Hayatının en önemli yıllarını Ankara’da geçirmiş bir insan evladı olarak –ki Ankara’lılar bunu anlayacaktır– varlığımın büyük bir bölümü şehri doğru düzgün görmemiş insanlara karşı savunmakla geçiyor. “Gri kent” derler, kilometre kare başına düşen park sayısı pek çok büyük şehrin üzerindedir. “Sanat yok” derler, Türkiye’nin pek çok önemli müzik grubunun, tiyatrocusunun Ankara’dan çıktığını es geçerler. “Para yok” derler… E o şehir de biraz ondan güzeldir zaten.

Yalnız işte benim bu meşru müdafaalarım genelde şehrin yönetimine gelince duruyor. Dile kolay, yirmi bir senedir aynı adam tarafından yönetilen bir şehir var ortada. Dolayısıyla –Ankara’lı olmayanın anlaması zor ama– bu yönetimin şehre etkilerini hissetmemek mümkün değil. Bu sadece dış basının dikkatini çeken savaşan Transformers’lar ki bizce ülkenin silme gizli geek olduğunu ispatlıyorlar, diğer sebeplerle beraber– gibi sudan sebeplerden ibaret değil. Kırpılan parklar, yapılan yollar, yapılamayan ve trafik işgal eden binalar, otobüs saatleri ve tabii ki metrolar.

Vaktinde Ahmet Hakan, Melih Gökçek’e Twitter’dan yüklenirken –ülkeyi bu cümleyi kurmama sebebiyet verecek hâle kim getirdiyse elleri dert görmesin– çok fazla metro haritası kullanırdı. Bir tarafta birbirine geçmiş örümcek ağı gibi karmaşık Londra haritası, bir tarafta ise bir adet kırmızı, bir adet yeşil çizgiyle yetinmiş olan Ankara metrosu. O yüzden, neden bilmiyorum, geçenlerde çıkan Dinosaur Polo Club oyunu Mini Metro‘yu görünce, aklıma direkt olarak Melih Gökçek geldi. Ankara’ya üçüncü bir metroyu yıllar boyu kazandıramayan Gökçek’in yapamadığını yapmak için hırslanıp oturdum oyunun başına. Sonra da ne hikmetse, adama hak verip kalktım…

Mini Metro 1

Çok sarih konuşayım, şu an Steam hesabımda oyunun yanında yetmiş dört dakika gibi bir emare var. Yani ben henüz oyunu bir futbol maçı süresince dahi oynamadım. Ama bu kadar az uğraşmama rağmen, böyle bir yazıya kalkışacak cesarette görüyorum kendimi; zira Mini Metro öyle altı saatlik blok bir tecrübe sunan, ya da oynadıkça derinleşmesi için tasarlanmış bir şey değil. Dino Polo Club ekibi, bunu oturup siz yarım saat – kırk beş dakika beyin egzersizi yapın diye tasarlamış. Bilakis, oyunun bu yüzden mobile çıkmamış olması cinayet gibi geliyor bana.

Yani evet, şöyle girift bir tecrübe beklemeyin Mini Metro’dan. Beklemeniz gereken, ve bulacağınız şey gayet rafine bir bulmaca oyunu. Mini Metro özünde ilk ekran görüntüsüne bakınca ne anlıyorsanız o. Metro durakları arasında çizgi çekerek, vatandaşın refahını gözetmeye, toplu taşıma akışını sağlamaya gayret ediyorsunuz. Durakları siz inşa etmiyorsunuz, onlar rastgele etraftan peydah oluyorlar. Yeni bir durak çıkınca, tutup hatlar arasında çizgi çekerek, haritanızı optimize etmeye çalışıyorsunuz. Durakların şekilleri bir anlam arz ediyor. Her durağın yanında çıkan şekiller, o durakta bekleyen yolcuların gitmek istediği istikameti işaret ediyor. Yani bir durakta çok fazla yıldız yığılması varsa, siz o durağı bir yıldıza güzel şekilde bağlayamamışsınız demektir. Duraklara ekstra vagon, lokomotif atmak da mümkün bu arada.

Mini Metro 3

Yalnız burada kilit bir nokta, sizin hiçbir şekilde kaynak yönetmiyor olmanız. Ekstra hatlar, vagonlar, lokomotifler ve tüneller size haftanın sonunda kendiliğinden geliyorlar. Daha doğrusu, bir lokomotif kesin geliyor, ikincisi kaynağınız ise rastgele seçilmiş iki opsiyon olarak önünüze geliyor, birini tercih ediyorsunuz. Hiçbir şekilde “aman param kaldı mı, tüh şu biletleri kesmeyeydim” kafasına girmediğiniz için de oyun durak optimizasyonu meselesine dev odaklanabiliyor.

Bu garip bir netlik sunuyor size. Oynarken, gerçek iyi bulmaca oyunlarında olması gerektiği gibi kilit mekaniğe odaklanabiliyorsunuz. Bu da oyunun yaptığı işi aza indirip, onu çok iyi yapmaya başlayabilmesi demek. Bu noktada geliştiriciler bence muhteşem bir karar vermişler. Oyunu tam anlamıyla bir tycoon oyununa çevirip yutamayacakları lokmaları dişlemek yerine, basitleştirmişler ve bir anda az, çok olmuş. 

Mini Metro 5

Bunun üzerine de gayet güzel süsler atmışlar. Oyunun çok tatlı, rahatlatan bir yordamsal müziği var. Üç farklı modu mevcut; birinde duraklar dolup taşabiliyor yalnız koyduğunuz hattı kaldırabiliyorsunuz; birinde yine duraklar dolup taşabilse de koyduğunuz hat kalıcı; sonuncusunda ise ebediyete kadar dolmayan hatlarda keyif çatıyorsunuz. Aynı zamanda farklı haritalar koymuşlar, Londra, Berlin, Paris, Melbourne gibi. Bunlarda da oynanış nüansları var. Paris’te duraklar daha kesik kesik, New York’ta köprüler daha mühim, Londra biraz ortaya karışık.. E hepsi de mantığı oturtana dek zor tabii ki.

Demem odur ki; elbette yirmi senede bir metronun bitemediği belediyelere empati kurmanın bir anlamı yok. O işin şakası. Yalnız yine de “benim gibi adamlar başında olsaydı bu metroya n’olurdu?” diye sormak ve cevap bulmak istiyorsanız, Mini Metro bunu sağlayacak kadar net ve temiz bir oyun. Tabii en nihayetinde soracağınız “e benim gibi adamlar mı bunun başında, Allah Allah, uzmanı neredeymiş?” sualinin bir cevabı olmayabilir…

Oynamak isteyenler için, Steam linki şu istikamette. Şahsen öneririm…

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.