DsGOz-JWkAAB3-f

Bir üniversite öğrencisi olmam, sanıyorum ki Caner Özdurak’ın beni bulmasına ön ayak olan sebeplerden biriydi. Zira kendisi bir süredir Türkiye’nin dört bir yanındaki kampüs ve fakültelere İktisat Kantini adlı çalışmasını ücretsiz olarak yollayarak güzel bir girişimin arkasındaydı. Ancak ismi yanıltmasın; gerçekten de bilgilendirici bir görsel deneyimleme oldu bu çalışma benim için.

İktisat Kantini, göz atmaya başladığım ilk sayfalarda çok zorlasa da bir yerden sonra kendi akışına kapılmama neden oldu ve bir çırpıda sonunu getirdim. İçinde yer alan onlarca iktisadi terim ve formülden zerre anlamasam dahi, orasından burasından anlamışım hissiyatı yaratmasıyla beni etkiledi doğrusu. Zaten derginin amacı da tam olarak buymuş aslında; popüler kültürde aşina olduğumuz ögelerle iktisat meselesinin anlatımı.

Isaac Newton’dan Cem Yılmaz’a, Vedat Milör’den Harper Lee’ye ve hatta Terminator’a kadar her yerden referans bulabilmek mümkün. Zaten bu sayede de, iktisat hakkında en ufak fikri dahi olmayan herkesin kolaylıkla derginin sayfalarını bir bir yalayıp yutması çok daha kolay oluyor; insan kendini konuya yabancı hissetmiyor.

Çizgilere Saygı Kuşağı

2

Caner Özdurak’ın emeklerinin hakkını veremesem de üç-beş kelam ile ne kadar güzel işler olduğunu açıklama çabamın son satırlarını da en sevdiğim ve bir o kadar da hiç sevemediğim parçalarından bahsederek doldurmak istiyorum.

Caner Bey’in Saha Çizgisi ve Dehliz isminde olmak üzere başka grafik romanları da var. Bunlardan Saha Çizgisi olanı, ne yazık ki, sadece ve sadece futbol geeklerini tatmin edeceğini düşündüğüm bir iş. Çünkü vurulan her bir kalem darbesi ve çizilen her bir çizgiyi takdir etsem de yapılan referans ya da verilen bir mesaj namına pek elim dolu çıkmadım içinden. İki sayısı için de geçerli bir özellik bu maalesef.

dehliz-fb

Gel gelelim Dehliz, Türkiye’de aradığımız grafik romancılık eserlerinden biri. Devrim Kunter’in de başında yer aldığıYabani dergisini takip edenler için tanıdık bir tarz olacağını düşünüyorum Dehliz‘in. Tabii Yabani‘ye oranla biraz daha karmaşık, biraz daha bilinç akışı tekniğiyle ince işlenmiş bir grafik roman kendisi. O sebeple Dehliz‘i okumak da, en az Karıncayiyen‘i okumak ve yorumlamak kadar bir tık fazla zaman alacak; ama tatmin etme ve haz verme hissiyatı olarak Caner Özdurak’ın tüm işlerine oranla sınırlarını aşacak.

Author

Geveze, aşırı heyecanlı, domates surat. Ailenizin mülayim, cep tipi ponçiği. Profesyonel inek. Özel gücü ise role play yazmak. @poncikbruiser

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.