Savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu konuşmaya gerek yok sanırım. Sayısız ölüm, yıkım ve dehşet içerisinde bir atmosfer. Kimin tarafından bakarsanız bakın, savaşlar her zaman yürek burkan sonuçlar doğurmuştur. Özellikle insanlık tarihinin en büyük kayıpları verdiği dünya savaşları. Böylesine zor bir ortamda da insan bir şeylere sarılmak, bir şeylerden destek almak ister. Çünkü elinizdeki tüfek her ne kadar sizi korumaya çalışsa da, yüreğinizi koruyamaz. Manevi olarak ayakta kalmak için bandajlara veya morfinlere değil, lokmanızı paylaşabilecek arkadaşlara ihtiyacınız vardır.

Bu arkadaşlar genellikle sizin yanınızdaki, aynı cephede omuz omuza savaştığınız silah arkadaşlarınızdır. Ancak arkadaşlık öyle güçlü bir duygudur ki, bazen düşman olduklarınızla bile bir bağ kurmanızı sağlar. Çünkü her şeyin elinizden kayıp gitme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunuzda ve insanlık damarınız canlandığında, her şeyin anlamsız olduğunu düşünmeye başlarsınız. İşte o zaman elinizde kalan tek şeyin arkadaşlık olduğunu fark edersiniz. Pek çok savaş filminde gördüğümüz düşman askerler ile kurulan arkadaşlık ilişkileri, elbette sadece kurgu eserlerde yer almıyor. Tarihin tozlu sayfalarında bu tip pek çok örnek mevcut. İzninizle birkaç örnekle bu arkadaşlığı iyice açmak ve insanın yeri geldiğinde savaş koşullarını bile es geçerek karşısındakine değer verebildiğinden bahsetmek istiyorum.

Nazi ve Amerikanların Yılbaşı Yemeği

İkinci Dünya Savaşı’nın bütün kasvetiyle devam ettiği bir yılbaşı akşamında, Nazi kontrolündeki bir bölgede yollarını kaybeden ve açlıktan kıvranmakta olan bir grup yaralı Amerikan askeri sığınacak bir yer arayışındadır. Sonunda ışıkların yandığı bir ev bulurlar ancak bu bir Alman evidir. Kapıyı çalarlar ve çok geçmeden oğluyla birlikte yılbaşı sofrası hazırlayan bir kadın kapıyı açar. Karşısındakiler Amerikan askeri olduğu için başta biraz korksa da çaresiz bir durumda oldukları besbellidir. Ayakta zor duran bir grup Amerikan askerini evine alır ve yaralarıyla ilgilenir. Yaralarıyla ilgilenmekle kalmaz, onları, hazırladığı yılbaşı sofrasına buyur eder. Alman bir insanın evinde Amerikan askeri bulundurmasının ne gibi bir suç olduğunu bilse de o gece, vicdan konuşmuştur.

Gerilim burada bitmez ve kapı bir kez daha çalar. Bu sefer gelen misafirleri, yorgun düşmüş ve soğuktan donmak üzere olan bir grup Nazi askeridir. Kadıncağız az sonra olacaklardan çok korksa da önce iyi ve doğru olan şeyi yapmaya odaklanır. Nazi askerleri içeri buyur edilirken karşılarındaki Amerikan askerlerini görünce şok içinde kalsalar da kadının da ısrarıyla onlarla aynı sofraya otururlar. O akşam herkes birlikte yemek yer, şarkılar söyler ve oldukça barışçıl bir yılbaşı akşamı geçirirler. Sabah olduğunda ise Naziler, Amerikan askerlerine cephelerine geri dönüş yollarını gösterir ve Nazi kontrolündeki bölgelerden rahatça geçebilmeleri için ipuçları verirler. Böylelikle dişlerini birbirlerine geçirecek kadar zıt iki düşman, kısa bir süre için de olsa arkadaş kalıp huzurlu bir akşam geçirirler.

Cesetlerini Birlikte Gömen Anzaklar ve Türkler

Çanakkale’de Anzaklar ile aramızda yaşanmış pek çok dostluk hikâyesi mevcuttur. İşte bu da onlardan birisi. Savaşın tüm hızıyla sürdüğü ve iki tarafın da binlerce asker kaybettiği bir dönemdir. Cesetlerin sayısı o kadar çoktur ki askerler artık kokudan uyuyamaz hâle gelir. İki taraf da bu durumdan çok rahatsızdır ve birlikte cesetleri gömmek üzere bir anlaşma yaparlar. Cesetler birbirine karışmıştır ve o kadar kalabalıktır ki, kimin hangi tarafın askeri olduğu bile anlaşılmaz durumdadır. Böyle bir karmaşadan kurtulmak için de Anzak ve Türk askeri el ele cesetleri gömmeye başlar.

Tabii ortada binlerce ceset olduğu için bu anlaşma oldukça uzun bir süre devam eder. O esnada da iki taraf arasında bir arkadaşlık oluşmaya başlar. Çünkü iki taraf da iş birliği içerisinde hareket eder ve mecburen ellerindeki birçok şeyi paylaşırlar. Anzak askerleri ellerindeki yiyecekleri, Türk askerleri de sigaralarını takas eder. Birlikte yemek yer, şakalaşır ve hatta omuz omuza uyurlar. Öyle ki bu manzara etraftaki diğer Türk askerleri ve siviller tarafından ilgiyle izlenir. Bütün cesetler gömüldüğünde ise, iki taraf el sıkışarak yollarını ayırır. Başka bir cephede yeniden karşı karşıya gelmek için…

Ruslar ve Almanlar Kurtlara Karşı

Birinci Dünya Savaşı’nın soğuk geçtiği bir dönemde, birbirleriyle savaş halinde olan bir grup Rus ve Alman askeri bir anda hiç beklemedikleri üçüncü bir düşmanla karşılaşır: kurtlar. İki taraf da sürü halinde kendilerine saldıran kurtlarla kendi başlarına mücadele etmeye çalışır. Mermilerini harcar, el bombalarını ve işaret fişeklerini kullanırlar. Ancak kurtların sayısı başlarda azalır gibi gözükse de, azalan kurtların yerine yenileri gelmektedir.

Bir süre sonra iki taraf da bunu kendi başlarına aşamayacaklarını anlar ve kurtlarla birlikte mücadele etmek üzere anlaşırlar. Canlarını tehdit eden ortak bir düşmana karşı iki düşman birleşir. Ruslar ve Almanlar ülkelerinin armalarını bir kenara bırakıp karşılarındaki doğal tehdit unsurunu yenmek için mermilerini, bandajlarını ve yiyeceklerini paylaşır. Birbirlerinin arkasını kollar ve yaralananların durumlarına bakarlar. Uzun süren bir çatışma sonucunda kurtlar atlatılır ve iki taraf da birbirlerine teşekkür ederek yollarına devam eder. Böylelikle insan, kendisinden başka bir tehdit için kısa bir süreliğine de olsa bir araya gelir.

İşte savaş gibi bir kaos ortamında bile, bazen ortak bir amaç için bazen de sadece insan oldukları için, düşmanlar bile bir araya gelebilir. Hangi cepheden olduğunuzun, hangi ülkenin bayrağını taşıdığınızın bir önemi kalmaz bazen. Tüfeklerin gücünün anlamsızlaştığı zaman, arkadaş olmanın verdiği güce sarılırsınız. Çünkü elinizde insanlığınızdan başka hiçbir şeyin kalmadığını anlarsınız…

Author

tasarımcı, fotoğrafçı, oyuncu, teknolojisever, soundtrack delisi. her türlü online mecradan ulaşmak için: @mfurkanakyuz

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.