Yazan: Bunn-Y

Fantastik hikayeler bizim, içinde yaşadığımız dünyadan kaçmak için sığındığımız limanlar. Onlar sayesinde sorumluluklardan, anlayışsız ailelerden, hovarda sevgililerden uzaklaşıp kendimizi başka dünyaları keşfederken, başka maceraları okurken, başka karakterle tanışırken buluyoruz. Ama herkes ilk defa geldikleri bir yerde bile önceliği, kendine tanıdık gelen şeyleri aramakla başlar. Böylece o yer hakkında fikir sahibi olmayı umar, yaşayacağı yere yavaş yavaş bağlanır.

Fantastik eserlerde de durum buna benziyor aslında. Birçok fantastik hikaye hayal gücünün uçsuz bucaksız olabileceğinin örneği olsa da, onu okuyan insanlar kendilerinden bir parça bulamazsa onunla olan bağı çok yüzeysel kalabiliyor. İnsanlar hanlarda kalıp para ödemeyen, macera peşinde koşarken yemek yemeyen, arabasının benzini, silahının kurşunu bitmeyen karakterlere bağlanamıyorlar. Bu yüzden yazara; kendi dünyasından gerçekliğe bir kapı açma görevi düşüyor; insanların sorunlarıyla beraber gerçeklikten, kendi yarattığı dünyaya getirecek bir kapı. Böylece artık okuyucu anlatılan hikayede kendinden bir şey bulabilir, tanıdık yüzler görebilir, tanıdık yerlere gidebilir…

MattRhodes_KvotheInTarbean

Kvothe hikayesini anlatmaya başladığında ondaki farklı olan şeyin ne olduğunu bir türlü anlayamamıştım. Dış görünüşü diğer okuduğum fantastik karakterlerden o kadar farklı değildi, hikayesi de öyle. Ama yine de onun çektiği zorlukta tanıdık, bana yakın bir şey vardı. Ve bu sayede karakterle kendimi çok kolay bağdaştırabilmiştim, sanki mahalleden tanıdığım bir arkadaşım oluvermişti. Peki bu kadar sıra dışı biri bana nasıl bu kadar tanıdık geldi? ‘’Uyuyan höyük krallarından prensesler kaçırdım. Trebon kasabasını yakıp kül ettim. Felurian’la bir gece geçirdim ve hem canıma hem de aklıma mukayyet olabildim. Çoğu insanın kabul edildiğinden daha küçük bir yaşta Üniversite’den atıldım. Başkalarının gündüz gözüyle ağızlarına almaktan bile korktukları yollardan ay ışığı altında geçtim. Tanrılarla konuştum, kadınlar sevdim ve ozanları ağlatan şarkılar yazdım.’’ diyen bir karakterle nasıl bu kadar hızlı bağ kurabildim, nasıl onun anlattığı sıkıntılara ortak olabildim?

Bir Edema Ruh olarak doğan Kvothe çocukluğunun büyük bir kısmını göçebe bir hayat yaşayarak, ailesiyle lavta çalıp eğlencelere katılarak geçirmişti. Edema Ruh olarak doğması ailesiyle birlikte gittiği her köyde dışlanmasına sebep oluyordu. Saçları kızıldı ve lavta konusundaki yetenekleri ailesi için bile şaşırtıcıydı. Üniversiteye alınan en genç öğrenci olması yanı sıra onu seven veya sevmeyen bütün hocaların dikkatini çekmeyi başarmıştı. Sivri zeka ve çok fazla çabayla karşısına çıkan zorluklardan başarıyla sıyrılıyordu.

Kkc-1

Ona benzer hiçbir yanım yoktu; göçebe değilim, rüzgarın adını falan öğrenmedim, hiç aç kalarak sokaklarda da yatmadım, herhangi bir şehri yakıp yıkmışlığım da yok ve muhtemelen hiçbir zaman uyuyan höyük krallardan prensesler kaçırmayacağım ama yine de onu seviyordum, onu kendime yakın görüyordum. Hangi kapıdan geçmiştim peki, Patrick Rothfuss gerçeklikle hikayesine hangi kapıyı açmıştı ve böylece içeri girip Kvothe’ye bağlanmıştım? Bunun cevabı Kvothe’nin kendi öyküsünü özetlediği şu cümlelerde saklı:

Kvothe öne doğru eğildi. “Bu saçma sapan maceralarla dolu bir taverna öyküsü olsaydı, size Üniversite’deki zamanımı katıksız bir azimle geçirdiğimi anlatırdım. Rüzgarın durmaksızın değişen adını öğrenir, yollara düşer ve Chandrialılardan intikamımı alırdım.” Kvothe sertçe parmak șıklattı. “Bu kadar basit.”

