Sene 2016. Aylardan da Şubat. Bilgisayar karşısında sıkıntıdan ölmek üzere olan, iş çıkışı gelip mahallenin kahvehanesine oturmuş, evinde mısırını patlatıp televizyonun karşısına ayaklarını uzatan, biletini alıp Türk Telekom Arena‘ya doğru yola çıkan bir grup insan var. Bu insanlar ortak bir gaye paylaşıyorlar. Haftanın büyük maçı, Galatasaray ile Trabzonspor arasında. Ne Trabzonspor iyi bir sezon geçiriyor o esnada, ne Galatasaray. Karadeniz kulübü o esnada son iki yüz gün içindeki üçüncü hocasıyla çalışıyor. İstanbul tarafında da tablo çok farklı değil.

Sezon bitiminde iki takım da Avrupa kupalarından uzakta kalmış, birer hoca daha değiştirmiş olacaklar. Şampiyonluğa uzanan taraf Beşiktaş olacak. Yedi yıllık aradan sonra, iç saha maçlarının çoğunu zırtapoz yerlerde oynayan Beşiktaş’ın şampiyonluk hikayesi çok cazip bir öykü olacak futbolu seven herkes için… Ama senenin en acayip maçı, o Şubat akşamı TT Arena’da Galatasaray ve Trabzonspor arasında oynanan olarak kalacak.

Sadece senenin değil. Tüm Türkiye futbol tarihinin.

salih-dursun-hakeme-kirmizi-kart

Futbol genel olarak özeti kendisinden keyifli bir spor dalı olarak bilinir; ama bu maçı özetini izleyerek anlamak mümkün değil. Muhtelif yerlerde tekrarı “tam maç hemen izle hd izle çabuk ol” gibi anahtar kelimeler ekleyerek bulunabiliyor. Vakti olanın gerçekten cipsini kolasını hazır edip, maçın ikinci yarısını baştan sona bir izlemesini öneririm. İlk yarısı? Boşverin gitsin! Bir tane penaltı, iki üç tane anlamsız pozisyon. Siz ikinci yarıyı izleyin.

Önce kırk dokuzuncu dakika oluyor. Özer Hurmacı ile hakem Deniz Ateş Bitnel‘in arasında bir diyalog var. Hurmacı itiraz ediyor. Bitnel, en az kırk metreden anlaşılacak el hareketleriyle Hurmacı’nın bir daha kendisine parmak sallaması hâlinde kart göreceğini oyuncuya iletiyor. Hurmacı ellerini arkasına kavuşturuyor, itirazına devam ediyor. Bitnel bir anda, inanılmaz keskin bir hareketle sarı kartını çıkartıyor.

On dakika sonra Özer, taç çizgisinin yakınlarında bir ikili mücadeleye giriyor, yatarak topa müdahale etmeye çalışıyor. Oyuncunun biraz topa, biraz rakibine değdiği anlardan biri. Faul düdüğü çalarken Özer’in suratında faulü kabullenmiş bir ifade var, bu biraz pozisyonun yavaş cereyan etmesinden de kaynaklanıyor muhtemelen. Fakat Bitnel’in olay yerine intikali ışık hızında oluyor. 35 yaşındaki hakem, Özer’e ikinci sarıdan kırmızı kart gösteriyor. Hemen ardından ikinci bir sarı kart da Trabzonspor’un halihazırda sabıkalı savunmacısı Aykut Demir’e çıkıyor.

Aykut Demir

Şimdi burada filmi geri sarmamız lazım. Bitnel genç bir hakem bu esnada. Adı sanı çok bilinmiyor, fakat birkaç sezondur Türkiye hakemliğinde yükselen bir değer. O yıl büyük kulüplerin birkaç maçını yönetmiş, hatta apoletinde derbi maç da var. 2015’in Kasım’ında; yine bu maç ile aynı sezonda Fenerbahçe – Trabzonspor maçını yönetmiş. Kimsenin anormal bir itirazı olmamış. Zaten maç öncesinde hakem açıklandığı zaman da şerh koyan kimse çıkmamış ortaya.

