Herkesin bir kitabı vardır. O kitabı bitirdiğiniz zaman anlarsınız. Çevirdiğiniz her sayfada daha önce tecrübe etmediğiniz hislerle hesaplaşır, kendinizin daha önce hiç bilmediğiniz yönlerini görmeye başlarsınız. Bu çoğu zaman ne yazarla ne de hikayesiyle alakalı bir durumdur. Bu genel olarak sizin kitabı kafanızda canlandırdığınız dünya ile ilgilidir. Bu bağı kurduktan sonra karakterlerle, dünyasıyla ve tasvirleriyle sizin için bambaşka bir şey haline gelir o kitap.

Yazarı ile özel bir bağ kurarsınız. O satırları yazarken size hissettireceği şeylerin farkında olmayan fakat buna rağmen o satırları yazan insan gözünüzde bir başka büyür, sizi anladığını bilirsiniz. Var olduğunuzun farkında olmasa bile, o satırları yazarken, o sizi çoktan anlamıştır ve o satırları sizin için yazmıştır.

İşte bu yazar benim için Clive Barker idi.

Clive Barker çoğu zaman yanlış anlaşılan bir yazar. Kariyerinin erken döneminde Stephen King tarafından “Korku edebiyatının geleceğini gördüm, adı Clive Barker’dı” diye yükseltilen bu adam, aslında King’in anlayamayacağı, anlatamayacağı korkular üzerine yazıyordu. King bu sebeple böyle bir cümle kurmuştu. Fakat maalesef bu cümle Clive Barker’ı “Korku yazarı” olarak tanımladı.

Ama aslında, korku yazarı Barker için kısıtlayıcı bir cümle. Genel olarak insan psikolojisinden metafiziğe, beden politikalarından kaybolan romantizme kadar pek çok konuda yazan, kalemi oldukça geniş bir adamdır. Hatta ilk kitabı, oldukça Faustvari bir roman Damnation Game için dahi korku demek yanlış bir betimleme olur.

Clive Barker hayat ile ilgili yazar. Bu hayatın görünmeyen, karanlıkta kalan yerleri ile ilgili olabilir, fakat sonuç olarak hayattır. Ölüm kadar hayattır ve yazdığı her şey okuru için en az yaşam kadar gerçektir. Barker aynı zamanda beni yazarlığa teşvik eden insandır. 14-15 yaşında kendisine attığım e-postaları ivedilikle cevaplayan ve yazarlık hayalimin peşinden gitmem için çok ihtiyaç duyduğum o sözleri söyleyen bu adam, benim için bir yazar değil, kişisel bir kahramandır.

Bu sebeple Geekyapar’a bir Clive Barker okuma listesi yapmayış olmam benim ayıbımdır ve bu bağlamda zararın neresinden dönersek kardır diyerek, listeme başlıyorum.

Not: Bu listede Hellraiser ve Hellraiser’a bağlanan hikayelerle ilgili bir kitap olmayacak. Bunun sebebi Barker’ın zaten Hellraiser ile biliniyor olması ve şunu açık açık söyleyeyim, Hellraiser serisi Barker’ın yazdığı diğer kitaplar yanında çok zayıf kalıyor. Hellraiser’ın kitaplarını okumak istiyorsanız, The Hellbound Heart ve daha taze çıkan The Scarlet Gospels o dünya ile ilgili sizi daha derin bilgi sahibi yapacaktır.

Not2: Hellraiser gibi, Abarat serisinden de bahsetmeyeceğim zira Hellraiser ve Abarat ile ilgili daha uzun, daha derin bir yazı yazmayı planlıyorum.

 

The Thief of Always

01 The Thief of Always

Clive Barker külliyatına girmek isteyenler için harika bir başlangıç olan Thief of Always, ülkemizde Zaman Hırsızı olarak yayınlandı. Genel olarak çocuklar için yazılmış bir kitap olarak lanse edilse bile aslında yetişkinler için yazılmıştır. Thief of Always, hayatı başlamışken bırakmamak, geçen zamanın değerini bilmek ve korkularla yaşamamak üzerine bir ikaz hikayesidir. Harvey Swick’in hayatla ilgili yaşadığı hayal kırıklığı ve rutinlerin verdiği varoluş sorunlarına dair bir korku öyküsüdür. Aynı zamanda özgürlük ile ilgili bir masaldır. Barker’ın dünyasını ve dünyasının sorunlarına nasıl değindiğine dair bu kitap kesinlikle külliyata girmek isteyenler için girişi en yumuşatan öykülerden biri.