Ama Rothfuss bunun basit bir taverna öyküsü olmasını istemedi. Diğer fantastik eserlerden farklı olarak hikayesini dolaylı yollardan anlatmayı tercih etti. Genç bir oğlanın, konuşabilen bir sincap ya da sarhoş bir kılıç ustası tarafından eğitim gördüğü ve düşmanlarını yendiği bir hikaye anlatmak istemiyordu. Öyküsünün içerisinde sıradan insanların da çektiği zorluklar olmasını istiyordu. Bu yüzden Kral Katili Güncesi, fantastik evrende doğup kötü şeytanlara karşı kılıcıyla savaştığı bir hikaye değil, bir çocuğun hayatta kalma mücadelesi. Kvothe mükemmel bir kaderin beklediği seçilmiş kişi değil, istisnasız her gününü ölmemek için ekstra çabayla geçirmesi gereken biri.

Hikayesinin çoğu dayak yediği, aç kaldığı, parasızlık çektiği, okuldan sonra para kazanmak için sırtından ter akana kadar çalıştığı bölümlerden oluşuyor. Ve işte tam burada Rothfuss’un sizin için hazırladığı tuzağa düşmek üzeresiniz. Kvothe açlık çekerken ona üzülüyorsunuz evet, dayak yerken sizin de canınız acıyor, ama bunların hiçbiri daha önce kitaplarda karşılaşmadığımız şeyler değil. Sizi bu hikayeye asıl bağlayan Kvothe’nin parasızlığı oluyor.

name-of-the-wind-appendices

Kvothe’nin de bizim gibi paraya ihtiyacı var. Bazen yemek için para bulamıyor, aç kalıyor bazen ise o kadar fazla parası oluyor ki arkadaşlarıyla çarçur ediyor. Ama Rothfuss bunları satır arası yapıp alelade geçiştirmiyor hiçbir zaman. Size, Kvothe’nin parasına dikkat etmenizi söylüyor. Hatta daha fazla dikkat etmeniz için para birimleri yaratıyor ve bunları sizden öğrenmenizi istiyor. Kvothe size ne kadar parası olduğunu söylediği her anda onun yerine hesaplar yapıyorsunuz. Ve böylece kurulan tuzak ortaya çıkıyor, siz de kendinizi bi’ güzel içinde buluyorsunuz.

Artık Kvothe ne zaman para bulsa seviniyor, parasını gereksiz bir şey alırken heyecanlanıyor, Üniversite harcının yaklaştığı zamanlar endişeleniyor ve Kvothe’nin para kesesinin içine bakıp kara kara düşünüyorsunuz. Bu sorun size tanıdık, çünkü siz de daha önce parasız kaldığınız için sıkıntı yaşadınız, farklı ülkelerin para birimleriyle cebelleştiniz, bazen oyun ya da kitap almaya kendinizi o kadar kaptırdınız ki ayın sonunu getiremediniz.

Böylece Kvothe sizin için fantastik eser kahramanı olmaktan çıkıyor. Çünkü artık kendi dünyanızda değilsiniz Kvothe’nin yanında Üniversite’deki oturaklardan birinde oturuyorsunuz. Bu dakikadan sonra orada yaşıyorsunuz, gözünüz çatılarda Auri’yi arıyor, Elodin ile sohbet etmek için can atıyor, Hemme’ye kaşlarınızı çatıp Ambrose’ye karşı yapacağınız esprileri düşünüyorsunuz. Dış dünyada dert edecek bir şey kalmadı, artık siz bu dünyanın parçasısınız ve artık bu dünyada sizi diken üstünde tutan, sizi buraya bağlayan bir sorununuz var; Kvothe’nin parası.

___________

DEV YAZI ÇAĞRISI 30 Ağustos’a kadar yazılarınızı kabul edecek. Detaylar burada.

Author

Geekyapar okurları Yazı Çağrısı altında toplaşıyor, belirlenen konularda kalem coşturuyor. Sen de parçası olmak istiyorsan, duyuruları takip et!

1 Comment

  1. Ege Topoyan Reply

    Sitenin arama motoruna Kralkatili yazdım ve bu güzel yazıyla yeniden karşılaştım. Ne güzel yazıymış.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.