Yazar: Safa Emre

Binlerce yıllık bir soru var masada; bir üretimin sanat eseri olup olmadığını nasıl tespit ederiz? Benim kafamdaki temel sanat tanımına göre, sınıflandırmayı yapmanın en garanti yolu, eserin bir duygu tetikleyip tetiklemediğine bakmak. Basitçe, bir üretim sizde bir hissiyat uyandırmayı başarıyor ise o bir sanat eseridir.  Eserin tetiklemesi ile sizde canlanan duygunun ne olduğundan bağımsız bir durum bu tabii ki; bu duygu hüzün olabilir, keder olabilir, korku olabilir ve tabii, mutluluk olabilir. Bugün üzerine kelam edeceğim müzisyen topluluğunun kendisine hedef edindiği şey de bu, etrafa neşe saçmak.

cloud cult

Cloud Cult ‘deneysel’ ön sıfatıyla da sıkça betimlenen bir indie rock grubu. Serüvenlerine başlangıç tarihleri 1995. Amerika Birleşik Devletlerinden, Minesota eyaletinden çıkmalar. Aslında çoğul eki kullanmama rağmen grup temelde bir insanın etrafında, onun vizyonu ile şekillenmekte, o kişi Craig Minowa. Cloud Cult, Minowa’nın kendi solo eserlerine katkıda bulunması için çeşitli müzisyenleri yanına almaya başlaması ile bir grup oluyor. O günden beri Minowa dışında bütün elemanlar geliyor geçiyor, gruba verebileceklerini verenler işin içinden çıkıyor, tek sabit eleman olarak Minowa kalıyor ve etrafındaki müzisyenler yenileniyor.

Müzikal değerlendirmesini yapmadan önce Cloud Cult’ın bahsetmezsek ayıp edeceğimiz bir tarafına değinmek lazım; çevrecilik. Grup çevreci bir grup ama lafın gelişi çevreci değil, sadece şarkı sözleriyle “Dünyayı korumalıyız” benzeri sloganlar atıp, pratikte bu doğrultuda elinden gelen eylemleri uygulamaya geçmeyenlerden değil. Cloud Cult çevre hassasiyeti konusunda aktivist bir grup. O kadar ki bunu, grubun konsepti olarak kendilerine belirlemiş durumdalar. Mesela grubun 1997’den beri tüm albümleri Earthology Records isimli, Craig Minowa ve grubun aynı zamanda görselleri ve tasarımları ile ilgilenen kardeşi Connie Minowa tarafından kurulan, çevrecilik temelli müzik şirketinden çıkıyor. Şirketin binası, kardeşlerin kendilerine ait olan organik çiftliğin içinde ve geri dönüştürülmüş plastik ile atık ağaçtan yapılma bir bina ve bütünüyle jeotermal enerji kullanan bir yer. Hatta bu kadarla da kalmıyorlar, Earthology Records etiketi ile çıkan bütün albümler CD’den kapaklara kadar bütünüyle geri dönüştürülmüş atıktan üretiliyor.

Grubun çevre tutkusundan bahsettikten sonra şimdi ise masada başka bir binlerce yıllık soru duruyor; sanat, sadece sanat için mi yapılmalı yoksa başka çıkarların devreye girmesi makul mu? Veya şöyle söyleyelim, satışından kâr elde ediliyor olması, sanat üretiminin özüne uygun mu? Bu soruya Cloud Cult zor olan cevabı veriyor ve hayır diyor. Minowa kardeşler yine kendilerine uygun biçimde felsefi olarak kabul ettikleri esası uygulamaya da geçirip albümlerinin satışlarından gelir elde etmeyi reddediyor ve Cloud Cult’ın fiziki albüm satışı gelirlerini genellikle küresel ısınma ile savaşmaya odaklanmış hayır kurumlarına dağıtıyor.

Grubun müziğinin temel hissiyatını oluşturan duygunun “neşe” olduğunu söylemiştim, şimdi onu biraz açmak lazım. Kimi günler, kimi zamanlar vardır ya hani, sanki hayatınıza tutulmuş ışık bir yerlerden kısılmış gibi hissedersiniz; yataktan kalkmak, yaptığınız şeyi yapmaya devam etmek istemezsiniz. İşte Cloud Cult, o kara günlerin dostu olacak bir müzik icra ediyor. Her melodisinden pozitiflik akıyor, vokaller sanki gülümsenerek söylenmiş gibi hissettiriyor. Sadece neşeli ritmler bulup melodik olarak pozitiflik akıtmakla da yetinmiyor Craig Minowa, bir yandan da şarkı sözleri ile müzikal temasını güçlendiriyor. Sürekli olarak kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak motive edici sözler çınlıyor kulağınızda. Israrla böyle bir pozitifliğe maruz kalınca insan, istemsizce karşılık verirken buluyor kendisini. Dolayısıyla benim için mutsuz zamanlarda açılan bir Cloud Cult albümü, bitmesine yakınken ruh halimi az veya çok değiştirmiş oluyor. Albüm bunu yaparak belki de yaratıcısının tasarladığı “görevi” yerine getirmiş oluyor.

Mutsuzluk, bir düşman olarak bellenip sürekli savaşılması gereken bir şey mi orası tartışmaya açık lakin içinde bulunduğumuz her hissiyatın bizi değiştirip yeniden şekillendirdiği konusunda kimsenin itirazı olmayacaktır. Dolayısıyla mutsuzluğun içine teslim olmak, uzun vadede pek mantıklı bir davranış gibi gelmiyor bana. Hatta bir adım daha ileri giderek insanın, hayatta temel motivasyon noktalarından birisi olarak, mutsuzluk ve kendisini mutsuz eden şeylerle savaşmak fikrini benimseyebileceğini düşünüyorum. Cloud Cult, bu ebedi savaşımızda bize yarenlik edecek iyi bir dost olabilir belki.

Author

Geekyapar okurları Yazı Çağrısı altında toplaşıyor, belirlenen konularda kalem coşturuyor. Sen de parçası olmak istiyorsan, duyuruları takip et!

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.