Fakat bu maç, bu acayip ve gerçekten olasılıksız maç sonucunda Bitnel’in yükselen hakemlik kariyeri bir anda duvara çarpmışçasına duruyor. Uzun süre dinlendirilen hakem, Ağustos ayında bir 1. Lig maçını yönetiyor, ardından en son Amatör Küme maçlarında görülüyor. Olasılıksız maçtan altı ay sonra eşi genel müdür olarak çalıştığı bankadan ayrılmak zorunda kalıyor. Küçük yaştaki çocuğunun psikolojik destek alması icap ediyor. Bitnel’in hakemlik lisansı, tamamlayamadığı maçtan neredeyse tam iki yıl sonra, 2018 yılı başında Türkiye Futbol Federasyonu tarafından sessizce askıya alınıyor.

Deniz Ateş Bitnel

Ailesinin yaşadığı sıkıntılar, Bitnel’in Trabzon medyasına verdiği iddia edilen bir demeçle ortaya çıkıyor. Bitnel’in aynı röportajda “Yan hakem kadrom maçtan bir önceki gün değişti, ben daha önce hiç onlarla maç yönetmemiştim” dediği iddia ediliyor; ancak internette rahatlıkla bulunabilen kaynaklar gösteriyor ki maçtan üç gün önce açıklanan hakem kadrosu, sahaya çıkan ekiple aynı. Bitnel’in bu hakem kadrosuyla daha önce çalışmadığı konusu ise görüldüğü kadarıyla doğru. Bitnel de zaten sonradan böylesi açıklamaları o gazeteye vermediğini, sadece o gazeteye mensup bir çalışanla ayaküstü sohbet ettiğini dile getiriyor. Ailesinin başına gelenleri ise doğruluyor.

Bütün bunlar, bütün bu çileler Bitnel’in başına geliyor; çünkü Bitnel Özer’e verdiği o ikinci sarıdan sonra maçın kontrolünü eşine az rastlanır bir seviyede kaybediyor.

Maç sonunda şöyle bir tablo var çünkü: Dakika 89. Trabzonspor kaleci hariç altı kişi. Galatasaray penaltıdan bulduğu golle öne geçmiş. Trabzonspor santra yapıyor, fakat futbol oynamayı reddediyor. Bir oyuncuları basıyor hatta rakibe, onu bile durduruyorlar. Galatasaray taraftarı üçüncü golü istediğine dair tezahürat yapıyor, ancak meraklı mırıltılar tezahüratı bastırıyor. Beşinci hakem uzatma dakikalarını gösteriyor. O daha tabelasını indirmeden, Bitnel bitiş düdüğünü çalıyor.

Trabzonspor Galatasaray Son Kare

Dönüp bakın. Hakeme itirazdan ilk sarı kartı yiyen Aykut Demir’in Podolski’yi ittiği için yediği ikinci sarı kart doğruydu aslında. Yaptığı tartışmalı müdahalenin penaltı olarak değerlendirilmesi üzerine kontrolünü yitirip hakeme fiziksel darbede bulunan Cavanda’nın yediği kırmızı kart da doğruydu. Bitnel’in telaş anında yere düşürdüğü kırmızı kartı alıp, kendisine kırmızı kart gösteren Salih’i de atması doğruydu. Bu yüzden maçın özetini izleyerek maçın acayipliğini anlamak mümkün olmuyor zaten. Her şey doğru, bu kadar olay niye kopuyor?

Kopuyor, çünkü hakemlik otorite işidir. Sahanın sınırları dahilinde, futbol kurallarına dair konularda kendinizden büyük tek bir varlığın olmadığını herkese hissettirmeniz gerekir. Bu bazen sahada terleyen yirmi iki kişiyle sınırlıdır. Bazen teknik ekipleri kapsar. Bazen seksen bin kişiye birden kabullendirmeniz gerekir. Bitnel, Özer’e verdiği ilk karttan itibaren bu hükmünü kaybediyor. Yaklaşık 35 dakikalık devasa bir özimha izliyorsunuz sonrasında.