 

The Damnation Game

02 The Damnation Game

Barker’ın ilk kitabı Damnation Game, yukarıda da yazdığım gibi Faustvari bir roman. Barker’ın büyük hanedanlar ve bu hanedanların yaratılışı ile ilgili takıntısının başladığı kitaptır kendisi aynı zamanda. Konusu hapisten şartlı tahliye ile çıkan eski bir suçlunun, çok zengin bir ilaç devinin güvenlik görevlisi olarak malikanesinde yaşamaya başlamasını anlatıyor. Tabii bütün bunlar olurken bahsi geçen ilaç devi olan Whitehead’in servetini borçlu olduğu şeyleri, pek çok farklı perspektiften görüyoruz. ,

Damnation Game, Oğlak Yayınları’ndan “Lanetlenme Oyunu” adı ile Dost Körpe’nin muhteşem çevirisi ile hayata geçti. Maalesef artık çoğu yerde çeviri basımını bulmak mümkün değil. Ben benimkini kaybettikten sonra orijinal versiyonunu almak durumunda kaldım, öyle diyeyim. Bu sebeple Oğlak Yayınları versiyonunu bulabilirseniz hazine bulmuşçasına sarılın, sarmalayın kendisini.

Damnation Game, genel olarak talih ve talihin kahpeliği ile ilgili bir hikaye. Özellikle yaşamında çoğu şeyi talihe bırakan insanlardansanız, kesinlikle okumanız lazım.

 

Sacrament

03 Sacrament

Sacrament, Rampsey Campbell’a Barker ile ilgili “Clive Barker, çoğumuzun hayal etmeye bile cesaret edemeyeceği korkular üzerine yazıyor”  dedirten kitaptır. Bunun yanında, benim hayatım boyunca okuduğum en iyi kitaplardan biri kesinlikle. Will Rabjohns isimli, nesli tükenen hayvanların fotoğraflarını çeken, ünlü bir sanatçının geçmişini, geleceğini, bugününü ve yarınını konu alıyor. Teklik, çiftlik, hayat ve anlamı üzerine muhteşem bir roman diyebilirim. Damnation Game’den sonra mutlaka geçilmesi gereken yegane kitap.

Sacrament, Kutsanma Ayini adıyla yine Oğlak Yayınları’ndan Dost Körpe’nin nezih çevirisiyle hazırlanarak piyasaya sunuldu. Hala bulabiliyorsunuz.

 

The Great and Secret Show: First Book of Art

04 The Great and Secret Show

Art üçlemesinin ilk kitabı olan Great and Secret Show (Muhteşem Gizli Gösteri), Barker’ın iyilik ve kötülüğün savaşı üzerine modern bir güzellemesi. Genel olarak birbirine üstün gelemeyen tarafların aynı anda var olması klişesini çok farklı bağlamlar üzerinden işleyerek okuyucuya bambaşka bir perspektif sunması ile ünlü.

Bunun yanında, Great and Secret Show, ana karakterlerinin çok hızlı bir şekilde değişmesi ile Barker’ın diğer kitaplarından ayrı bir yerde öne çıkmakta. Hikayesini anlatmak gibi olmasın fakat Barker’ın feminist anlatısının temelinde bu kitapta uyguladığı kurgu teknikleri vardır. Tesla Bombeck ise bu bağlamda benim şimdiye kadar bir kitapta okuduğum en feminist karakter diyebilirim. Üstelik feminist bile değil.

 

Everville: Second Book of Art

05 Everville

Art üçlemesinin ikinci kitabı olan Everville (Türkçe’ye harika bir şekilde Ezelistan olarak çevrilmiş) ilk kitaptan devam eden hikayeyi götürüyor. Bu kitapta aynı zamanda Clive Barker’ın Hellraiser kurgusundan tanıdığımız ünlü paranormal dedektif Harry D’Amour ana karakter olarak karşımıza çıkıyor. Everville, Art’ın üçüncü kitabı çıkana kadar şu an elimizdeki en iyi şey diyebiliriz. Barker bir süredir bu üçüncü kitabın planlarını yapmakta fakat ne zaman piyasaya çıkar bilemiyoruz.

1 2
Author

If I ever woke up with a dead hooker in my hotel room, Matt would be the first person I'd call.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.