Yazı dizisi:

Merhabalar.

Yazı dizisinin önceki bölümlerinde, Dramatik DM`lik derken neyi kast ettiğimizi, uzun süreli oyun tasarlamayı ve yüksek levellardan korkmamayı anlatırken son olarak oyunlarda “ölüm” olgusuna değinmiştik. Bunları yazarken hem herkes bildiği hem de fantastik rol yapma oyunlarına ilham veren yapıt olduğu için Yüzüklerin Efendisi örneği üzerinden ilerlemiştik. Ve ikinci bölümün sonunda “Ölüm ve sonrası, Gandalf durumuna düşenler” konusu üzerinde duracağımızı söylemiştik.

Artık, büyük hatalar yapmayan ve buna rağmen ölmek istemezken karakterinin ahlaki yapısı, sadakati yada rolünün gereği öleceği bir duruma kendini sokan karakterlere belli ölçüde ve tutarlılıktan taviz vermeden, tölerans göstereceğimizi biliyoruz.

“Run you fools!”

Buna rağmen ölenler olacaktır. Hem de görevinin, amacının bitmediğine inanan ve ölmek istemeyen oyuncular ölebilir. Gözümüzde (yada filmi değil kitabı baz alıyorsanız aklımızda) canlandıralım. Gandalf, Khazad-dum köprüsünde Balrog ile karşılaşır. Tükenmiş gücüne rağmen yüzüğü, dostlarını ve görevi kurtarabilme ihtimali olan tek kişinin kendisi olduğunun bilincindedir. Düşme ihtimali yüksek olmasına rağmen köprüyü yıkar, Balrog`u aşağı atar ancak kendisi de düşer. Buraya kadarını biliyoruz. Hatta filmde, gizem duygusunu yok ederek nasıl döndüğünü ve başına neler geldiğini de bir güzel bize gösterirler. Sözün özü, Gandalf ölür ancak Orta Dünya`ya geliş amacını henüz tamamlamadığı için çok daha kuvvetli varlıklar tarafından geriye döndürülür. Hem de daha büyük güç ve bilgelik sahibi olarak…

Resurrection Spell = 1000 gold

DnD bazlı oyunlarda, ölen karakterleri geri döndürecek bazı büyüler ve eşyalar var. Diğer sistemlerde de genelde ölüm mutlak bir son değildir. Akla gelen çoğu rol yapma oyununda bu engel bir şekilde aşılabilir.

Tabi DnD bazlı oyunlarda, kasabalardaki rahiplerin belli bir para karşılığında resurrection (diriltme) büyüsünü uygulamalarına şahsen son derece karşıyım. Bir tanrının ve rahibinin, aynı inanışta olmayan hele ki muhtelemen aynı yönelimde bile olmayan insanları sorgusuz sualsiz diriltmeleri bana abes gelir. O ruhu iyice araştırıp, gelecekte kendileri için potansiyel bir müttefik ve din kardeşi görüyorlarsa o ayrı konu.

Ancak diriltmeyi, oyuncunun arkadaşları yada aynı yönelimden yada belki aynı şehirden dostu olan başka karakterler deneyebilirler. Fakat DnD için bu büyülerde daima “merhumun ruhunun özgür olması ve geriye dönmeye istekli olması” şartı konulur. Yani henüz öldüğünde ruhu tutsak alınmış olabilir, ölünce gittiği boyutun yönetici varlıkları bu ruha erişimi engelliyor olabilir. Tabi amacını gerçekleştirdiyse ve güçlü bir inancı varsa, gittiği boyut onun için kişisel bir cennet olabilir. Bu durumda amacını yerine getirmiştir ve dirilmek istemeyebilir. Yada daha basitçe, oyuncu o karakterden sıkılıp yeni bir şeyler denemek isteyebilir.

“Açılın ben rahibim!”

Fakat biz esas örneğimize geri dönelim. Oyuncu iyi oynarken mecburiyetten öldü ancak dönmek istiyor. Fakat çevrede para için büyüsünü satan rahip yok, arkadaşları arasında benzer güçleri olan adam bulunmuyor. Hatta çevrede kayda değer herhangi bir şehir, kasaba vs. de yok. Toplumdan epeyce uzakta görev yapıyor olabilirler. Devasa bir çölün ortasında, kutup bölgelerinde, tehlikeli yaratıklarla kaynayan dağlarda, ıssız bir adada yada yerin altında bulunabilirler.

Bu durumda, oyuncunun inancına çok yakın (yada doğrudan tapındığı) bir tanrı yada güç, diriltme yapacak bir adamını o bölgeye yönlendirebilir. Civarda kalabalık olmasa da bulunan bazı ırklar olabilir. Bu ırklar geleneksel tanrı/rahip/divine büyü türündeki diriltme büyülerini bilmiyor yada yapamıyor olabilirler ancak farklı metodları, kutsal eşyaları yada güçleri olabilir. Hepsinin ötesinde ölüp, nasıl olduğunu bilmeden kısa sürede dirilebilir, başka bir yerde oyuncuların karşısına aynı şekilde (yada başka bir vücutta) çıkabilir. Nasıl döndüğünü kendisi ve diğer oyuncular bile bilmeyebilir. Bunu çözmek bile başlı başına bir gizem ve görev haline gelebilir.

Neticede, oyuncunun ölümden dönmesi görülmedik bir şey değildir. Yine de bir önceki yazıda söylediğimiz gibi hep son anda kurtarılan adam için, oyunun inandırıcılığı ve zorluğu değerini kaybediyorsa, sürekli ölümden geri getirilen biri için de aynı durum geçerli olacaktır. Şahsi görüşümdür, 1-10 oturum arası bir oyunsa en fazla bir, ondan fazla kez oynandıysa (ister yirmi ister yüz oturumluk bir oyun olsun) diriltme sayısı en fazla iki kez olmalıdır. Hiç bir oyuncunun, ne kadar uzun sürerse sürsün herhangi bir campaign`de üç kez diriltilmesine sıcak bakmıyorum. Ancak sizin hikayenizde bu rakamlar çok daha fazla artabilir. Eğer hikaye bunu destekliyorsa ve oyuncular memnunsa sorun yoktur. Farklı gruplarla şimdiye kadar yüzlerce kez oyun oynattım ve yanlış hatırlamıyorsam tüm bu oyunlardaki; farklı karakterlerin toplam dirilme sayısı dört oldu. Tabi ki bunların hepsi farklı oyunlarda olmuştu.

Bu yazının özetine gelirsek ; Bir şekilde ölen ancak karakterinden memnun, oyundan memnun, devam etmek isteyen oyuncular için hikayeyi bozmayacak şekilde geri dönüşlere ön ayak olmaktan çekinmeyelim.

Yazının dördüncü ve son kısmında, çoğumuzun aklında dolanan ancak dile gelmeyen “Arwen`le evlenip oyunun sonunu görebilir miyiz?” sorusuna cevap arayacağız.

Author

Bık bık bık bık, bık bık : Bık - bık bık bık? Bık - bık bık... Bık - BIK!!! Bık - Bık, bık, bık, bık bık...

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.