Çok genelgeçer bir kanundur: Sporla ilgili olarak devlet büyükleri yorum yapıyorsa, genelde bu yorumları ciddiye almak hata olur. Spor sporcunun bileceği, idarecinin ürünleştireceği, seyircinin de keyifle tüketeceği bir mefhumdur. Devlet erkanı toplantıya girer, yasalara bakar, bütçe çizer, seçimlerde oy toplamak için neyi nasıl söylemesi gerektiğini düşünür. Bütün işi bu olduğundan, futbolla ilgili konuştuğunda da ancak son öbekteki kaygıları güdebilir. Kendisine en fazla sayıda kişi nezdinde puan kazandıracak beyanları tercih edip kullanır yani.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Galatasaray ile ilgili konuşurken bu tip bir endişe güdüyordu muhtemelen. Kendisi bir röportaj esnasında Galatasaray’ın Konyaspor maçına 11 yabancı ile çıkmasını eleştirip, “Adını değiştirelim o zaman” minvalinde bir beyanda bulundu. Başka bir şey demesi mümkün müydü? Elbette hayır. Adam Milliyetçi Hareket Partisi genel başkanı. Yaptığı açıklamanın sportif bir tarafı var mı? Elbette hayır. Adam Milliyetçi Hareket Partisi genel başkanı. Sportif bir kişiliği yok.

İşin garibi, sporla ilgili hareket etmesi üzerine görevlendirilmiş bakandan da benzer açıklamalar geldi. Bakan Osman Aşık Bak, verdiği bir demeçte “Galatasaray’ın 11 yabancıyla çıkması içimi acıttı” ifadelerini kullanırken, en azından bunu altyapı eksikliğine bağlama bilgeliğini gösterdi. Ancak sonrasında garip bir şekilde bir yandan “Galatasaray vaktinde 3-4 yabancıyla UEFA Kupası’nı kazanmıştı” dedi, bir yandan da “Yabancı kısıtlamasını konuşacağızama kontratlar var tabi” dedi. Net bir açıklama değildi.

Ve tüm bunları takip eden normal bir insan olarak, ben bunaldım. Sizin de bunaldığınızı tahmin ediyorum.

Fenerbahçe Euroleague 3

Geçtiğimiz bahar Fenerbahçe Euroleague finalinde Olympiacos’u yenip Türkiye spor tarihinin en büyük kulüp başarısını elde ettikten sonra bu konu enine boyuna tartışılmış, biz de konuya istinaden fikrimizi şöyle belirtmiştik. O tarihten bugüne durduğumuz yer çok değişmedi. Bu tip başarılar, aşağıya doğru inerler. Euroleague kupası genç bir yerli sporcunun gözündeki ışık olur. Euroleague kupası Fenerbahçe’nin o gence yapacağı yatırımın filizi olur. Olmuyorsa, olması için gerekli teşvikler ilgili sporun federasyonunca konur. Bu tip başarılar mükafattır. Negatif olamazlar.

Ancak konuyu hâlâ tartışmaya devam ediyoruz, çünkü işin içerisine devamlı politik yaklaşımlar yediriliyor. Bir saniye bile sporu politize etmeden duramıyoruz. Her şeyi yaptığımız gibi, sporu da kimlik siyasetininin dar duvarları arasına sıkıştırıyoruz. Sahadaki oyuncuların pasaportunu önemli kılmamız bundan. Bunun ülke sporuna negatif bir etki bırakıp bırakmayacağına dair bir fikrimiz, bu konuda tahsilli bir araştırmamız, kalifiye bir verimiz falan yok; yabancı kuralını tartışıyoruz çünkü kimlik üzerinden kavga vermek artık bizim için gayrıihtiyari bir vaziyet.

Halbuki bu konuda geliştirilen argüman çok saçma. Galatasaray 11 tane uluslararası oyuncuyla çıktığı zaman Türkiye kulübü olmayı bırakıyor gibi bir hava var tüm beyanlarda. Bu neden? Biletlerini başka bir ülkeye mi kesiyor Galatasaray? Spor okullarını başka bir memlekete mi açıyor? Başka bir ligde mi top oynuyor? Deplasman için Sivas yerine Sivastopol’a mı gidiyor artık? Yoo. Galatasaray bir Türkiye kulübü. Bilmem kaç yüz yıllık bir İstanbul mektebinden çıkmış, ülke sporunun adını yurtdışında duyurmuş, Türkiyeli sporseverlerin milyonlarca muhteşem anısına sebebiyet vermiş bir kulüp. Kulübün kimliğini bu belirliyor.

