Uzun zamandır gerçekten parasını hak eden bir Total War oyunu bekliyordum ki, Atilla imdadıma yetişti. Rome II rezaletinden sonra beklentimi çok düşük tutmuştum. Ancak karşıma, belki de tüm Total War serisinin, en iyisi olmasa da en iyi ilk üçü arasına girebilecek bir oyun çıktı. Önceki yazımda Atilla ile nelerin değiştiğini, nelerin yeni geldiğini yazmıştım. Bu yazımda da, kendimce, Attila oynamak için bazı nedenler bulup sizlerle paylaşmak istedim.

Görsellerin üzerine tıklayıp büyütebilirsiniz.

1. İç siyaset çok daha gelişmiş

01

Artık aile ağacımız var. Kim kimin çocuğudur, kim evlatlıktır; kim evli, kim bekar; hangi kızımızı hangi aileye versek, bunların siyasi ilişkileri ne durumdadır gibi detayları görebildiğimiz gibi, yönetebiliyoruz da. Bu da, başına geçtiğimiz ülkenin iç siyasetini, dolayısıyla askeri ve kamusal alanlarında nasıl gelişmeler olacağını kontrol edebilmemizi sağlıyor. İç siyaset, neredeyse başlı başına bir oyun haline gelmiş durumda ve neyin ne olduğu, nasıl yapılacağı, nasıl sonuç vereceği çok daha anlaşılır durumda.

 

2. Dış siyaset artık anlamlı hale gelmiş

02

Dış siyasette artık her ülkenin başka bir ülkeye yaklaşımını tam olarak, sebepleri ile birlikte görebiliyoruz. Ayrıca “düşmanımın düşmanı” ve “dostumun dostu” gibi aslında dış siyaset ile ilgili kararlar vermede çok önemli olan ayrıntılar da açık ve seçik olarak gösteriliyor. Toprak alma, toprak verme, diplomatik hediyeler gönderme, aileler arası kız alıp verme gibi opsiyonlar da nihayet uzun zaman sonra yine dış siyaset ekranlarında gözümüze çarpıyor. Birine savaş açıldığında, iki tarafın da müttefikleri ile, bu müttefiklerin birbirlerine karşı olan siyasi durumları da yine detaylı bir şekilde gösteriliyor. Yani birilerine savaş açtığınızda “XYZ ülkesi neden benim yanımda yer almadı?” gibi sorular sormanıza gerek yok.

 

3. Savaşlar daha gerçekçi ve zor

03

Askerlerimiz artık daha insan gibiler. Gerçekten yoruluyorlar, gerçekten korkuyorlar ve kaçıyorlar. Ama aynı zamanda illa generalin dürtüklemesine ihtiyaç olmadan kendi kendilerine de toparlanabiliyorlar. Birliklerin bu gel-git hareketi, savaşlara daha dinamik bir yapı katmakla kalmıyor, taktiksel olarak da daha çok seçenek sunuyor. Ayrıca oyuncu olarak kendinizi askerler ile daha çok özdeşleştirebiliyorsunuz.

 

4. Yapay zeka çok daha iyi

04

Eski oyunlara göre gerçekten çok daha iyi. Tabi ki arada saçmaladığı, hatalı kararlar verdiği, hatta bir türlü karar veremediği oluyor ancak çoğu konuda gayet yeterli bir iş çıkartıyor, hatta bazen saç baş yolduruyori. Oyunun yüksek zorluk seviyelerinde, her Total War oyununda olduğu gibi yapay zeka saçma sapan bonuslar alıyor ve artık iş hile yapma boyutuna varıyor. Ancak normal zorluk seviyesinde yapay zeka ile denk kurallar çerçevesinde oynadığınızda, karşınızda gerçekten taktik ve stratejik olarak anlamlı hareketler yapan bir yapay zeka buluyorsunuz.

