NBA her zamanki gibi, bir spor müsabakasından önce bir eğlence platformu olduğunu unutmadı, ve senenin en önemli maçını, Hıristiyan kültürünün en önemli gününe buldu yerleştirdi. Bu arada kurum olarak bu maçın uluslararası şöhretinin de farkındalar. Zira sağ olsunlar, geçen seneki efsanevi finalin tekrarı, an itibariyle NBA’in en iyi iki takımının kapışması, bizim memleket saatine göre Pazar akşamı saat 22:30’a koymuşlar. Yani gerçekten, bu maçı izlememeniz için hiçbir sebep yok.

Basketbol hayranı olmasanız bile. Çünkü gerçekten, dedik ya, bir müsabakadan önce bir eğlence platformu bu. Beslendiği şeyin müsabaka olması, tamamen hasbelkader. Bir film izler gibi Cavs – Warriors maçını izlemenizi öneriyoruz. Endişe etmeyin, bizim büyük spor müsabakaları gibi olmaz bunlar. Herkes oraya yarışmaya, eğlenmeye ve kazanmaya gelir. Dizini tutup tribünden pet şişe yağarken birbirine küfreden insanları izlemezsiniz 20 dakika.

Yalnız, tabii ki, çok ciddi NBA hayranı değilseniz, birkaç ön hazırlık bilgisine ihtiyaç duyabilirsiniz. En azından kafanızda bir şeyler oluşması için. Merak etmeyin, çok daldır duldur girmeyeceğiz. Bizce bu maç neden çok keyifli olacak, onları yazmak derdindeyiz. Buyurun!

 

1. Bu Takımlar En Son Karşılaştığında…

The Block

Önce bir sahneyi ayarlamak gerek. Golden State ve Cleveland Cavaliers en son karşılaştıklarında aylardan Temmuz’du. Çok enteresan şeylere sahne olmuş bir final serisinin, Golden State Warriors’ın evi The Oracle Arena’daki son maçıydı. LeBron ve Kyrie 40’ar sayı üstü attıkları iki karşılaşmayla seriyi 3-1‘den final maçına taşımıştı. Yedinci maç, bir süre Golden State’in üstünlüğüyle ilerledi. Sonra Cavs yakaladı.

Bir ara başa baş gittiler. Uzunca bir süre sayı atamadı kimse. Sonra Andre Iguodala topu aldı. Yarı sahadan taşımaya başladı. İnce adımlarla turnikeye girdi, ve sonra o dakikaya kadar kimsenin dikkat etmediği LeBron, kadraja girdi, basketbol tarihinin en muazzam bloklarından birini attı (Ki kendisine The Block deniliyor şu an) ve ardından birkaç hücum sonra, Kyrie zafer üçlüğünü geçti kayıtlara. Cleveland şehrinin 52 senelik sportif başarı hasreti sonlandı, Cavs, NBA finalleri tarihinin en büyük geri dönüşüne imza attı.

Ha bu arada, bu Cavs – Warriors sagasının ikinci filmiydi. Bir de LeBron’un tüm yıldızları sakat bir takımı sırtlayıp, zorlamasına rağmen Golden State’in şiir basketboluna yenildiği ve yedek oyuncunun Finallerin MVP’si ödülünü aldığı bir dramatik ilk filmi var. İzleseniz onu da çok seversiniz, böyle beklenmedik insanlar zor zamanda yük sırtlanıp yıldız oluyorlar falan. Eğlencelidir yani…

2. Tam Bir Hücum Şöleni Bizi Bekliyor!

cleveland-lebron-james-smac

NBA zaten hiçbir zaman hücum yapmadan önce süre eriten bir lig olmadı. Genelde yarı saha çabuk geçilir, sıcak oyuncu ya da plan çabuk bulunur ve hemen uygulanır. Ancak burada bundan ekstra bir şey var. 100 hücum başına puan istatistiği (ki hücum ayarını ölçmek için sayı ortalamasından daha sağlıklı bir istatistiktir) en yüksek takımları listelediğimizde, ikinci ve üçüncü sırada yarın parkeye çıkacak takımlar var. Bu arada liderlik hiçbirine ait değil, Toronto Raptors‘a ait, ama onlar da ligin en çok sayı veren 14. takımı oldukları için Doğu’da Cavs’i takip ediyorlar.

Cleveland 100 hücum başına 111 sayı, Golden State ise 100 hücum başına 113 sayı atıyor. Rakamlar birbirine yakın anlayacağınız. Yalnız defans anlamında makas daha açık. Warriors 100 hücum başına 100 sayı yerken, Cleveland için bu rakam 104. Yani esasında şunu demek istiyoruz: Sayı yağarsa, sakın şaşırmayın. Zaten her iki takımın da, maç başı en az 20 sayı ortalamasıyla oynayan birer Büyük Üçlü’sü var. Ki, lafları açılmışken

1 2
Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.