Manchester United

Bunu tersten yaklaşarak ispat etmek de mümkün. Manchester United bir spor kulübü. Yüz yılı aşkın bir süredir faaliyet veriyor. Çok uzun bir süredir de dünyanın en değerli sportif markalarından biri ve yine çok uzun bi süredir İngiliz oyuncularıyla falan anılmıyor. Bugün ortalama bir çocuğa Manchester United’ı hangi oyuncularıyla andığını sorsanız alacağınız cevap arasında Fransız olur, İsveçli olur, İspanyol olur, Ermeni olur; İngiliz olmaz. Böyle iş yapmıyorlar çünkü çok uzun süredir.

Ancak yine de Manchester United bir İngiltere kulübü; çünkü üssü Manchester şehrinde. Tarihini İngiltere vatandaşları paylaşarak yazdılar. Bünyesindeki dünya yıldızlarını dilediklerinde canlı izleme hakkına sadece Britanya vatandaşları sahip. Bir gün Pogba, Ibrahimovic, Mata, Mkhitaryan gibi oyuncularla oynama hayaliyle altyapı maceralarına başlama lüksü de sadece oradaki gençler için geçerli. Her şeyi geçin, Manchester şehrini biliyor olmamızın en önemli sebebi United kulübü. Kulübün stadını ziyaret etmek için turistik gezi yapan insanlar var. Bu insanların uçakları kulübün oyuncularının kayıtlı olduğu ülkelere kalkmıyor. İngiltere’ye kalkıyor. Manchester United Şampiyonlar Ligi yarı final maçı oynayınca deplasmana gelmiş taraftarların yerel esnafa bıraktığı parayı esnaf alıp sahadaki oyuncuların memleketleriyle üleşmiyor. Kendi çoluğuna çocuğuna veriyor. Kalanı da vergi olarak Britanya devletine atıyor.

Eğer arzu edilen şey bir milli spor geleneği oluşturmaksa bunu zaten bir şeyleri eksilterek yapamazsınız. Yok istediğiniz şey Athletic Bilbao vari bir püritanlıksa, o zaman da küresel olma arzularınızla vedalaşmak zorundasınız. “Çok büyümek için yabancı lazım” diye bir şey demiyorum. Küresel futbol ekosisteminin yaşayan, nefes alan ve hareket eden bir parçası olmaktan fedakarlık etmeniz lazım sahada püritan bir kadro görmek için.

Emre Çolak

Yok derdiniz milli takım kalitesiyse eğer, o zaten dünyanın en saçma argümanı. Yabancılar serbest bırakıldı diye yerli oyuncular bir anda atomlarına ayrılmadılar ki? Bazısı kumaş yetmediği için küme düştü, bazısı yedek kulübesine çekildi, bazısı da yurtdışına çıktılar. İlk iki kategoriye uygun sporcuları zaten milli takımda neden görmek istiyoruz, üçüncü kategorideki sporcuları da neden dert ediniyoruz anlamak mümkün değil. Yani nedir Emre Çolak milli takıma La Coruna yerine İstanbul’dan gelsin ki daha az yorulsun mu istiyoruz?

İşte sorun şu ki, bu konuştuğumuz konularla hiçbir ilgisi yok bu durumun. Spor kimliklerle değil, sporcularla yapılır. Spor kulüpleri de isteseniz de, istemeseniz de bulundukları yerel kültüre ait yapılardır. Anılarını yerel kültürle biriktirir, en büyük şekillendirici etkiyi yerel kültüre yapar, hemen etraflarındaki ortamla beraber büyürler. Her şeyi kimlikler üzerinden konuşmayı bıraktıkları anda, devlet büyüklerimizin de hemfikir olacaklarına inanıyorum.

Siz ne diyorsunuz?

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.