 

5. Kültürler arasında ciddi farklar var

05

Burada ülkeler demiyorum, kültürler diyorum. Yani Sasaniler ile Partlar arasında çok fark olmayabilir ancak Sasaniler ile Doğu Roma İmparatorluğu arasında birbirini andıran benzerlikler bile yok. Kültürel gruplar birbirinden çok güzel ayrıştırılmış. Total War: Rome II’de bu ayrıştırma, tüm kültürleri belli bir temele oturttuktan sonra bina ve askeri birimleri farklılaştırmak olarak oyuncuya yansıyordu. Total War: Attila’da ise, yönetim şeklinden aile bireylerinin alabileceği görevlere, yerleşimlere uygulanan hükümlerden bütün beceri, teknoloji ve gelişim ağaçlarına kadar her şey farklı. Her ülke değil ama her kültür bambaşka bir oyun deneyimi sunuyor.

 

6. Siyasi ve tarihsel derinlik çok daha iyi yansıtılmış

06

Total War: Rome II’de Creative Assembly’nin tek yaptığı 13 yaş civarı ergenleri etkileyebilecek düzeyde bir iki diyalog yazarak “üffsk lejyonlar ne süper, hadi savaşa!” diyerek, aslında hiçbir siyasi veya tarihsel arka plan vermeden oyunu başlatmaktı. Total War: Attila’da durum öyle değil. Daha oyunun ana menü ekranında bile sizi anında 400’lü yılların atmosferini içine alan tasarım anlayışıyla birlikte, oyuna başladığınızda sizi karşılayan ve turlar geçtikçe arada sırada tekrar karşınıza çıkan videolar ile gerçekten o dönemlerde dünya üzerinde ne olup bittiğini, yönettiğiniz ülkenin derdinin aslında ne olduğunu, neden böyle bir ülkenin var olduğunu size özümsetiyor.

 

7. Hikaye anlatımı konusunda kuantum sıçraması yaşanmış

07

Hikayesi olmayan Total War oyunlarının aslında en kötü oyunlar olduğunu fark ettiniz mi? Empire: Total War, Total War: Rome II gibi, aslında hikayesel altyapısı kurulmamış oyunların en büyük sorunu oyuncuyu kendine bağlayamamasıydı. Tam tersine Rome: Total War veya Medieval: Total War’a baktığımızda, ortada bir hikaye olduğunu görüyoruz ve bu hikayedeki taraflardan birini oynuyoruz. Total War: Attila, CA’nın bu hikayecilik geleneğini tekrar ele almış ve müthiş bir şekilde başarmış. Bunu biraz da aldığınız görevler ile başarıyor. Örneğin, oyuna başladığınızda her ülkeye ilk gelen ana görev, “400 yılına kadar hayatta kal”. Doğal olarak, “400 yılında ne olacak ki?!” diye düşünüyor oyuncu ve bu beklentisinin karşılığını fazlası ile alıyor. Peki 400 yılında ne oluyor hakikaten? Boş verin, söylemeyeyim, bende kalsın!

 

8. Generaller daha uzun süre yaşadıkları için kendi hikayeleri gelişebiliyor

08

Bir generali doğumundan itibaren izleyebiliyorsunuz. Anası kim, babası kim, piç mi, evlat mı edinildi, ne zaman kiminle evlendi, hangi eyaletleri yönetti, hangi orduları komuta etti, hangi savaşları hangi şartlar altında kazandı, ne gibi özelliklere sahip, yanında kimler var, siyasi arenada nasıl bir etkiye ve güce sahip… Buna benzer bir sürü detay gözlerinizin önünde. Oyun yavaş ilerlediği için (bir yıl = 4 tur) sindire sindire generalleriz ile bağ kurup, hikayelerini nakış gibi işleyebilirsiniz.

