Yazar: Bahriye Şevval Gülteki

Bazı insanlar vardır, onlar bunu hiç bilmeyecek olsalar da en yalnız anlarınızda oradadırlar. Aldığınız her karar sizi mezarlıklarla dolu bir labirentin başka bir dehlizine sokuyormuş gibi hissettiğinizde, kapının ardında kaybolmak istediğinizde ve gecenin karanlığında bir kâbustan uyanıp arayabileceğiniz kimse olmadığını anladığınızda onlar oradadırlar.

Kötü hissettiğimde yanımda olan şeyler -bu sitenin okurlarının pek çoğunun da olduğu gibi- edebiyattır, sinemadır, müziktir. Evet, sanat iyileştirir. Evet, sanat bize insan olduğumuzu ve bu işte yalnız olmadığımızı hatırlatır. Evet, klişe ama mesafeleri kaldırır aradan. Hiç görmediğiniz insanlarla bir bağ kurar aranızda, onlar gülüp ağlar hala gelirsiniz. Ama tüm sevdiklerimiz arasından bazılarının yeri hep daha ayrıdır. Varlığıyla bile güven veren dostlar gibidir onlar. Bugün benim için candan bir dost olan bir müzik grubun, Rehber’i övmeye geldim.

rehber3-900x580

Rehber dört insanın yol arkadaşlığıyla başlıyor: İlker Filiz, Soner Filiz, Serhad Özmen ve Özgün Akpolat. Zaten ayrı ayrı müzikle uğraşan insanlarken “Türkçe sözlü güzel müzik” icra etmek için bir araya geliyorlar. Yaptıkları müzik bir dinleyici olarak kendilerinin duymak istediği müzik aslında. İlk albümlerini kendi sitelerinde ücretsiz olarak yayınlıyorlar. Başlarda kayıt alabilecekleri profesyonel bir stüdyoları yok. Bazı şarkılarını kayıt altına almaları üçüncü oldukları Roxy Müzik Yarışması sayesinde oluyor.  Ama bu imkânsızlığı bir bahane olarak gören insanlar değiller ve yaptıkları işin biraz daha “samimi” kalmasından, dinleyicinin bu müziği arayıp bulmasından yanalar.

Karga Mecmua’ya verdikleri röportajda Soner Filiz, müzik konusundaki hassasiyetlerini şöyle anlatıyor: “Orta Dünya’da dünyanın müzikle yaratıldığı düşünülürse kötü müziğin, kendine esir ettiği insanlar gibi dünyaya da kan anlayabileceğine inanıyoruz.” Bu alıntı sayesinde kaydedilmiş parçalarının sayısının azlığını ve ara verdiklerini söyleyen o kısa notu daha iyi anlıyorsunuz. Yaptıkları işin ruhsuzlaşmasından korkan insanlar olduklarını bildiğimizden umutla bekliyoruz. Aradan uzunca zaman geçiyor, gruptan haber yok. Sonra bir gün bir bildirim geliyor Youtube kanalından; Rehber, 22 Eylül’de Fikret Kızılok’un anısına Düşler parçasını söylüyor, yıllar sonra.

Bu bildirim beni o kadar mutlu etti ki Rehber övdüğüm uzunca bir yazı yazmak istedim. Bende anısı olan her bir parça hakkında birkaç cümle lafım olacak – muhtemelen oldukça uzun bir yazı olacak – kemerler bağlansın!

Büyük Saat

Parçanın başında duyulan bir siren sesi – ki rahatsız edici diyebileceğimiz düzeydeki mekanik sesler Rehber’in alametifarikalarından biridir – bir tarla, tarlada bir avuç insan silueti ve kaçış…

[Kocaman tarlasındasın hayatın, bak şurada eteklerini yakan bir güneş var. Sonra kulaklarını sağır eden bir siren sesi duyuyorsun. Kalk, toparlan. Aç gözlerini. Karşında bir kamera var, kaydediyor seni. Güneşin her batışını bir son zannediyorsun, ama daha değil.]

“Her günün bir akşamı, gecesi, sabahı

Sonrası var

Gördüğüm uzun yolda

Çetrefilli kavga döngüsü var.”

Müziğin tekrar kopuşu ve döngünün sonsuza gittiğini hissedişin… İstediğin kadar sallan dur, ayakların yere basacak. Ayak bastığın her yer senin memleketinken, her yerden sürgün yiyip yurtsuz kalacaksın. Şakaklarındaki dövmeler her geçtiğin yerde ele verecek seni. O beyaz attan daha defalarca kez düşeceksin.

“Hayat sürerken öldüm

Zamanı günle böldüm

Gerekli miydi, gördün

Karanlık işte.”

Bu dünyada yapayalnızsın.

“Bitti işte.”

