Arkadaş bende şans yok ki, laptop çalışsa internet kesilir, internet çalışsa evde süt biter gibi bir çok talihsizliği atlattıktan sonra tekrar yazılarıma devam edebiliyorum. Lafı çok fazla uzatmadan bu haftaki incelememize başlayalım. Buyurun sizi sığınak kısmına alalım…

Bu yazımız piksel sevmeyen kişilere değildir! İlk yazmam gereken şey, oyunumuz, günümüz oyunları gibi müthiş grafikler ve şahane ses efektleri gibi şeyler barındırmıyor. Peki sonucu etkileyen seçimler barındırıyor mu? Eh yani bir nebze.

Screen_Shot_2014-10-20_at_4.36.32_PM
Buralarda fazla oyalanamam evde domuzum bekler…

Oyunumuzda bir sığınak bulmuş olan bir adamı canlandırmaktayız. Atom bombasının atılmasına çok az bir vakit kala, çevrede dolaşarak, zaman zaman bilmeceleri çözerek, insan ve zombi (zombi? zombi evet) gibi varlıklarla etkileşime geçerek yiyecek ve su bulmaya çalışıyoruz. Bomba atıldıktan sonra belli bir süre dışarı çıkılmayacağından, bir aylık kaynak bulmak önemli.

Aslında oyunu bize ittirdiği -neredeyse sunduğu diyelim- en önemli şey ahlaki kararlar. Etrafta dolaşmaya başladıkça bir çok kişi ile karşılaşacak, bu insanların hepsine yiyecek ve su yetmeyeceğinden dolayı kimi sığnakta kalacak, kim dışarıda mundar olacak onun kararını vereceğiz. Kimi “yasal olarak hakkım, beni almazsan seni mahkemeye veririm” diyerek akıl çelmeye çalışacak kimi ise daha çok Babam ve oğlum şeklinde paçayı yırtmaya çalışacak. Hayvanlar da verilecek olan kararları etkileyeceği için iş sarpa sarıyor…gibi.

Aslında oldukça aradayım. Bir kere “Eyvah bomba geliyor, sığnağa sen gel sen gelme, bu kararı oyuncu versin, verdiği karardan dolayı da vicdan azabı çeksin, uyuyamasın” tadındaki konu hiç işlenmemiş bir şey değil. Konu standart olsa da işleniş iyi olabilir de diyemeyeceğim çünkü oyundaki bir kaç nokta hariç, insanı çok vuran, düşündüren, kaşındıran bir kısım da yok. İlginç şeyler var evet ama oyun çok bağlayıcı değil. Genel olarak karşımıza çıkan karakterler fena değil ama çok kaliteli oldukları söylenemez.

Screen_Shot_2014-10-20_at_4.23.41_PM
Hayatta prensipler çok önemlidir. Mesela karakterimiz bir zombiyle karşılaşınca silahında kurşun yoksa ölüyor. Elinde alet çantasıymış, tahtaymış, asla bunları kullanmıyor. Bakış açısı tabi hep bunlar…

Bir de tabi zombi meselesi var. Bu arkadaşlar etrafta gezinip olaya ekstra gerilim katma amacındalar. Oyundaki başarılı kısımlardan bir tanesi olduğunu söyleyebilirim. Başta da paylaşıldığı gibi, bir zombi ile yakınlaşırsanız (yani burun buruna gelirseniz diyelim, neler düşünüyorsunuz) oyun duruyor ve ne yapacağınızı soruyor. Kurşununuz varsa şanslısınız. Ama yoksa öldünüz demektir. Esc ile çıkmak da faydasız. Vur, vur kafasından vur. Ama kurşun var diye devamlı aksiyona girebileceğinizi sanmayın. Ben oyunu bitirinceye kadar yaklaşık 4 kurşun bulmuştum. Yani amaç karar vererek ızdırap çekmek, Rick’liğin lüzumu yok.

Özetlemek gerekirse The Sheltered, bildiğimiz bir konuyu, bilmediğimiz bir şekilde işlemeye çalışmış, hani niyeti iyi, ama sadece niyetinin iyi olduğu bir oyun. Old School rpg severlerin bir nebze hoşlarına gidebilecek olan oyunumuz, an itibari ile Steam’de 4 TL. Çok bir şey vaad etmiyor ama birkaç saatinizi öldürebilir, sonra da “artık sistemimi yenilemem gerekiyor, yoksa sonsuza kadar bu tür oyunlarda kalabilirim.” diye düşünebilirsiniz.

Hayatta hem fiziki hem de ruhani sıkıntılarınızdan kaçabileceğiniz sığnaklar bulmanız dileğiyle.

PremiseTrailer.mov

Author

Lisans bitti, yüksek lisans bitti, askerlik bitti ama yazmaya ve FRP'ye olan ilgisi bir türlü bitmedi. Tam bir Frp tutkunu, hoş sohbet, biraz umursamaz biraz da tembel. Nerede kötü adam varsa onu sever. İyilikten hoşlanmayan bir süper kahraman. Bir Batman değil ama bir Robin. İzini bulmak için Facebook'a Seçkin Özcan yazmanız yeterli. Face'i var, sohbet için. Bir de artık kızılı var.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.