NBA’i bizim neslimizin sevmeye başladığı yıllarda, yani 90’ların ortasından, 2000’li yılların ortalarına kadar geçen periyotta, NBA’de şovmen oyuncular vardı. NBA dergileri onların posterlerini basardı, Adidas’tan onların ayakkabıları çıksın diye beklerdik. Onlar maç içerisinde panyadan smaç vururlar, fastbreak yakaladılar mı en az bir 360 denerler, kalabalık boyalı alanlara girip akrobasiyle sayı üretmeye çalışırlardı. Genelde de iki ya da üç numara oynayan oyunculardı bunlar. Jason Richardson, Baron Davis, Tracy McGrady, Vince Carter, Allen Iverson, Kobe Bryant

Şimdi dönüp bir etrafınıza bakın. 2016-17 NBA sezonu, tarihin en iyilerinden biri olarak ilerliyor. Başı çeken iki takım var gibi gözükmesine rağmen, Brooklyn Nets, Denver Nuggets ve Phoenix Suns harici izlemesi zor bir takım bile yok. Isaiah Thomas‘ın 4. çeyrekteki hükmü, Westbrook‘un triple double ortalaması, Davis‘in roket tadındaki oyunu insanı mest ediyor. Hemen hemen her takımda bir adet patlamaya meyilli oyuncu var. Ama hiç kimse şov yapmıyor. Gerçekten, bir NBA posteri satın alacak olsam, kuruşumu 2006 sonrası NBA’ine basmam.

Ben bunun LeBron ile ilgili olduğunu düşünüyorum. 

04 LeBron JAmes

LeBron James, an itibariyle dünyanın en büyük basketbol yıldızı. Buna hiç şüphe yok. Daha öncesinde gelmiş geçmiş en iyiliği sorgulanamaz kabul edilen Michael Jordan’ı tahtından indirip, tacı LeBron’a teslim etmek ciddi ciddi konuşuluyor. Ligin en çok para kazanan oyuncusu, lige en çok para getiren oyuncu, ve her şeyden de önemlisi, şöhreti ile yeteneği arasında doğru bir orantı var. Hiç haddi olmayan iki Cleveland takımını finale çıkartması, gittiği her takımın arkasından vasatlaması, istatistiksel olarak asistleriyle şut yüzdesi arttırma konusunda muazzam bir tablo çizmesi LeBron’u bu konumunda dokunulmaz yapıyor.

Ama işte, ligi LeBron tarzı domine eden oyuncular, bunu sadece saha içerisinde yapmazlar. Dedik ya, NBA dergileri poster basacak. NBA oyuncularının duvar kağıtları olacak, videoları dönecek. Ve genç basketbolcular, liseliler, orta okullular, ligi domine eden her kimse ekseriyetle onu örnek alacaklar. Yani bir anlamda, LeBron’un bulunduğu konumda olan oyuncular, örnek figür olurlar. Rol model olurlar. Ve yavaş yavaş, çok bir şey de yapmayarak, ligin kültürünü değiştirirler. 

Biz şu an LeBron’un çağındayız. Bütün bu farklılık da, ekseriyetle ondan kaynaklanıyor aslında. Yıllardır NBA, smaç yarışmasına katılmayı reddetmiş, ısrarlı bir biçimde skor yapmak kadar boştaki arkadaşını bulmayı da tercih eden, başını önüne eğip çalışan, skandalsız ama bir o kadar da sıkıcı bir süperstarı izliyor. İşin enteresan tarafı, beraber girip ligi değiştirdiği 2003 NBA draftı komple o oyunculardan oluşmakta: Melo, Bosh, Wade, Korver, Hinrich, West… Ama tüm bunları birbirine bağlayan tek bir unsur var, o da LeBron James.

James rekabetçi, ama Kobe’deki gibi dışarıya vahşi smaçlar olarak tezahür eden bir sapkınlık derecesinde değil. James akrobatik, ama maç içerisinde panyaya top atan T-Mac kadar cesur değil. James patlamaya müsait, ama tüm sahayı deparla geçip Francis, Richardson, Davis gibi ters smaçla bitirmek gibi huyları yok. James’in damarlarında sokak basketbolu yok. James motorunu sadece iş etiğiyle, görev odaklılıkla, çözüm buluculukla yakıyor. Ve bu da hem lige, hem onunla yarışan paydaşı büyük oyunculara, hem de alttan gelen nesle figür oluyor. Çünkü en basitinden, bu adamın yöntemi, bu adama işlemiş işte, nedir?

giannis1

Peki geri gelirler mi? Mümkün. Şu an bazı takımlarda, ekseriyetle yedek oyuncu olarak bahsettiğimiz damarda sporcular bulunuyor. Zach LaVine gibi, Aaron Gordon gibi. Bir ara Blake Griffin’in de öyle olacağına inandık örneğin, ama sonra bekleneni vermekten çok uzak bir yerde bulduğuyla yetinmeye başladı. Westbrook belki de o şovmen oyuncuların damarından giden son süperstar, ama o da estetik bir şovdan ziyade, agresif bir rekabetçilikle ön plana çıkıyor.

Büyük ihtimalle, bir sonraki büyük yıldız iki ekolün bir karması olacak. Alttan gelen iki isim, bunu biraz doğrular nitelikte: Joel Embiid ve Giannis Antetokounmpo. İkisi de şu an itibariyle NBA’in en parlak genç yıldızları arasındalar. Ve en önemlisi, ikisi de gerektiğinde iş, gerektiğinde şov olarak yaklaşıyorlar spora. İkisinin de yurtdışı menşeli olmaları, kuşkusuz bunda bir etken. Zira ikisi de, yaşıtlarının aksine hayatlarının ve sporla tanışıklıklarının ilk on altı – on yedi senesini LeBron ekolü tarafından domine edilmiş bir basketbol kültüründe geçirmediler, ancak ikisi de ergenliklerinin finallerini Amerika’da yaptı. O yüzden, melez bir süperstar yolda olabilir bu ikisinin ışığında. Umarım da öyledir. Şöyle güzel posterler asmayı özledik duvarlarımıza.

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.