Ruh

Bazen, sevdiğim kurgusal karakterlere uygun olduğunu düşündüğüm çalma listeleri hazırlıyorum kafamın içinde. Bu listelerde Sait Faik’in karakterleri hep Ruh dinliyor oluyor sokaklarda avare avare dolaşırken. Çünkü Ruh, her gün aynı göz haliyle uyananların, hep yolda olanların ve o yolda tek azığı düşleri olanların şarkısı. Canınız sıkkın olduğunda ve o his geçsin diye kilometrelerce yürüdüğünüzde kulağınıza çalınan şarkı. Sokağın sesi. Bir kış gecesinin soğukluğu. Çıkma ekmek bulma umudu.

O tanıdık girişiyle önce kalbini sıcacık eder:

“Turp günlerinden bir gün sabah beş,

Dilimde bir şarkı, nasılsa beleş.”

Ve sonra bir soruyla ortada bırakır.

“Sende var mıyım, sende yok muyum?”

Sorgu

Grubun ilk bestesi ve beni en çok etkileyenidir. Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen gecelerin sabahında beliren kocaman bir soru işaretidir. Zor zamanlar için hep aklınızın bir köşesinde saklı durur. Çünkü her dinlenişte yıpratır, yorar, kırar insanı. Durduk yerde açıp dinlemeye cesaret edemezsiniz, bir zamanı vardır. O zamanda usulca gelip oturur ve “Anlat dinliyorum.” der insana.

Bilir

Neyzen Tevfik ve John Lennon’u birleştirme fikri, hakikat çıkmazı şu dünyaya kattığınız en güzel şeylerden biriydi.

İpucu

Sanki hayatla ilgili gerçekten de ipucu vererek kırılmasını istemediği birini kollamaya çalışır gibi bir hali var bu şarkının. Ben bu şarkıyı her dinlediğimde, şarkıyı söyledikleri salonun bir köşesinde sızmışım ve üstümü bir babaanne yorganıyla örtmüşler gibi hissediyorum. Sanki orası artık benim de evimmiş gibi… Öyle garip, şefkatli bir yönü var bu şarkının benim için.

Sıfır

Sorgu’nun buruk halinin aksine hayata karşı sinirli bir duruş var bu parçada. “Bir defa da Ikarus kazansa ne olur sanki?” diye hesap soranların ve güneşe bakıp neden ölmek zorunda olduklarını sorgulayanların şarkısı.

Aynı sinir İsyan’daki “Cevap ver yalnızlık.” ile devam edip Gerçek’te zirveye ulaşıyor.

Gerçek

Öyle yazılmış olmasa da, ben bu parçayı bu dünyaya sığdıramadığımız tüm insanların anısına yakılmış bir ağıt olarak dinlemeyi seviyorum.

“Sevincim kursağımda

Hep bir el var arkasında

Kaçıştık dört bir yana

Sorduk ama bulamadık.”

Sahi, ellerinde taşlarla bizi bekleyen maskeli yüzlerin ardında kimler vardı be Rehber?

Yaşatmadın.”

Daha çok şarkıyı uzun uzun övmek, sevdiğim bir takım şairlerden alıntılar yapmak isterdim ama bu yazı çok uzadı. Sadece bir “Hoşgeldiniz ve her şey için teşekkürler.” yazısı olmasını amaçlamıştım aslında.

Ama parmak hesabıyla saydığımız yıllarda fazlaca özlemişiz sizi. “Sizi tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.” Umarım düşleriniz başımızdan eksik olmaz, umarım devam edersiniz.

Ve bir umarım daha: -buraya kadar okuduysanız eğer, tebrikler ve teşekkürler pek sevgili okuyucu- umarım, küçük misyonerliğim amacına ulaşmıştır ve biraz da olsa açıp dinleme isteği uyandırabilmişimdir sizlerde.

Bir Geekyapar klasiği olarak, Rehber’in dönüşünün hissettirdikleri hakkında yorumlarda buluşalım, -Sevgilerde.

Author

Geekyapar okurları Yazı Çağrısı altında toplaşıyor, belirlenen konularda kalem coşturuyor. Sen de parçası olmak istiyorsan, duyuruları takip et!

3 Comments

  1. Ben bu parçalara yurtdışından malesef ulaşamıyorum. Spotify error veriyo 🙁

    • Meltem Deniz Doğan Reply

      Hakkını teslim etmek için spotify üzerinden verdik şarkıları ancak teşvik etmek gibi olmasın, başka çare yoksa farklı platformlar üzerinden dinleyebilirsiniz sanki 🙂

  2. Yazı için kaleminize sağlık.. Bir sorum olacak; Büyük Saat şarkısının sözleri kime ait bilgisi olan var mı ?

Serhat için bir cevap yazın Cevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.