 

9. Göçebelerin dinamikleri bambaşka bir oyun deneyimi sunuyor

09

Göçebe dinamikleri bambaşka bir yazı konusu. Total War oyunlarında gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyor ve normal bir ülkenin yönetiminden çok farklı bir kafa yapısı, çok farklı taktikler ve çok farklı stratejiler gerektiriyor. İç ve dış siyasetleri bile çok farklı.

 

10. Kuşatma sorunları halledilmiş

10

Önceden Total War oyunlarındaki şehir kuşatmaları, özellikle duvarlar varsa saç baş yoldurabilirdi; ister savunun, ister saldırın. Hatta çoğu oyuncu kuşatma savaşlarının saçmalığının zahmetine katlanmamak için basitçe şehirleri kuşatmayı tercih etmez ya da savaşları otomatik olarak bitirmeyi tercih ederdi. Bunun en büyük sebebi, aslında birbirleri ile bağlantılı platformlardan oluşan şehir surlarının, yapay zekanın yön bulma beceriksizliğine beceriksizlik katmasıydı. Bu giderilmiş. Taktiksel olarak pek bir fark yaratmayan birkaç ufak tefek sorun dışında kuşatma savaşları olması gerektiği gibi çalışıyor, hatta kimi zaman normal savaşlardan çok daha zevkli oluyor.

 

11. Müzikler Rome: Total War seviyesinde

Yani legenday epic! Bu anlatılabilecek bir şey değil, dinlemeniz lazım. Ancak, oyunun ana menü ekranındaki müzik o kadar güzeldi ki, yarım saat kadar oyuna başlayamadan müziği dinlediğim oluyor.

 

12. Dinamik coğrafi ve iklimsel koşullar

12

Oyun sırasında iklimsel koşullar değişiyor ve bu durum tüm stratejinizi gözden geçirmenize sebep oluyor. Her tur farklı bir mevsimi oynamaktan bahsetmiyorum. 400’lü yıllar, Avrupa’da küçük buzul çağının bağladığı yıllar. Dolayısıyla tüm oyun haritasında toprakların tarım kapasitesi ile, ordularınızın nerelerde iklim yüzünden askeri kayıplar yaşayacağı değişiyor. Bu durum o kadar uç noktalara varabiliyor ki, bazı bölgelere çok ciddi askeri kayıpları göze almadan operasyon yapamıyorsunuz. Ülkeniz de açlıktan kırılma ve dolayısıyla iç ayaklanmalar ile boğuşmaya başlayabiliyor. Tarihte de olduğu gibi, siyasetinizi ve kültürünüzü iklim ile coğrafya ikilisi belirliyor.

 

13. Arayüz daha anlaşılır ve daha detaylı

13

Total War: Rome II’nin hiçbir şey anlaşılmayan ve zaten bir şey anlatmak gibi bir niyeti olmayan arayüzünden sonra Total War: Attila’nın arayüzü ilaç gibi geldi. Artık siyasi, askeri, kültürel veya başka bir konuda olsun, bütün bonus, ceza ve etkiler açık ve seçik bir şekilde gösteriliyor. Genel grafiksel tasarım da oyunun temasına oldukça uygun. Askerlerimiz artık ne idüğü belirsiz iki renkli geometrik şekiller değil, savaş meydanında görünecekleri şekilde yer alıyorlar. Açıkçası Attila’nın arayüzü en iyi Total War arayüzü desem haksız çıkmam.

 

14. Grafikler çok güzel

14

Baya baya çok güzel!

 

15. Doğru düzgün teknoloji ağaçları

15

Her ülkenin ve her kültürün teknoloji ağaçları farklı. Daha anlamlı ve gerçekten işe yarar olmuşlar.

 

6 Comments

  1. Ozan Akyıldız Reply

    Yalnız ilk dört maddenin toprak ve hediye alıp verme kısmı hariç hepsi ( cidden hepsi) Rome II’de var zaten. Stratejik harita, ırka ait teknoloji ağacı, kişilerin traitlerii householdlari vs. bunlar da vardı. (Yalnız hangi özellikler Emperor editionda eklendi emin değilim). Esas anlamadığım, tarihle ilgili bir oyunda nasıl tüm ilk çağ medeniyetleri aynı yöentim şekline sahip olur, bu nasıl bir tembeliktir?