Oyuncular maç esnasında kendilerine haksızlık yapıldığını hissederlerse, sinmezler. Sporcular kavgacı ve rekabetçi insanlardır. Bu yüzden kavga ederler. Özer’in ikinci sarısının hemen ardından formanın da ağırlığıyla kavga etmeye başladı Trabzonspor. Bu kavgayı hakem şahsi aldı. Trabzon’lu oyuncular bir noktadan sonra Bitnel’i sınamaya başladılar. Aykut’un penaltı noktasının üstünde, hakemin gözü önünde rakibini itmesi bir meydan okumaydı mesela. “Atacak mısın? Trabzonspor’a bir derbide ikinci kırmızı kartı gösterecek misin?

Attı. Gösterdi.

GALATASARAY TRABZONSPOR.... SULEYMAN ARAT... SARAT

Cavanda’nın koşup koşup hakeme göğsüyle vurması da bir kavgaydı. Bir sinme emriydi artık. Çünkü yirmi dakika boyunca, oyuncular hakemin kendilerine karşı bir kumpas kurduğuna dair kanıt buluyorlardı. Kumpasın olup olmaması önemli değil, delili vardı. Hakem kavga ediyor muydu? Ediyordu. İnatlaşıyor muydu? İnatlaşıyordu. Trabzonspor’lu oyuncular buna inanamadıkça üstüne gittiler. Çünkü koskoca Trabzonspor’la mı kavga ediliyordu şu an? Ediliyordu. Bu alışıldık bir durum değildi. Alışıldık olmaması oyuncuları daha da çileden çıkardı. Hakem bu çileden çıkmayı oda sıcaklığına geri indirebilecek en ufak bir iletişim stratejisi bile belirlemedi.

En sonunda Salih, yerden aldığı kırmızı kartı hakeme gösterdiğinde zaten ip kopmuştu artık. Acaba Trabzonspor’lu genç oyuncu, gerçekten de bu hakemin kariyerine kırmızı kart göstermekte olduğunu biliyor muydu?

Çünkü itiraf edelim, Bitnel bu inanılması güç iletişim kopukluğunu ve lüzumsuz şahsileştirmeyi Teleset Mobilya Akhisarspor aleyhine yapsaydı bugün hâlâ maç yönetiyordu. Belki Süper Lig’de değil, belki 1. Lig’de bile değil; ama en azından TFF’nin resmi sitesinde ufak puntolarla “Lisansı Askıdadır” yazmayacaktı. Var mı aksini iddia edebilecek olan?

Sanmıyorum. Bitnel’in kariyeri alevler içerisinde yanarak tükendi, çünkü gerçekten de 49. dakikadan itibaren artan bir kapsam dahilinde önce Trabzonspor’lu iki üç oyuncu, sonra Trabzonspor futbol takımı; en son da artık bütün Trabzonspor dünyasını karşısına alarak kavga etmeye çalıştı. Fakat Trabzonspor kadar büyük kulüpler son sözlerini sahanın içinde söylemezler. Trabzonspor bu lige ve bu endüstriye milyonlarca lira kazandıran bir unsurdur. Deniz Ateş Bitnel bununla 105’e 75 dahilinde kavga ederse günün sonunda kendisini galip hissedebilir. Ancak bir sonraki gün gazete sütunlarında oynanacak olan karşılaşmanın galibinin kendisi olamayacağı da bellidir.

Fotomaç Olasılıksız Maç Manşet

Bitnel gerçekten Trabzonspor’a bir garez mi besliyordu? Bilemeyiz. Beslemiyorsa da saha içinde öfkelendiği çok barizdi. Trabzonspor’lu ve Galatasaray’lı oyuncuların bunu hissettiği de öyle. Bitnel başına gelenleri hak etti mi? Profesyonel olarak evet, şahsi olarak hayır. Bir daha hakemlik yapmaması elbette doğru karardı. Çocuğunun psikolojik destek görmesinin icap etmesi elbette kimse için hoş bir sonuç değil. Peki en nihayetinde, olasılıksız maç, iki yıl sonra bize ne öğretti?

Şu üç şeyi:

  1. İyi hakem, otoritesini öfkelenmeden oturtabilendir; öfke karışınca işler çığırından çıkıyor.
  2. Süper Lig izleyin, çünkü maçlarda ne yaşanacağı gerçekten belli olmuyor.
  3. Bu ülkede hakemlik yapmak delilik.
Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.