    • Mehmet Göksu Reply

      Attila’nın stratejik haritası ile Rome II’nin stratejik haritasının arasında dağlar kadar farkı var. O yüzden aynı kefeye koymamak lazım.

      Rome II’de teknoloji ağacı yoktu, yalnızca sırayla geliştirilen teknolojiler vardı, lineerdi. Ağaç kavramı daha farklı.

      Kişilerin traitlerini kendimiz belirleyebiliyoruz. Rome II’deki gibi değil, trait ağacını tamamen görebildiğimiz için neyi nasıl ne zaman ne oranda geliştirebileceğimizi seçebiliyoruz. Bu da Rome II’deki gibi lineer değil, ağaç şeklinde.

      Rome II’de ayrıca, devletler arası evlilikler yoktu. Kim kiminle evlenecek belirlenemiyordu, rastgele nereden geldiği belli olmayan karılar oluyordu.

      3. ve 4. maddeler zaten her oyunda olan şeyler, yalnızca burada çok daha geliştirilmiş durumda.

      Attila’da yönetim şeklini biraz da kendin ayarlıyorsun politik güç dengelerini kullanarak. Mutlak hakim mi olacaksın, neredeyse demokrasi ile mi yöneteceksin, bunların artıları veya eksileri nedir, hepsi oyunun iç siyasetinde var. Mecburi bir yönetim şekli benimsenmemesi bence daha iyi olmuş. Bir de bunlar ilk çağ medeniyetleri değiller.

      • Ozan Akyıldız Reply

        Ben de onu diyorum işte Rome II’de bütün devletlerin aynı (Roma’nınkine benzer) yönetim şekli vardı, İlk Çağ medeniyetlerined kastım onlar zira Orta Çağ Attila, Kavimler Göçü ve Roma’nın çöküşüyle başladı.

        Sadece yazıda geçen bazı özellikler Rome II’de yokmuş gibi anlaşılıyor.

        • Mehmet Göksu Reply

          Pardon, ben yanlış anlamışım. Evet, belki yazıyı tamamen yeni olanlar ve eskiden de olup geliştirilenler gibi ikiye ayırmak lazımdı.

          Aslında detaylara girdiğimizde yüzlerce yenilik var da, şimdilik vaktim olmadı. Onlar başka bir yazının konusu.

          • Ozan Akyıldız

            http://steamcommunity.com/id/Mitch_H/recommended/325610

            Goodwin Cockburn 24 Şub @ 8:43am
            had the 4th sons son(heidrek) become high king of the geatic(geatic?) empire that occupied modern day france, while he heidrek was fighting roman sepratist in genua in northern italy i had his father lead a large host of 15k men into england to raze the pictish owned lands, father used this advantage in troops to lead a civil war against heidrek, the war raged for 5 years where most of france was layed to ruin and finally hedriek led his war torn people to victory, and on top of that his generals unit personally took down his father, one of the best total war games ive had ever, sorry for grammar mistakes :p.

            Bu arada Mundzuk Attila’nın babası olarak gözükmüyor, biri hemen el atmış:
            http://forums.totalwar.com/showthread.php/149210-Father-of-Attila

  2. GeneralBodyGuard Reply

    biz bu siteye boş yapar diyelim zaten belirtiğin bazı konularda rome 2 de olan şeyler yeniymiş gibi gösteriyor Allahım çıldıracam 😀 en çok şu savaş kısmına güldüm adamın kalkanına bi vuruyor adam kalp krizi geçirir gibi ölüyor bu mu gerçekçi ? kusura bakma gerçekcilik arıyorsan medival total war 2 oyna 🙂

Mehmet Göksu için bir cevap yazın Cevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.